Ses Kaydı Boşanmada Delil Olarak Kullanılır mı
Ses Kaydı Boşanmada Delil Olarak Kullanılır mı
Türk Hukuk Sistemimizde temel kaide, hukuka aykırı delillerin ispat vasıtası olarak kullanılamayacağıdır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 189. Maddesinin 2. Fıkrasına göre “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 206. Maddesinin 2. Fıkrasında ise “Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddolacağı” ifade edilmiştir.
Aynı doğrultuda, Anayasa’nın 38. Maddesinin 6. Fıkrasında “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” ibaresi yer almaktadır. Hukuka aykırı olarak gizlice elde edilen ses, video ve görüntü kaydı çoğu zaman suç teşkil ederek, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenen normlardan birini ihlal edebilmektedir.
Gerek Anayasa’da gerekse özel kanunlarda kanun koyucu tarafından, hukuka aykırı elde edilen delillerin yargılamada dikkate alınmayacağı açıkça belirtilmiş olmasına ve öğretide genel olarak “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” ilkesinin kabul görmesine rağmen; uygulamada ve Yargıtay kararlarında hukuka aykırı delillerin somut olayın şartlarına göre değerlendirilerek bazı durumlarda hukuka uygun hale gelebildiğini görmekteyiz.
Bu durumun iki temel istisnası bulunmaktadır : Bunlardan ilki boşanma davalarında, ikincisi ise ceza davalarında görülmektedir.
Boşanma davaları ve boşanma davalarına bağlı olarak talep edilen maddi-manevi tazminat talepleri, kişilerin özel yaşamlarını yakından ilgilendiren davalardır.
Bu davalardaki en temel zorluk ispat konusunda ortaya çıkmaktadır. Çünkü; davalarda tarafların iddiaları ve ispat edilmesi gereken olaylar genellikle aleni olmayıp, iki kişi arasında geçmektedir. Bu sebeple, özellikle boşanma davaları yönünden Yargıtay’ın daha esnek bir tutum sergilediği görülmektedir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 26.11.2014 TARİH VE 2013/4-1183 E. VE 2014/960 K. SAYILI KARARINDA
“Usulsüz Olarak Elde Edilen Bir Delil Somut Olayın Özelliğine Göre Değerlendirilebilirse de Usulsüz Olarak Yaratılan Bir Delilin Hiçbir Şekilde Delil Olarak Kabulünün Olanaklı Olmadığı”
Belirtilmektedir. Bu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı’nın devamında da;
“Bir delilin mahkemece kabul edilebilmesi için, gerek öğretide yer alan ağırlıklı görüş, gerekse de Hukuk Genel Kurulu kararlarında ortaya konulan ölçüt; o delilin usulsüz olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesidir. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir”
“Diğer taraftan Özel Daire bozma ilamında belirtilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu‘nun kararında; katılanın, sanıklar ile aynı ortamda ve telefonda yaptığı görüşmeleri cep telefonuna kayıt etmek suretiyle elde ettiği kayıtların, 5237 sayılı TCY’nın özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar kapsamında kabulü olanaklı değildir.
Zira, katılanın kastı, bir başkasının özel hayatına müdahale olmayıp, kendisine karşı işlendiğini düşündüğü suçla ilgili olarak kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engellemek ve yetkili makamlara sunmak amacına yöneliktir.”
Denilerek bizim konumuzdaki aldatılan eşin, sırf aldatılma vakasını ispatlayabilmek için aldatan eşin ses ve görüntü kayıtlarını onun rızası hilafına ve bilgisi dışında alması ile elde edilmiş delillerin hukuka uygun olup olmadığı ve delil olarak mahkemece de değerlendirilebilip değerlendirilemeyeceği konusu netleştirilmiştir.
Burada önemli olan aldatılan eşin, aldatan eşinin ses ve görüntü kayıtlarını sırf aldatma vakasını ispatlayabilmek ve mahkemeye delil olarak sunabilmek için almış olmasıdır.
Özel hayatın gizliliğine aykırı davranmamak nasıl bir hukuki yükümlülük ise, eşlerin evlilik birliği içerisinde birbirlerine sadık kalması da aynı oranda hukuki bir yükümlülüktür.
Aldatan eşin, hukuki bir yükümlülük olan sadakan yükümlülüğüne aykırı davranmış olması kendi içinde hukuka aykırı bir eylem olduğundan, sırf bu hukuka aykırı eylemi ortaya çıkartmak için aldatan eşin gizli ses ve görüntü kayıtlarının onun bilgisi dışında kayda alınması hukuka aykırı bir eylem olmaktan çıkmaktadır.
Zira evlilik birliği içindeki sadakat yükümlülüğü söz konusu olduğunda asıl olan ailenin özel hayatının gizliliği ve dokunulmazlığıdır ve ailenin özel hayatına aykırı davranan aldatan eşin, sırf aldatmayı ispat etmek için alınmış ses ve görüntü kayıtları için benim özel hayatımın gizliliğine girilerek bu deliller elde edilmiştir ve bu yüzden de değerlendirmeye alınamaz diyemeyecektir.
İstanbul boşanma davalarında sayı olarak Türkiye sıralamasında en üstlerde yer alan bir şehirdir ve şehrin turizm şehri olması, yaz mevsiminin çok uzun sürmesi gibi nedenlerle aldatma vakalarının ve doğal olarak da aldatmaya dayalı boşanma davalarının çok sık yaşandığı bir yerdir.
İstanbul boşanma avukatı olarak sık sık bu tür davalarda müvekkillerin yasal haklarının korunması için boşanma davalarında görev almaktayız ve bu boşanma davaları içinde de aldatma vakasını ispatlamak için aldatan eşin ses veya görüntü kayıtlarını kullanmaktayız.
Ses Kaydı Boşanmada Delil Olarak Kullanılır mı