Bankacılık Sektörü | 2023
Bankacılık Sektörü | 2023
Türkiye’de Bankacılık Sektörü
BDDK verilerine göre, bankacılık sektöründe Aralık 2019 itibariyle 32 adet mevduat, 13 adet kalkınma ve yatırım, 6 adet katılım bankası olmak üzere toplam 53 banka bulunmaktadır.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre:
– Mevduat bankası: Kendi nam ve hesabına mevduat kabul etmek ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluşlar ile yurtdışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye’deki şubelerini,
– Katılım bankası: Özel cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplamak ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye’deki şubelerini,
-Kalkınma ve yatırım bankası: Mevduat veya katılım fonu kabul etme dışında; kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren ve/veya özel kanunlarla kendilerine verilen görevleri yerine getiren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye’deki şubelerini ifade etmektedir.
Cumhuriyet Öncesi Dönemde Bankacılığın Gelişimi
Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat’a kadar bankacılığa gereken ilgi gösterilmemiş, ticaret, sarraflık, para ticareti gibi işleri yabancılar yapmıştır.
Osmanlı’da devlete ait paralar hazine-i hümayunda, tüccarların malları ise değerli malların alınıp satıldığı çarşılar olan taş bedestenlerdeki sandıklarda korunmaktaydı.
İmparatorlukta kredi taleplerinin karşılanması ile ilgili ihtiyaçlar sarraflar taralından karşılanmaktaydı.
Rehin ya da ipotek yoluyla tüccarlara kredi kullandıran sarraflar, geri alamadıkları alacakları karşılığında edindikleri malı nakde çevirmek zorundaydılar.
Osmanlı’da bankanın fonksiyonlarını yerine getiren bir diğer mekanizma mudaraba’dır (İslam hukukundaki ticaret ortaklığı).
Para vakıfları, paranın mudaraba yoluyla işletilmesine dayanan, faiz karşılığı ödünç vermek üzere belli miktar paranın kullandırılması şeklinde çalışıyordu.
Tanzimat Fermanı ile bütçe düzenlemesi ve bütçe dışı harcamalara engel olmak için gerekli kanunlar çıkarılmış ve 1838 yılında Maliye Nezareti, 1840’da Maliye Hâzinesi kurulmuştur.
İlk Osmanlı banknotları Abdülmecit tarafından 1840 yılında Kaime (para yerine geçen kâğıt) adıyla çıkarılmıştır.
Sürekli artan bütçe açıklarının kapatılması için kısa sürede, önemli oranda Kaime basılmıştır (bu durum Kaimenin yabancı paralar karşısında değerini önemli ölçüde düşürmüştür).
Dış borç kullanma olanaklarını artırmak için 1856’da İngiliz sermayeli Osmanlı Bankası kurulmuştur (kaime basma yetkisi ve devlet bütçesini denetleme yetkisi verilmiştir).
Kaime ihracındaki başarısızlık, Osmanlı Bankası’nın çıkardığı kâğıt paraların halk tarafından benimsenmesine engel olmuştur.
Osmanlı Bankası’yla birlikte diğer yabancı sermayeli bankaların esas faaliyet konusu, Osmanlı Hazînesi için iç ve dış borç yönetimiydi. Bu nedenle bankacılığa borçlanma bankacılığı denilmektedir.
Bütçe açıklarını kapatmak için kullanılan çok sayıdaki dış borç bütçe açıklarını kapatamamış ve bu durumun yarattığı kısır döngü Osmanlı’dan sağlıklı finansal politikaların oluşturulmasını engellemiştir.
Ulusal bankacılığın kurulmasının temel nedeni, ülke içindeki birikmekte olan sermayenin ulusal ticareti geliştirmek için kullanılmasını sağlamaktı.
Osmanlı döneminde kurulan ulusal banka sayısı çok azdır. Bunlar, Memleket Sandıkları, Menafi Sandıkları ve Ziraat Bankası ve İstanbul Emniyet Sandığı.
Bankacılık sektörü nasıl işler?
Bu sektör dünya çapında gelişmekte olsa da ülkemizde de her geçen gün yeni atılımlar yapılmaktadır. Bankaların yürüttükleri işler arasında en önemlisi elbette ki fon alıp vermektir. Ancak bunun dışına da pek çok işleve sahip olduğu söylenebilir.
Bankacılık Sektörünün İşlevleri
Bankacılık sektörü birden fazla işlevi yerine getirmekle sorumludur. Bunlardan ilki fon açığı olan bölgelerin, fon açığını kapatmaktır. Bunu yaparken fon fazlası olan kurumlardan ya da kişilerden mevzuat sağlar. Böylece hem ülkemizde hem de uluslararası düzeyde bir aktarım yaparak, akışı ve düzeni sağlarlar.
Bankacılık sektörü ülke gelişimde de büyük bir rol üstlenmiştir. Çünkü toplamış olduğu fon kaynaklarıyla, toplumsal olarak büyük bir önem taşıyan kurum ve kuruluşlara destek sağlar. Ülkenin para politikasını bir merkez üzerinden yürütür. Sürekli olarak geliştirmek durumunda olduğu ekonomisiyle ülkelerin uluslararası bağlamda gelişimine destek verir.
Bunların dışında ise yine gelirler ve servetlerin dağılımı konusunda da büyük bir işleve sahiptir. Bu dağılımı yaparken kullanılan sistem ise kredilendirmedir. Krediye ihtiyaç duyan kişilerin ve kurumların anlık ihtiyaçlarını gidermek amacıyla, borç kaydı oluşturarak nakit verme sistemini yürütürler. Bu gibi işlevlerinin dışında ise kişilerin varlıklarını korumakla da mükelleftir. Bankaların bu görevlerine bakıldığında, bankacılık sektörünün hiç bir zaman işlevini yitirmeyeceğini söylemek mümkündür. Çünkü sürekli bir akış ve işlem söz konusudur. Bu da sektörün gelişmesini sağlayacaktır. Öyle ki ülke ekonomisini düzenleyen bu sistem ilerleyen yıllarda da daha farklı işlevlerle karşımızda çıkacak…
Bankaların kârları neden artıyor?
Bankacılık sektörü bir süredir yüksek kârlılık vurgusuyla manşetlere taşınıyor. Sektörün kârlılığı birden fazla sebepten etkileniyor ve bu etkilerin bir kısmı da mevcut uygulamalar ve baz etkisi tarafından da destekleniyor.
Kur Korumalı Mevduat uygulaması ile birlikte bankaların fonlama ihtiyacının temelini oluşturan mevduat hesaplarına ödedikleri faiz oranı sınırlanmış durumda. Bunun yanında, politika faizindeki düşüş, bankaların Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan yaptıkları kısa vadeli fonlama maliyetlerini de aşağı çekiyor. Buna karşın, kredi koşullarındaki sıkılaşma eğilimi sebebiyle artan kredi faizleri (diğer bir ifadeyle artan kredi-mevduat makası) ve borçlanma maliyetinin üzerinde getiri sağlayan menkul kıymet portföyü bu görünümü destekliyor. Menkul kıymet portföyü içindeyse enflasyona endeksli varlıklar da enflasyonist ortamda kârlılık görünümünü destekleyen ana unsurlar arasında yer alıyor. Bunların yanında, geçtiğimiz yıl yaşanan kur şokunun da yıllık bazdaki kâr artışı üzerinde önemli etkisi mevcut.
Bankacılık Sektörünün Maruz Kaldığı Riskler
Krizlerin, bankacılık sektörü üzerindeki yarattığı etkilerin açıklanmasında, genel olarak bankacılık sektörünün maruz kaldığı risklerin büyük bir önemi vardır. Bir bütünlük ilişkisi oluşturması bakımından uygun olacağı düşüncesiyle, bu bölümde, sektörün maruz kaldığı bazı temel riskler açıklanmaya çalışılacaktır. Basel Komitesi bankaların maruz kaldıkları riskleri, piyasa riski, kredi riski ve operasyonel risk olarak belirlemiştir. Elbette her bir risk grubunun kendi içerisinde alt bileşenleri mevcuttur. Bu bileşenlerin, kendi aralarındaki yakın ilişkiler nedeniyle, çeşitli kaynaklarda farklı risk türleri farklı risk başlıkları altında incelenebilir.