MANŞET

Kamulaştırmasız El Atma*2023

Kamulaştırmasız El Atma*2023

İdareler, kamu hizmetlerini yerine getirirken ihtiyaç duydukları taşınmazlar üzerinde kamulaştırma yoluyla hak sahibi olabilirler. Mülkiyet hakkının idarenin tek taraflı tasarrufu ile malikin rızası olmaksızın kısıtlandığı veya sona erdirildiği bu duruma kamulaştırma denmektedir. Kamulaştırma hususuna Anayasamızın 35. ve 46. Maddelerinde değinilmiştir.

AY m.35: Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.

AY m.46: Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir.

Bütçe yetersizlikleri, keyfi uygulamalar ve başkaca imar hukukundan kaynaklanan sebeplerle idarelerin özel mülkiyete tabi taşınmazlara ve irtifak haklarına hukuka aykırı olarak müdahale ettiği görülmektedir. Burada kamulaştırmasız el atma kavramı ortaya çıkmaktadır.

Doktrinde yapılan tanıma göre kamulaştırmasız el atma;

idarelerin kamulaştırma işlemi yapmaksızın veya kamulaştırma işlemlerini tamamlamaksızın özel mülkiyete tabi bir taşınmaza fiilen ve sürekli olarak el koymasına veya üzerine bir tesis yapmasına ya da imar planlarında taşınmazı kamu yararına tahsis etmesi neticesinde mülkiyet hakkının kullanılmasına engel olmasına denmektedir.

Bir taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından bahsedebilmek için kamulaştırma yetkisine sahip olan idarenin sahiplenme kastı ile kamulaştırma yapmadan taşınmaza fiilen el atması şart değildir.

İmar planında kamusal fonksiyona tahsis edilen taşınmazı uzun yıllar imar programına alınmayan ve idarenin bu konuda pasif ve suskun kalması sonucu mülkiyet hakkı ihlal edilen malikin de kamulaştırmasız el atmadan doğan hukuki imkânlara başvurabilme hakkı olacaktır. İdarenin taşınmaza fiili olarak el atmadan, hukuki olarak taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına müdahale etmesi de söz konusu olabilir. Buna hukuki el atma (imar kısıtlılığı) denmektedir.

Fiili El Atmadan Doğan Davalar

İdarenin özel mülkiyete konu taşınmazı, kanunda belirtilen kamulaştırma usullerine uymadan zilyedliğine geçirmesi suretiyle, taşınmaza hiçbir bedel ödemeden el koymasıdır.
Dava hakkı süreye bağlı değildir.

İdarenin kamulaştırma yapmaksızın bir taşınmaza fiili olarak el atmasından dolayı idareye karşı; el atmanın önlenmesi davası, kamulaştırmasız el atma davası veya ecrimisil davası açılabilir.

EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI

Türk Medeni Kanunu’nun 683. Maddesi uyarınca “Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı… her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.” denerek malike el atma davası açma hakkı tanınmıştır.

Malikin mirasçıları da el atmanın önlenmesi davasını açabilirler.
Yargıtay’a göre davanın, adına işlem yapılan yani el atmadan yararlanan idare aleyhine açılması gereklidir.
El atmanın önlenmesi davası Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılır.

Malik el atmanın önlenmesi davası ile mahkemeden, mülkiyet hakkını devretme amacı gütmeden, idare tarafından yapılan haksız el atmanın sona erdirilmesini talep edecektir.

El atma davasının açılabilmesi için;

İdare tarafından taşınmaza hukuka aykırı bir el atmanın yapılmış olmalıdır. El atmada idarenin kusurunun bulunması aranmaz.
Taşınmaza idare tarafından fiilen el atılmış olması ve bu fiilen el atmanın devam ediyor olması gerekir.
Malikin idareye karşı açtığı el atmanın önlenmesi davası kamu yararı gerekçesiyle reddedilemez.
El atmanın önlenmesi davası açan malik daha sonradan davanın konusunu ıslah suretiyle davasını kamulaştırmasız el atma davasına dönüştürebilir.

Önemli bir husus olarak; Oğuzman’a göre Malikin idareye karşı açtığı el atmanın önlenmesi davası kamu yararı gerekçesiyle reddedilemez. Adli yargıda açılan bu davada her ne kadar taraflardan biri idare olsa da, uyuşmazlık özel hukuka ilişkindir ve idari yargıdaki gibi yargılamada bir taraf lehine kamu yararı ilkesinin gözetilmesi söz konusu olmamalıdır.

Ancak Hayta’ya göre, el atmanın önlenmesi ile taşınmazın eski hale getirilmesinin istenmesi durumunda, eski hale getirme masraflarının taşınmazın bedelinden fazla olması durumunda taşınmaz bedelinin ödenmesine ve taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesi gerekir.

 

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVASI

 

Uygulamada bedel davası olarak da bilinmektedir. Yargıtay içtihatlarına göre; idarenin kamulaştırma yapmaksızın taşınmaza fiilen el atması,

Borçlar hukuku anlamında bir haksız fiil teşkil eder ve idare açısından taşınmaza verdiği zarar sebebiyle bir tazminat borcu doğurur. Ancak haksız fiilden doğan tazminat davasından farklı olarak kamulaştırmasız el atma davasında hâkim, taşınmazın bedelinin malike ödenmesine ve taşınmazın mülkiyetinin idareye devri ve tapuda idare adına tesciline de hükmeder.

Kamulaştırmasız el atma davası, esas olarak taşınmazın maliki veya mirasçıları tarafından açılabilir.
Bu dava Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılır. Kamulaştırmasız el atma davası ayni bir dava olduğundan zamanaşımı süresine tabi değildir.

Kamulaştırmasız el atma davası açıldığında malik malın mülkiyetini devretmeyi kabul ederek malın dava tarihindeki bedelini talep etmiş olmaktadır. Kamulaştırmasız el atma davası ile birlikte ecrimisil talebinde de bulunulabilir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinde, 1956 ile 1983 yılları arasında hükme bağlanmamış kamulaştırmasız el atma uyuşmazlıkları için öncelikle idareye başvuru yapılmasının dava şartıdır.

ECRİMİSİL DAVASI

TMK 995 hükümlerine göre;

İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.

İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir.
İyiniyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.

Ecrimisil, malikinin rızası olmaksızın bir taşınmaz malın işgal edilmesi üzerine, mülk sahibinin işgal edenden isteyebileceği tazminata denir.

Ecrimisil talebi malikin haksız zilyedin işgali sonucu bir zarara uğraması ve bunu ispatlaması koşuluna bağlıdır. Taşınmaza herhangi bir zarar verilmiş olması şart değildir. Sadece işgal edilmesi sebebiyle de malik ecrimisil talebinde bulunabilir.

Kamulaştırmasız el koyma halinde, ecrimisil davası tek başına açılabileceği gibi el atmanın önlenmesi veya kamulaştırmasız el atma davası ile birlikte de açılabilir.

2. Hukuki El Atmadan Doğan Davalar (İmar Kısıtlılığı)

Özel mülkiyete tabi bir taşınmazın imar planlarında kamusal fonksiyona tahsis edilmesi ve idarece kamulaştırılmaması sonucu oluşan imar kısıtlılığından doğan davalar idari yargıda görülmektedir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca dava açmadan önce işlemi yapan idareye başvurulması durumunda, 60 günlük dava açma süresi idarenin ret kararından itibaren işlemeye başlar.

İdarenin kamulaştırma yapmaksızın bir taşınmaza hukuki olarak el atmasından dolayı malik; imar planında değişiklik talebiyle idareye başvuru yapabilir, imar planının iptali davası açabilir ya da tam yargı davası açarak zararının tazmin edilmesini isteyebilir.

İmar Planında Değişiklik Talebi ile İdareye Başvuru

Malik, imar planının değiştirilmesini talep edebileceği gibi imar kısıtlılığı bulunan taşınmazının kamulaştırılmasını da talep edebilir
İdari başvurunun imar planlarını yapan idareye karşı, imar planlarının ilan süresi olan 1 aylık süre içerisinde yapılması gerekir. Bu süre hak düşürücü niteliktedir.

Başvurunun kabul edilip edilmemesi idarenin takdirindedir. Ancak Danıştay, içtihatlarında, imar planı ile kamusal kullanıma ayrıldıktan sonra 5 yıllık süre içinde imar programına alınıp kamulaştırılmayan taşınmazların, kamulaştırma taleplerini reddeden idari işlemlerin iptal edilmesi gerektiğini belirtmektedir.

İdarenin 30 gün suskun kalması başvurunun reddi anlamına gelir. Malikin bu aşamadan sonra 60 günlük süre içinde idari yargıda iptal veya tam yargı davası açması gerekir.

İmar Planının İptali Davası

İmar planında değişiklik talebiyle yaptığı idari başvurusu reddedilen kişi, reddedilme tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde idari yargıda imar planına karşı iptal davası açabilir. İmar planının değişikliği talebiyle idareye başvuru yapılması, dava şartı değildir.

İmar planlarında değişiklik talebinde bulunabilmek ya da imar planına karşı iptal davası açabilmek için meşru ve güncel bir menfaatin mevcut olması gerekir.
İdarenin bu hususlara uygun hareket etmemesi durumunda imar planının iptaline karar verilecektir.

Tam Yargı Davası

İYUK madde 2/1-b’ye göre, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarara uğrayanlar tam yargı davası açabilirler. Tam yargı davası için idari yargıda açılan tazminat davası niteliğindedir.

İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında 30 gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.

Kamulaştırmasız el atmaya karşı açılacak davalar görüldüğü üzere çeşitlidir ve ayrı usullere tabidir. Bu sebeple hak kayıplarına uğramamak için sürecin mutlaka bir avukatla yürütülmesi gerekmektedir.

DANIŞTAY KARARI

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2022/1442 E.  ,  2022/5649 K.

“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/1442
Karar No : 2022/5649

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı – ANKARA
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Antalya ili, Konyaaltı ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın imar planında “ilköğretim alanı” olarak ayrıldığı ve bugüne kadar kamulaştırılmayarak mağdur olunduğu, mülkiyet hakkının kısıtlandığı; Kamulaştırma Kanununun Geçici 6. maddesine göre yapılan başvurudan da bir sonuç alınamadığı belirtilerek, tasarruf hakkının bu şekilde engellenmesi suretiyle oluştuğu ileri sürülen 1.869.627,32 TL zararın kamulaştırmasız el atma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davanın kabulüne, 1.719.627,32-TL’nin ıslah tarihi olan 18/06/2020 tarihinden itibaren, 150.000,00-TL’nin ise dava açma tarihi olan 27/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte toplamda 1.869.627,32-TL’nin ödemesine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :

Antalya ili, Konyaaltı ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın imar planında “ilköğretim alanı” olarak ayrıldığı ve bugüne kadar kamulaştırılmayarak mağdur olunduğu, mülkiyet hakkının kısıtlandığı; Kamulaştırma Kanununun Geçici 6. maddesine göre yapılan başvurudan da bir sonuç alınamadığı belirtilerek, tasarruf hakkının bu şekilde engellenmesi suretiyle oluştuğu ileri sürülen 1.869.627,32 TL zararın kamulaştırmasız el atma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle görülmekte olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa 07/09/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 33. maddesi ile eklenen Ek Madde 1’de; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre

içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır.

Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.

Birinci fıkra uyarınca dava açılması hâlinde taşınmazın ya da üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, mahkemece; bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılarak, taşınmazın hukuken tasarrufunun kısıtlandığı veya fiilen el konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak suretiyle tespit edilir ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir.

Bu madde kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılacak dava ve takiplerde, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara bu madde hükümleri, kesinleşen ancak henüz ödemesi yapılmayan kararlar hakkında ise geçici 6 ncı maddenin üçüncü, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri uygulanır.

Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca ayrılması gereken yüzde iki oranındaki ödenekler, yüzde dört olarak ayrılır. İlave olarak ayrılan yüzde iki oranındaki ödenekler, münhasıran bu ek madde ile geçici 11 inci ve geçici 12 nci maddeler kapsamında yapılacak ödemelerde kullanılır. Yapılacak ödemelerin toplam tutarının ilave olarak ayrılan ödeneğin toplamını aşması hâlinde, ödemeler, en fazla on yılda ve geçici 6 ncı maddenin sekizinci fıkrası hükmüne göre yapılır.” hükmüne yer verilmiştir.

2942 sayılı Kanuna 6745 sayılı Kanunun 34. maddesiyle “Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar.

Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır.” hükmünü içeren Geçici 11. madde eklenmiştir.

… İdare Mahkemesinin E:… sayısına ve … İdare Mahkemesinin E:… sayısına kayıtlı dosyalarda, Geçici 11. maddenin; derdest olan davaların esası hakkında karar verilmesini engelleyici bir düzenleme olduğu, mülkiyet hakkı üzerindeki kısıtlamaların daha uzun sürmesine yol açtığı, yargı yetkisinin kullanılmasında genel hukuk ilkelerine uygun olmayan sınırlamalar getirildiği, bu sebeple ilgili

kuralın mülkiyet hakkını, hak arama hürriyetini ve hukuk devleti ilkesini zedelediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 9., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğundan bahisle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiş, bu başvurular üzerine Anayasa Mahkemesinin 28.03.2018 tarihli, E:2016/196, K:2018/34 sayılı kararıyla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa 6745 sayılı Kanunun 34. maddesi ile eklenen Geçici 11. maddenin Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilmiştir.

Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 20/12/2018 tarihli, E:2016/181, K:2018/111 sayılı kararıyla da Kamulaştırma Kanununun Ek 1. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi dışındaki kısımların da Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa Mahkemesince verilen, Geçici 11. maddenin iptaline ilişkin kararın gerekçesinde, imar uygulamalarının geniş alanları kapsaması nedeniyle ve bütçeye yeterli ödeneğin konulması amacıyla kanun koyucunun kamulaştırma sürecinin beş yıllık süre içinde tamamlanmasını öngördüğü, mülkiyetin kamu yararı amacıyla kontrolüne ilişkin söz konusu müdahaleler bakımından kanun koyucunun takdir yetkisi bulunduğu, bu takdir yetkisi çerçevesinde söz konusu kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi

yönünden belirtilen fiili ve hukuki engeller sebebiyle malikin makul ve belirli bir süre boyunca bu kısıtlamalara katlanabileceği, ancak bu sürenin uzaması hâlinde söz konusu kısıtlamaların, taşınmaz malikine yüklenen külfeti ağırlaştıracağı gibi kısıtlılık süresinin uzamasına bağlı olarak malikin zararını karşılayabilecek herhangi bir giderim imkânının getirilmemesinin de malike aşırı bir külfet yüklenmesine sebep olacağı, itiraz konusu kuralda, mülkiyet hakkından dilediği gibi tasarruf edebilmesi ve

yararlanabilmesi kısıtlanan malikin kamulaştırma bedeline kavuşabilmesi veya söz konusu kısıtlılık hâlinin kaldırılarak mülkiyet hakkından yararlanabilmesi için geçmesi gereken beş yıllık sürenin yeniden başlamasının söz konusu olduğu, kanun koyucunun bu süre nedeniyle malikin uğradığı zararları telafi etmeye veya gidermeye yönelik herhangi bir düzenleme getirmediği, üstelik bu kısıtlılık nedeniyle açılacak davalarda taşınmazı kullanamamaktan doğan zararların tazminine yönelik bir düzenlemenin mevcut

olmadığı gibi bu kuralın, yürürlük tarihinden önceki kısıtlılık sürelerinin de dikkate alınmamasına yol açtığı ve malike aşırı bir külfet yüklediği, kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi malik aleyhine bozduğu, dolayısıyla itiraz konusu kuralın Anayasanın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu, birinci fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle itiraz konusu ikinci fıkranın uygulanma olanağının kalmadığı belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesince, Ek 1. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi dışında kalan bölümünün iptaline ilişkin kararın gerekçesinde ise, söz konusu düzenlemeler gereği süresinde kamulaştırma yapılmaması hâlinde taşınmaz malikleri ilgili idare aleyhine dava açma hakkını elde etmekle birlikte, Kanun’un geçici 6. maddesindeki malik aleyhine olan hükümlerin

sürekli nitelikte uygulanmasının Anayasa Mahkemesinin 1/11/2012 tarihli ve E.2010/83, K.2012/169 sayılı kararında da açıklandığı üzere bu davalarda kamulaştırma için Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen güvenceleri etkisiz bırakacağı, maddenin bu bölümünün Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sürekli uygulanmasının, idarelerin özel mülkiyete kamulaştırmasız el atma yoluyla müdahalesinin de sürekli hâle gelmesine sebep olabilecek nitelikte olduğu, idarelerin kural ile kamulaştırma yapmak

yerine kamulaştırma için Anayasa’da belirtilen ilkelere aykırı olarak taşınmazları elde edebilme imkânına sahip olabileceği, böyle bir durumda devletin hukuka bağlılığı ilkesi zedeleneceği gibi bireyler açısından hukuki güvenlik ve öngörülebilirliğin de ortadan kalkacağı, bir hukuk devletinde kanunların hukuka aykırı uygulamaları teşvik etmesinin kabul edilemeyeceği tespitlerine yer verilmiştir.

Dosyanın ve Dairemizin E:2021/2561 sayılı dosyanın birlikte incelenmesinden; dava konusu “Antalya ili, Konyaaltı ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı” taşınmazın güncel tapu kaydında “hisse hatası” bulunduğunun iddia edilmesi üzerine söz konusu dosyada yapılan Ara Kararlara istinaden davalı idare ve ilgili tapu Müdürlüğünce verilen cevapların incelenmesi üzerine; dava konusu taşınmazın “…..İdare Mahkemesinin iptal kararı ve bölgede yapılan imar planı değişikliklerine uygun olarak … tarih ve …

sayılı Konyaaltı Belediye Encümen Kararı ile … tarih ve … sayılı Antalya Büyükşehir Belediye Encümen Kararı ile 3194 sayılı İmar Kanununun 18. ve 3290 sayılı Kanunun Ek-1. maddelerine göre düzenleme ortaklık payı kesilmeden ikinci defa yapılan imar uygulaması işlemi neticesinde, … Mahallesi, … ada, … parsel, … ada … ve … parseller olarak tescil edildiği, sonrasında söz konusu yere ilişkin imar uygulaması işleminin iptal edilmesi sonucunda, …. tarih ve … sayılı Konyaaltı Belediye Encümeni Kararı ve … tarih

ve … sayılı Antalya Büyükşehir Belediye Encümeni Kararı ile … tarih ve … sayılı ek Konyaaltı Belediye Encümeni Kararı ile … tarih ve … sayılı yevmiye ile tapuda tescil edilen geri dönüşüm işlemi ile … Mahallesi, … ada, … parselin eski malikleri adına tescil edildiği, ancak sonrasında eski … ada ve çevresinde mevcut haliyle plan ve parselasyon arasında uyuşmazlık olması nedeniyle, … tarih ve …

sayılı Konyaaltı Belediye Meclis Kararı ile … tarih ve … sayılı Antalya Büyükşehir Belediye Meclis Kararı ile yapılan revize plan değişikliğinin kesinleşmiş olduğu, dava konusu parselin de içinde bulunduğu bölgede yeniden imar uygulaması işlemi yapılacağı…” görülmüş olup, söz konusu değişen duruma istinaden İdare Mahkemesince gerekli inceleme ve araştırmanın yapılarak güncel tapu, plan ve parselasyon bilgisine göre yeniden bir karar verilmesi gerekmekte olup, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kabulüne ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 16/05/2022 tarihinde, kesin olarak, oybirliğiyle karar verildi.

Kamulaştırmasız El Atma*2023

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu