MANŞET

Deniz Hukuku Avukatı İstanbul

Deniz Hukuku Avukatı İstanbul

Deniz hukuku, deniz ve okyanusların kullanımı konusunda ortaya çıkan sorunları hukuksal açıdan inceleyen Uluslararası hukukun bir alt dalıdır. Deniz hukuku; deniz kamu hukuku ve deniz özel hukuku olarak ikiye ayrılmaktadır. Deniz özel  hukukunun da bir alt dalı olarak, deniz üzerinde gerçekleştirilen ticari faaliyetler deniz ticaret hukuku kapmasında incelenmektedir.

Deniz hukuku, devletlerin karasuyunu, kıta sahanlığını ve münhasır egemenlik hakkına sahip olduğu su alanlarını hukuk kuralları ile belirleyen ve bu kurallar kapsamında ”uluslararası statü kazanmış” denizlerden yararlanmalarını sağlayan bir hukuk dalıdır. Uluslararası deniz hukukunun da diğer uluslararası hukuk kuralları gibi anlaşmalı devletler arasında geçerlidir.

TERİMLER

Kara Suları: Deniz hukuku denildiğinde, ilk anlaşılması gereken terim “kara suları”. Kara suları, sahildar devletin “tam deniz egemenliğine” sahip olduğu deniz alanı olarak tanımlanır. Bu egemenlik, aynı zamanda kara suları üzerindeki hava sahası ve bu suların altındaki deniz yatağı ve toprak altını da kapsar. Devletler kara sularının genişliğini tespit etme yetkisine sahiptir. Ancak bu hak kullanılırken “iyi niyet”, “hakkın kötüye kullanılmaması” ve “diğer devletlerin haklarının” göz önünde bulundurulması” zorunlu tutulur. UNCLOS, devletlere kara sularının genişliğini 12 deniz miline kadar belirleme hakkı verir. Bütün devletlerin gemileri, “geçiş sürekli ve çabuk” olmak kaydıyla başka devletlerin kara sularından zararsız geçiş hakkından yararlanabilir.

Bitişik Bölge:  Uluslararası deniz hukukunda diğer önemli bir terim ise “bitişik bölge”. Bu, bir ülkenin kara sularına bitişik olan bölge olarak tanımlanır. Bitişik bölgenin dış sınırı, sahildar devletin kıyılarından itibaren 24 deniz milinden daha uzun olamaz. Sahildar devletin bu bölgede tam egemenliği yoktur ancak ilave hakları bulunur. Sahildar devlet, bazı kanun ve kuralların ihlalini önlemek için bitişik bölgede kontrol yapabilir, ihlalleri cezalandırabilir.

Kıta Sahanlığı: Sıklıkla gündeme gelen diğer bir terim ise “kıta sahanlığı”. Kıta sahanlığı, bir devletin kara ülkesinin denizinin altında devam eden doğal uzantısı olarak tanımlanır. Kıta sahanlığı denince deniz tabanı kastedilir ve uluslararası hukuk uyarınca devletin ilan zorunluluğu bulunmaz. Ülkenin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altını içeren kıta sahanlığının genişliği de 200 deniz miline kadar, hatta coğrafi şartların el verdiği durumlarda 350 deniz miline kadar uzanabilir. Sahilleri bitişik veya karşı karşıya olan devletler arasında kıta sahanlığı sınırlandırılması yapılırken “hakkaniyet” ilkesine uyulması gerekir. Sahildar devletin kıta sahanlığı üzerinde araştırma yapma ve doğal kaynakları işletme gibi egemen hakları bulunur. Örneğin, sahildar devletin kendi kıta sahanlığında, doğal gaz, petrol arama ve bunları çıkarmak sondaj faaliyetleri gerçekleştirme gibi konularda egemen hakları bulunur.

Münhasır Ekonomik Bölge (MEB): Münhasır ekonomik bölge ise sahildar devletin hem deniz tabanı hem de su kütlesini kapsar. Kıta sahanlığının aksine MEB’in ilan edilmesi gerekir. Bu bölgede sahildar devletin deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altındaki doğal kaynaklarının araştırılması ve işletilmesinde egemen hakları bulunur. Bu bölgede balıkçılığa ilişkin haklar da sahildar devlete aittir. MEB, kıta sahanlığına göre daha kapsayıcıdır. MEB’in uzunluğu 200 deniz milinin ötesine geçemez. Yine sahilleri bitişik ve karşı karşıya bulunan devletler arasındaki MEB sınırlandırmasında “hakkaniyet” ilkesine uyulur.

Açık Denizler: Uluslararası deniz hukukunda bir diğer önemli terim ise açık denizler. Bu alanlar, herhangi bir devletin, iç sularına ve kara sularına, kıta sahanlığına ya da MEB bölgesine dahil olmayan tüm deniz alanları olarak tanımlanır. Diğer uluslararası sulardaki seyrüsefer serbestisi gibi haklar açık denizlerde de mevcut. Bunun yanında, açık denizlerde istisnasız bütün devletlerin barışçıl olması kaydıyla bu alanlardan ekonomik ve bilimsel amaçlarla faydalanma ya da yapay ada ve tesis inşa etmeleri de mümkün. Açık denizlerde hiçbir devletin kendine has hakları bulunmaz.

DENİZ TİCARET HUKUKU NEDİR? 

