MANŞET

Affetmenin Gerçekleşmesi

Affetmenin Gerçekleşmesi

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasında, dava konusu olayların; evlilik birliğini devam ettirmenin taraflardan beklenemez ve evlilik birliğinin çekilmez bir hal aldığını göstermesi halinde boşanma kararı verilmektedir.

Fakat davaya konu edilen olaylar sonrasında davacı eşin bazı davranış ve tutumları nedeniyle davalı eşi affettiği ya da dava konusu olayları hoş görüyle karşıladığı ve sonuç itibariyle “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” şartının mevcut olmadığı kabul edilerek boşanma talebi reddedilir.

Ancak bir olayın “affetme” niteliğinde olduğunun kabul edilebilmesi için bazı şartların mevcut olması gereklidir.  Dava konusu olayların “affetme” olarak nitelendirebilmesi için:

  • Affetmeye dair kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da affetmeyi gösteren fiili tutum ve davranışların olması
  • Affetmeye yönelik davalı tarafından bir iddiada bulunulması ve affetme sayılabilecek davranış ve tutumların ispat edilmesi gereklidir.

Zina şüphesi uyandıran eylemin davacı eş tarafından evliliğin açık veya zımni olarak affı dava hakknı sona erdirir (TMK m. SONA ERMESİ 161/111). Tarafların getirecekleri delillerin değerlendirilmesi ile açık veya zımni affın gerçekleşip gerçekleşmediği Mahkeme tarafından takdir edilir.

Zina eylemini affeden kişinin dava hakkı yoktur. August Egger’a göre af, “ Zihniyetteki bir tahavvülden, mağdur eşin kendisine yapılan haksızlığı, içinde yenmesinden ibarettir.” Affetmenin geçerli olabilmesi için serbest bir irade ürünü olması gerekmektedir.

Bu nedenle affeden eşin ayırt etme gücünü yitirmemiş olması gerekir. Bununla birlikte af, açık olabileceği gibi zımni de olabilir.



Hangi Fiiller Affetme Sayılır?

Boşanma davalarında af niteliğindeki davranışlar genel olarak “tarafların barışmış olması” , “olayların affedildiğinin açıklanması” , “birlikte yaşamaya devam edilmesi” (zorunluluk nedenine dayalı haller istisna olmak üzere) ve “olayları hoş görü ile karşılamak” şeklinde kendini göstermektedir.

Af niteliğindeki davranışlara örnek vermemiz gerekir ise,

  • Yaşanan olayın affedildiğini beyan etmek; örneğin mesajlaşmalar, sosyal medyada birlikte fotoğraf paylaşmak vs.
  • Olayı hoşgörü ile karşılayacak nitelikte davranışlar sergilemek; örneğin birlikte tatile gitmek, olayı yok saymak ve evlilik hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam etmek vs.
  • Aynı evde oturmaya devam etmek, cinsel ilişkiye girmek,
  • Yaşanan olaylara rağmen evlilik birliğini devam ettirmek gibi durumlar affetmeye örnek gösterilebilir.
  • Ayrıca, davacının boşanma davasından feragat etmesi de Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin uygulamasına göre “affetme” anlamı taşımaktadır ve bu durumda feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesiyle birlikte feragat edilen davada boşanma konusu olarak ileri sürülen davranışlar affedilmiş sayılacak ve bundan böyle yeniden boşanma davasına konu edilemeyecektir.


Hangi Fiiller Affetme Sayılmaz?

Bu konuyla ilgili olarak en sık yaşanan örnekten uzun süreli olarak aynı evde yaşamak, affetme olarak nitelendirilebilecek bir davranış olarak sayılsa da aynı evde oturma mutlak surette affetme olarak değerlendirilemez.

Çünkü böyle bir durumda taraflar aynı evde iki yabancı gibi yaşıyor olabilirler, eşlerden biri boşanmayı ya da evden ayrılmayı düşünüyor fakat buna imkan bulamıyor olabilir. Bu halde tarafların sırf aynı evde oturması affetme olarak nitelendirilemez.

Aynı şekilde, çocuklar için şahsi münasebetin sağlanmasına yönelik olarak eşlerin zaman zaman bir araya geliyor oluşu da davalı tarafından affetme olarak ileri sürülemeyecektir çünkü eşler bu durumda mecburi bir görevi yerine getirmektedir.

Görüşümüze göre hangi fiillerin af sayılıp sayılmayacağının tespiti olaydan olaya göre değişiklik gösterebilecektir. Dolayısıyla af sayılacak ve sayılmayacak fiilleri kategorize etmenin de çok mümkün olmadığı kanaatindeyiz.

Bununla birlikte, yukarıdaki başlıklarda yer alan veriler örnek teşkil etmesi amacıyla yazılmış olup bir kesinlik oluşturmamaktadır. Zira, aile hayatındaki insan faktörü asla göz ardı edilebilir bir husus değildir. Eşlerin her bir davranışlarının altında mutlaka akla ve mantığa uygun sebepler ve sonuçlar yer almaktadır. Bu sebeple, her bir somut olayda yer alan davranışın “affetme” olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğinin tespiti gerekecektir.



Boşanma davalarında af ile ilgili Yargıtay Kararları;

“Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere erkeğin evden kovma ve zorla kürtaj yaptırma iddialarından sonra tarafların barıştığı ve evlilik birliğinin bir süre devam ettiği anlaşıldığından; affedilen en azından hoşgörü ile karşılanan bu eylemler nedeniyle erkeğe kusur yüklenemez.”

“Mahkemece, davalı kadın eşin güven sarsıcı davranışta bulunduğu ve eşine hakaret ettiği gerekçe gösterilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de, toplanan delillerden, davalı kadın eşin güven sarsıcı davranışta bulunduğu iddia edilmediği gibi, böyle bir kusurlu davranışın da ispatlanamadığı;

hükme esas alınan tanık A.. K..’nın beyanında geçen hakaret eylemlerinin ise 2008 yılında gerçekleştiği ve tarafların sonrasında Dikili`ye taşındıkları ve evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; mahkemece davalı kadın eşe kusur olarak yüklenen ve geçimsizlik nedeni sayılan hakaret eyleminin, davacı erkek eş tarafından affedildiği, en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerekir. Affedilen ve hoşgörü ile karşılanan olaylar nedeniyle boşanma kararı verilemez.”

 

“Davacı-davalı kadına kusur olarak yüklenen kayın validesine hakaret ettiği ve gereksiz kıskançlık yaptığı eylemlerinden sonra tarafların birlikte yaşamaya devam ettiklerinin tanık beyanlarından anlaşıldığı, bu nedenle erkeğin, kadının bu davranışlarını affetmiş en azından hoşgörü ile karşılamış olduğunun kabulü gerektiği, erkek tarafından affedilen, en azından hoşgörü ile karşılandığı kabul edilen bu vakıaların kadına kusur olarak yüklenemez.”

 

 

 

 

 

 

 

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu