Sigorta Şirketinin Ödeme Yapmaması
Sigorta Şirketinin Ödeme Yapmaması
Sigortaya karşı açılan davalarda ispat yükü sigorta şirketinde olmasına rağmen günümüzde maalesef her ay düzenli olarak para ödediğimiz sigorta şirketleri hasar gerçekleştiğinde hasar ödemelerini gerektiği gibi yapmamaktadır.
Sigorta şirketinde paranızı bırakmayın
Maalesef vatandaşlarımız güçlü sigorta şirketleri tarafından ezilmekte, çoğu zaman sigorta şirketi tarafından hak gaspına uğratılmaktadır. Halbuki istatistiklere baktığımızda sigorta şirketleri aleyhine açılan davaların yüzde 80’i kazanılmaktadır. Hal böyle olmasına rağmen maalesef vatandaşlarımız sigorta şirketleri tarafından hak kaybına uğradığında dava yolunu tercih etmemektedir.
Uygulama da Sigorta şirketinin ödeme yapmadığı bazı teminat dışı haller;
a) Sürücü değişikliği
b) Alkollü araç kullanımı
Sürücü Değişikliği Sebebiyle Sigorta Şirketinin Ödeme Yapmaması
Uygulamada Sigorta şirketleri bir çok kaza dosyasını sürücü değişikliği bahanesi ile ödemeyi reddetmektedirler.
Oysa ki, uyuşmazlık bir davaya konu olduğunda, ispat yükü sigorta şirketine aittir. Sürücü değişikliği kanıtlanması zor bir olgudur.
Bu sebeple sigorta şirketlerinin sürücü değişikliği sebebiyle ödeme yapmaması durumu bir davaya konu edildiğinde, davaların yüzde 90’ı sigorta şirketleri tarafından kaybedilmekte, sigortalı lehine sonuçlanmaktadır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi yukarıda açıklanan konuda son verdiği kararda da ilgili duruma ışık tutmuştur. İlgili karar da “Davalı sigortacının oluşun farklı olduğu ve teminat dışında kalan hallerden olduğunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir.
Dosya kapsamına göre kazada davacı tarafın sürücü değişikliği yaptığı hususunun sabit olmadığı, kaldı ki bu husus sabit olsa bile, bunun tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme veya sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar etme anlamına gelmeyeceği ve dolayısıyla ispat külfetinin de yer değiştirmeyeceği açıktır. ” denilerek söz konusu uyuşmazlık sigortalı lehine çözümlenmiştir.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2016/5095
KARAR NO.2016/7154
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacıya ait aracın davalı tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalandığını, kaskolu aracın yaptığı tek taraflı kazada ağır hasara uğradığını, davalıya yapılan ihbarla açılan hasar dosyasında iyi niyet kurallarına aykırı davranıldığı gerekçesiyle davalının ödeme yapmadığını belirterek belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada, 20.000,00 TL. tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı aracını kaskoladıklarını davaya konu hasarın şaibeli olduğunun araştırma raporu ile saptandığını, davacı aracının sürücüsü olduğu iddia olunan kişinin zorunluluk olmadığı halde kaza yerini terk ettiğini, sürücünün kazada yaralanmasının olmadığını, KSGŞ A.5.10 maddesi gereği zorunluluk dışında sürücünün tespitini engellemek amacıyla olay yerinin terk edilmesi halinde zararın teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacıya ait araç sürücüsünün olay yerini terk etmesini haklı kılacak hiçbir zorlayıcı neden olmadığı, olay yerinin sürücünün tespit edilmesini engellemek amacıyla terk edildiği, KSGŞ A.5.10 maddesi gereği zararın teminat dışı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup davacıya ait aracın davalı şirket nezdinde kaskolu olduğu ve 30.11.2013 tarihli rizikonun poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen KSGŞ A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütününün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. Maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer.
Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; 30.11.2013 tarihinde trafik kazasının meydana geldiği, davacıya ait araç sürücüsünün kazayı davacı sigortalıya haber verdikten sonra olay yerinden ayrılması nedeniyle kaza tespit tutanağının sürücünün yokluğunda düzenlendiği, davalı sigortacının olay yerini terk nedeniyle sürücü değişikliği ve alkollü sevk ihtimaline dayanarak davacıya tazminat ödemekten kaçındığı görülmektedir.
Mahkemece, davacıya ait araç sürücüsünün haklı sebep olmaksızın kaza yerini terk ettiği, olay yerini terkin sürücünün kimliğinin ve alkollü olup olmadığının saptanmasını engellemeye yönelik olduğu, KSGŞ A.5.10 maddesi gereği zararın teminat dışı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Yukarıda anılan Kanun hükümleri gereği ispat yükü üzerinde bulunan davalı kasko şirketi, aldıkları araştırma raporunda yer bulan, sürücünün haklı sebep olmadığı halde olay yerini terk etmiş olmasının alkollü olduğu ihtimalini akla getirdiği varsayımına dayanmış; bunun dışında sürücü değişikliği ya da alkollü sevki ispata yarar delil getirememiştir.
Davalı sigortacının oluşun farklı olduğu ve teminat dışında kalan hallerden olduğunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir.
Dosya kapsamına göre kazada davacı tarafın sürücü değişikliği yaptığı hususunun sabit olmadığı, kaldı ki bu husus sabit olsa bile, bunun tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme veya sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar etme anlamına gelmeyeceği ve dolayısıyla ispat külfetinin de yer değiştirmeyeceği açıktır.
(HGK.1997/11-772-1043HGK.1998/11-872-905HGK2010/17-655-688,HGK. 2013/17-2303-20151479)
Bu durumda mahkemece, davaya konu rizikonun gerçekleşmesiyle davacı aracında meydana gelen hasarın, kasko poliçesi teminatı kapsamında olduğu gözetilmek suretiyle, işin esası incelenip davacının talep edebileceği zarar miktarı konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sigorta Şirketinin Ödeme Yapmaması