Deniz Ticaret Hukuku, Ticaret Kanunun beşinci kitabında düzenlenmiş olan deniz üzerinde gerçekleştirilen ticari faaliyetlerin düzenlendiği özel deniz hukukunun bir dalıdır.

Kanun koyucu ticaret gemisi tanımını, suda ekonomik menfaat sağlamak amacıyla tahsil edilen veya fiilen böyle bir amaç için kullanılan her gemi, kimin tarafından veya kimin adına kullanılırsa kullanılsın ”ticari gemi sayılır” demek suretiyle yapmıştır. Gemiler taşınır, taşınmaz eşya ayrımı konusunda taşınır eşya vasfına sahiptir. Ancak istisnaları mevcuttur.

DENİZ TİCARET HUKUKUNDA YETKİLİ ve GÖREVLİ MAHKEME HANGİSİDİR?

Deniz Ticaret Hukukundan doğan uyuşmazlıklarda asliye hukuk mahkemesi görevli iken deniz ticaretinden kaynaklı uyuşmazlıklarda asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Asliye ticaret mahkemesi yoksa veya özel olarak yetkilendirilmemiş asliye ticaret mahkemesi yoksa asliye hukuk mahkemesi görevlidir.

TÜRK BAYRAĞI ÇEKME HAKKI NEDİR?

TTK madde 940 da her Türk gemisinin Türk bayrağı çekeceği düzenlenmiştir. Türk bayrağı çekme hakkı, gemi tasdiknamesi ile belgelenir. 18 gros tonilatodan küçük gemilerin gemi tasdiknamesi alması zorunlu değildir. Tasdikname almadan da Türk bayrağı çekebilirler. Türk gemisi sayılan gemiler:

Yalnız Türk vatandaşına ait olan gemiler,

– Paylı mülkiyet halinde payların çoğunluğunun Türk vatandaşına ait olduğu gemiler,

– Elbirliğiyle mülkiyet halinde maliklerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olduğu gemiler,

– Türk kanunları uyarınca kurulmuş tüzel kişiliğe sahip kuruluş, kurum, dernek ve vakıflardan yönetim organını oluşturan kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olduğu ve şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunduğu, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ayrıca payların çoğunluğunun nama yazılı ve bir yabancıya devrinin şirket yönetim kurulunun iznine bağlı tutulduğu kişilere ait gemiler,

– Paydaşlarının yarısından fazlası Türk vatandaşlarına ait ve iştiraki yönetmeye yetkili paydaş donatanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olduğu Türk siciline tescil edilmiş donatma iştirakine ait gemilerdir.

GEMİ SİCİLİ ve TESCİLİ NEDİR?

Gemiler esas olarak bağlama limanının tabi olduğu sicil müdürlüğüne tescil ettirilir. Yapı halindeki gemiler için ayrı ve özel bir sicil defteri tutulur. Yapı halindeki gemi yapıldığı yer sicil müdürlüğünün özel  siciline; malikin istemi üzerine, gemi üzerinde ipotek hakkının tesis edilmesi gerekmesi üzerine, yapının ihtiyati ve kesin haczi için, tersane sahibinin gemi üzerindeki ipotek hakkının teminat altına almak üzere tescil edilebilir.

GEMİ ADI: Geminin ilk maliki gemi adını tescil ettirir. Geminin adı malik tarafından serbestçe belirlenebilir.  Daha sonra geminin adı değiştirilmek istenirse Bakanlık iznine tabidir ve ticaret sicilinden de düzeltilmesi gerekir. Geminin adıyla birlikte bağlama limanın da bordaya yazılması zorunludur. Gemi adının geminin gövdesine açıkça okunan harfler ile silinmeyecek bir şekilde yazılması da zorunludur.

DENİZ İŞ KANUNU NEDİR?

Deniz İş kanunu, denizlerde. göllerde ve akarsularda Türk bayrağını taşıyan yüz ve daha yukarı grostonilatoluk gemilerde çalışan gemi adamları ve bunların iş verenleri arasındaki iş akdini düzenlemek için uygulanır.

Grostonilatoluk: Uluslararası, gemilerin büyüklükleri ve taşıyabilecekleri  ağırlıkları belirlemek için kullanılan birimdir. 1000 kg ağırlığa denk gelen boş geminin ağırlığıdır.

GEMİ ADAMI: Kaptan, gemi zabitleri, tayfalar ve gemide çalışanlar gemi adamı olarak tanımlanır.

Gemi sahibine veya kendisinin olmayan bir gemiyi kendi adına ve hesabına işleten kimseye “işveren” denir. Bir hizmet akdine dayanarak gemide çalışan kaptan, zabit ve tayfalarla diğer kimselere “gemi adamı” denir. Gemiyi sevk ve idare eden kimseye veya zorunlu sebeplerle görevi başında bulunmaması halinde ona vekalet eden
kimseye “kaptan” denir. Kaptan veya işveren adına ve hesabına harekete yetkili olan kimseye “işveren vekili” denir. İşveren vekilinin bu sıfatla gemi adamlarına karşı muamele ve taahhütlerinden doğrudan doğruya işveren sorumludur.

 

Deniz Hukuku Avukatı İstanbul

Stajyer Av. İrem ÇELİK

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere asalhukukdanismanlik@gmail.com adresine gönderebilirler.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu