Arazi Toplulaştırmalarında Dava Açma Süresi
Arazi Toplulaştırmalarında Dava Açma Süresi
T.C.
DANIŞTAY
17. DAİRE
E. 2015/9490
K. 2015/3116
T. 1.7.2015
ARAZİ TOPLULAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR İŞLEMİN İPTALİ İSTEMİ
( İdarelerce Yapılan Bilgilendirmelerin Yetersiz Olduğu/Davacıların Bilgiye Erişim Hakkının Tam Anlamıyla Sağlanmadığı – Davanın Süre Aşımı Sebebiyle Reddi Yolunda Verilen Kararda İsabet Bulunmadığı )
DAVA AÇMA SÜRESİ ( Arazi Toplulaştırmasının Sübjektif Bir İşlem Olması Anlamında İlanen
Tebliğin Dava Açma Süresi Başlangıcına Esas Alınamayacağı – İdarelerce Yapılan Bilgilendirmelerin Yetersiz Olduğu/İşin Esası İncelenmek Suretiyle Karar Verilmesi Gerekirken Süre Aşımı Sebebiyle Reddin Hatalı Olduğu )
MAHKEMEYE ERİŞİM HAKKI ( Arazi Toplulaştırması Yapılmasına Dair İşlemin İptali/İşlemin Teknik Bir Yönünün Bulunması Dikkate Alındığında Tüm Unsurlarıyla Davacılar Tarafından Öğrenilemediği – Dava Açma Süresinin Geçirildiği Yorumunun Mahkemeye Erişim Hakkının Özünü İhlal Edeceği )
MÜLKİYET HAKKI ( Uyuşmazlığın Mülkiyet Hakkıyla İlgili Olduğu – Arazi Toplulaştırmasının Sübjektif Bir İşlem Olması Anlamında İlanen Tebliğin Dava Açma Süresi Başlangıcına Esas Alınamayacağı/Davanın Süre Aşımı Sebebiyle Reddi Yolunda Verilen Kararda Hukuki İsabet Bulunmadığı )
ÖZET : Dava, arazi toplulaştırması yapılmasına dair işlemin ve başvurunun reddine dair işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, işlemin teknik bir yönünün bulunması hususu da dikkate alındığında, tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenilemediği, değişikliklerin davacıya bildirilmediği, davalı idarece yapılan bilgilendirmelerin yetersiz olduğu ve davacıların bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği yorumunun, mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği görüldüğünden, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı sebebiyle reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamıştır.
İstemin Özeti : Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin 18.9.2014 gün ve E:2014/704, K:2014/800 Sayılı kararın, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: İstemin kabulüyle Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onyedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, Aydın ili, Koçarlı ilçesi, Sabuca Köyü’nde bulunan 13 ve 14 numaralı parsel sayılı taşınmazları kapsayan alanda 3083 Sayılı Kanun uyarınca arazi toplulaştırması yapılmasına dair işlemin ve başvurunun reddine dair 17.3.2014 tarih ve 3723 Sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, toplulaştırma işleminin son ilan tarihinden itibaren 60 gün içinde itirazda bulunulmadığı ve dava açılmadığı; bu süreler geçirildikten sonra yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davanın süre aşımı sebebiyle incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde; “Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı, tarihi izleyen günden başlayacağı, 11. maddesinde; ‘İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine, kadar geçmiş süre de hesaba katılır.” hükümlerine yer verilmiştir.
3083 Sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun “Kanunun amacı” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı sulama alanları ile Bakanlar Kurulunca gerekli görülen alanlarda;
a ) Toprağın verimli şekilde işletilmesini, işletilmesinin korunmasını, birim alandan azami ekonomik verimin alınmasını, tarım üretiminin sürekli olarak artırılmasını, değerlendirilmesini ve buralarda istihdam imkanlarının artırılmasını,
b ) Yeterli toprağı bulunmayan ve topraksız çiftçilerin zirai aile işletmeleri kurabilmeleri için Devletin mülkiyetinde bulunan topraklarla topraklandırmalarını, desteklenmelerini, eğitilmelerini,
c ) Ekonomik üretime imkan vermeyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi-suretiyle de toplulaştırılmasını, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanmasını ve küçülmesini önlemeyi,
d ) Yeni yerleşme yerleri kurmayı, mevcut yerleşme yerlerine eklemeler yapmayı,
e ) Zorunluluk halinde tarım arazisinin diğer amaçlara tahsisini düzenlemeyi,
f ) Dağıtılmayan tarım arazisinin değerlendirilme şeklini belirlemeyi,
g ) Bakanlar Kurulunca gerekli görülen diğer bölgelerde gayrimenkullerin Milli Güvenlik sebebiyle mülkiyet ve tasarruf şekillerinde ve yerleşim yerlerinde düzenlemeler yapmayı, sağlamaktır.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun “Toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri” başlıklı 6. maddesinde; “Bu Kanunda belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere uygulama alanlarında ilgili kuruluşça, isteğe bağlı veya maliklerin muvafakati aranmaksızın arazi toplulaştırması yapılabilir, isteğe bağlı olanlara öncelik vermek kaydıyla arazi toplulaştırmasını teşvik için ilgili kuruluşça arazi genişletmek ve kredi imkanlarından daha fazla faydalandırmak gibi destekleyici tedbirler alınabilir.
Toplulaştırma alanlarında gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine ait araziden projenin özelliğine göre, yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanacağı yerler için %10’a kadar katılım payı kesilir. Toplulaştırma sebebiyle kapanan yollarla, yol fazlalıkları da aynı amaç için kullanılır. Katılım payı için herhangi bir bedel ödenmez.
Ancak, katılım payı dışında kesilen arazi, öncelikle varsa eşdeğer Hazine arazisinden karşılanır. Yoksa, kesilen arazi için kamulaştırma işlemi yapılır. Toplulaştırma sonunda dağıtılan veya sahibine bırakılan tarım arazisi malikleri adına, geriye kalan arazi ise Hazine adına uygulayıcı kuruluşun talebi ile tapuya tescil edilir. Malikleri adına tescil edilen arazi bu Kanun hükümleri dışında o bölge için tespit edilen dağıtım normundan daha küçük parçalara rızaen veya hükmen taksim edilemez ve ifraz işlemlerine konu olamaz. Bu husus tapu siciline şerh edilir. Toplulaştırma esas ve usulleri ile toprağın derecelendirilmesinin nasıl yapılacağı yönetmelikte belirtilir.” kuralına yer verilmiştir.
Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu Uygulama
Yönetmeliği’nin “Toplulaştırma” başlıklı 20. maddesinde; “Toplulaştırma, uygulama alanında ekonomik üretime- imkan vermeyecek şekilde parçalı ve hisseli arazinin birleştirilmesi ve bu amaçla kamulaştırma, az topraklı veya topraksız çiftçinin topraklandırılması, sahibine bırakılacak arazinin belirlenmesi, köy gelişme ve yeni köy yerleşme alanlarına yer ayrılması gibi arazi düzenlemesine dair diğer hususları kapsar.
Toplulaştırmanın uygulanacağı yerler, teknik, ekonomik, sosyal ve hukuki faydalar gözönünde bulundurularak Bölge Müdürlüğünün teklifi ve Genel Müdürlüğün onayı ile belirlenir.” kuralına, 22. maddesinde; “Toplulaştırma yapılması uygun görülen yerlerde, arazi malikleri ve bunların sahip oldukları arazi miktarına ait çifte ekseriyetin sağlanamaması halinde Bölge Müdürlüğünün teklifi ve Genel Müdürlüğün onayı ile zorunlu toplulaştırma yapılabilir” hükmüne, 23. maddesinde; “Toplulaştırma yapılmasına karar verilen yerler, sınırları da belirtilmek suretiyle Bölge Müdürlüğünce alışılmış usullerle mahallinde ilan edilir.
Ayrıca, Toplulaştırmanın yapılacağı yerler, mahallin en büyük mülki amirine de bildirilir. Toplulaştırma projeleri teknik talimatla belirtilen esaslara göre hazırlanır ve Bölge Müdürünün teklifi ve Genel Müdürün onayı ile kesinleşir.” hükmüne, 24. maddesinde; “Toplulaştırmanın uygulanacağı proje alanında bulunan parseller, tapu kütüğüne şerh verilmesi için Bölge Müdürlüğünce mahalli tapu sicil muhafızlığına bildirilir. Şerh tarihinden sonra araziyi devralan veya üzerinde bir hak iddia eden kimse, eski malikin yükümlülüklerini aynen kabul etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Aydın ili, Koçarlı ilçesi, Sabuca Köyü’nün 2004/7103 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 3083 Sayılı Kanun uygulama alanı kapsamına alındığı, Arazi Toplulaştırma Projesi hazırlandığı ve ilk ilanın 31/5-14.6.2010 tarihleri arasında, 2. ilanın 20/8-3.9.2010 tarihleri arasında, 3. ve son ilanın 23/8-6.9.2011 tarihleri arasında 15’er gün sürelerle askıya çıkarılmak suretiyle mahallinde ilan edildiği; 27.6.2013 tarihinden itibaren geçici yer teslimi işlemlerine başlanıldığı;
bu aşamada davacı tarafından 24.7.2013 tarihli dilekçeyle sadece artezyen kuyusunun konumuna yaptığı itiraz üzerine davalı idare tarafından yeniden yapılan revize plan ve krokinin 18/11-2.12.2013 tarihleri arasında 15 gün süreyle askıya çıkarılmak suretiyle ilan edildiği; davacı tarafından bu defa 10.3.2014 tarihli başvuru dilekçesi ile son yapılan düzenlemenin tümüyle kaldırılmasının istenildiği;
davalı idare tarafından, toplulaştırma işlemlerinin 18/11-2.12.2013 tarihleri arasında yapılan ilan üzerine kesinleştiği belirtilerek 17.3.2014 tarih ve 3723 Sayılı yazı ile davacının talebinin reddi üzerine 9.4.2014 havale tarihli dilekçeyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Mülkiyetin korunması” başlıklı Ek Protokolünün 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır.
Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almaktadır.
Aynı Sözleşmenin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6/1. maddesinde ise; “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” kuralı yer almaktadır.
Söz konusu hakkın yorumlanması, hayata geçirilmesi anlamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları referans olarak görülmektedir. Mahkeme kararlarında görüleceği üzere adil yargılanma hakkının sağlanmasında tarafların mahkemeye erişim hakkının sağlanması hususu önem arz etmektedir.
Mahkemeye erişim hakkının yargı yolunun bulunmaması ve yasal yollarla doğrudan engellenmesi hususları hak ihlali olarak kabul edildiği gibi, usul kurallarının katı yorumlanması çerçevesinde, dolaylı bir şekilde mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasının da hak ihlali kapsamında değerlendirildiği görülmektedir.
Mahkeme “De Geouffre de la pradelle- Fransa” davasında; doğal sit ilanına karşı açılan davanın süre aşımı sebebiyle reddi yolundaki kararın, mahkemeye erişim hakkını kısıtladığını, dava açma süresinin başlangıcının net olmadığını vurgulamış, “Stubbing ve Diğerleri ile Birleşik Krallık” kararında da, süre açısından yapılan değerlendirmenin mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediğini ifade etmiştir.
İdari davalarda dava açma süresi, idari istikrarın sağlanması anlamında kamu düzeninin bir gereği olarak öngörülen bir usul kuralıdır. Diğer taraftan dava açma süresinin değerlendirilmesinde hukuki uyuşmazlığın tarafı olan davacıların bilgiye erişim hakkı da dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Arazi Toplulaştırmalarında Dava Açma Süresi
Davalı idareler, tesis ettikleri idari işlemlerin hukukilik karinesinden yararlanması anlamında davacılara nazaran daha ayrıcalıklı bir konumdadır. Bilgiye erişim hakkının bir gereği olarak, uyuşmazlığın özünü ilgilendiren hususlarda muhatapların davaya konu işlemin tüm unsurlarıyla öğrenilmesi, bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlama konusunda davalı idarelerin sorumlulukları bulunmaktadır. Öte yandan, bilgiye erişim hakkı, Sözleşmenin, yukarda ifade edilen 6. maddesi kapsamında “silahların eşitliği ve çekişmeli yargılamanın sağlanması” konusunda da önem arz etmektedir.
Söz konusu ilke uyarınca tarafların eşit bir şekilde hukuki argümanlarını Mahkemeye sunabilme imkanlarının bulunması gerekmekte, yargılamanın taraflarının kural olarak bütün kanıt, görüş ve belgeler konusunda bilgi sahibi olmasını gerektirmektedir. Bu durum, yargılamada taraflar arasında sağlanması gereken eşitliğin bir gereğidir.
Mahkemenin “J.J.-Hollanda”, “Göç- Türkiye” ve “Meral- Türkiye” kararlarında söz konusu ilkenin önemi vurgulanmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda, tesis edilen arazi toplulaştırması işlemi, özü itibariyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile temel bir insan hakkı olarak öngörülen mülkiyet hakkı ile yakından ilgilidir. Diğer taraftan, niteliği itibariyle teknik bir konu olması bağlamında, mühendislik uygulamalarını da içeren uygulamanın, ne şekilde gerçekleştiğinin muhataplarınca tam olarak öğrenilmesinin sağlanması adına, davalı idarece işlemin tüm unsurlarıyla davacılara tebliğ edilmesi, açıklanması gerekmektedir.
Arazi Toplulaştırmalarında Dava Açma Süresi
Yukarıda anılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, tarımsal işletme verimliliğinin arttırılması, optimum tarımsal arazi büyüklüklerinin sağlanması adına arazi toplulaştırmasının yapılabileceği, arazi toplulaştırma sürecinin; uygulama alanı belirlenmesi, arazi derecelendirmesinin yapılması, mülkiyet durumunun tespiti ile parselasyon yapılarak yeni parsellerin oluşması şeklinde gerçekleştiği, anılan süreçte tesis edilen işlemlerin tebliği konusunda ilan yönteminin öngörüldüğü ve itiraz süreleri tanındığı görülmektedir.
Diğer taraftan; arazi toplulaştırma işleminin mahiyeti itibariyle; bir uygulama alanında proje uygulanması şeklinde gerçekleşmesine rağmen, kişilerin maliki oldukları taşınmazların her biri açısından sübjektif etkiler doğuran bireysel bir işlem niteliğinde olduğu; aynı zamanda kişilerin malik oldukları taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunulması konusunda idarelere yetki tanınması anlamında mülkiyet hakkını doğrudan ilgilendirdiği hukuki uyuşmazlıkların da adil yargılanma hakkı çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Uyuşmazlıkta, parselasyon işleminin muhatabına tebliğ edilmediği, davacıya tahsis edilen taşınmazın ada ve parsel numarasının değiştiği, bu değişikliğin ilan edilip edilmediğinin net olmadığı, değişikliklerin ne şekilde tebliğ edildiği yolunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davalı idare tarafından davacının itirazı üzerine yapılan yeni işlemle ile ilgili olarak bilgilendirme yapıldığı belirtilmesine rağmen davaya konu arazi toplulaştırması işleminin tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenildiğinin açıkça ortaya konulamadığı, davacının ilk talebi üzerine yapılan davaya konu yeni düzenlemeden haberdar olduğu anda tekrar davalı idareye başvuruda bulunulduğunun davacı tarafından belirtildiği, tapu tescilinin yapılıp yapılmadığının belirlenemediği görülmektedir.
Arazi Toplulaştırmalarında Dava Açma Süresi
Bu durumda, uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, işlemin teknik bir yönünün bulunması hususu da dikkate alındığında, tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenilemediği, değişikliklerin davacıya bildirilmediği, davalı idarece yapılan bilgilendirmelerin yetersiz olduğu ve davacıların bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği yorumunun, mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği görüldüğünden, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı sebebiyle reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca davacının temyiz isteminin kabulüyle İdare Mahkemesi kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanunun 54 maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde Danıştay’da kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 01.07.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
Arazi Toplulaştırmalarında Dava Açma Süresi