DANIŞTAY KARARLARI

Danıştay 3Daire Başkanlığı Kararı E2011/3445

Danıştay 3Daire Başkanlığı Kararı E2011/3445

3065 Sayılı Kanun Hakkında Yargı Kararı

03 Ocak 2012 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 28162

Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından:

Esas No : 2011/3445

Karar No : 2011/5067

Kanun Yararına Temyiz Eden : Danıştay Başsavcısı

Davacı :………………………  – ………………………-Seyhan-ADANA

Karşı Taraf : Vergi Dairesi Başkanlığı-ADANA

İstemi Özeti : Davacı tarafından, özel tertibatlı binek otomobilinin satımını yapan firmanın faturaya yansıtmak suretiyle kendisinden tahsil edilip vergi dairesine ödenen katma değer vergisinin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddi yolunda tesis edilen işleme karşı açılan davayı;

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17’nci maddesinin “Diğer İstisnalar” başlıklı 4’üncü fıkrasına,

5378 sayılı Kanunun 32’nci maddesiyle 7.7.2005 tarihinden geçerli olmak üzere eklenen (s) bendi uyarınca;

özürlülerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve bilgisayar programlarının katma değer vergisinden istisna olduğunun kurala bağlandığı,

(110) seri no’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde de binek otomobili ve nakil vasıtalarının maddede sözü edilen araç-gereç kapsamında değerlendirilemeyeceği açıklamasına yer verildiği anlaşılan olayda,

davacı tarafından satın alınan özel tertibatlı taşıt aracının 3065 sayılı Yasada öngörülen istisna kapsamına girmediği gerekçesiyle reddeden Adana 2. Vergi Mahkemesinin 8.3.2010 gün ve E:2009/1367, K:2010/431 sayılı kararının;

özürlülerin her türlü gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmaya yönelik tedbirleri alarak topluma katılmalarını sağlamak amacını taşıyan 5378 sayılı Yasanın

amacına uygun olarak getirilen katma değer vergisi istisna hükmünün binek otomobilleri de kapsadığı gerekçesiyle bozan ve karar düzeltme istemini de

reddeden Adana Bölge İdare Mahkemesinin 20.5.2010 gün ve E:2010/2344, K:2010/2196 sayılı kararının;

tarh edilen vergilere karşı sadece mükellef ve vergi sorumluları tarafından dava açılabileceği,

beyan üzerine alınan vergilerin ise 213 sayılı Vergi Usul Kanununun vergi hatalarının düzeltme ve şikayet yoluyla giderilmesine ilişkin başvurular dışında, herhangi bir idari veya dava yoluna konu edilemeyeceği, özel tertibatlı araç satıcısı mükellef tarafından ödenen verginin,

mükellef sıfatı taşımayan davacı tarafından iadesini isteme hakkı olmadığı gibi, olmayan bu hakka dayanılarak yaptığı başvurusunun reddine dair işlemin iptalini de yasada öngörülmeyen bir dava yoluyla isteme yetkisi de bulunmadığı,

incelenmeksizin reddi gereken davayı, işin esasına girerek reddeden vergi mahkemesi kararının sonucu itibarıyla doğru olması nedeniyle Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Danıştay Başsavcısı tarafından temyiz edilen Adana Bölge İdare Mahkemesinin 20.5.2010 gün ve E:2010/2344, K:2010/2196 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Birgül Öğülmüş’ün açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 377’nci maddesinde vergi davası açma yetkisi mükelleflere ve sorumlulara tanınmıştır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (a) bendinde bu verginin mükellefinin,

mal teslim eden ve hizmet ifasında bulunanlar olduğu kurala bağlanmış ise de,

katma değer vergisinin yansıma özelliği nedeniyle, satış bedeli üzerinden hesaplanan vergiyi ödemek zorunda kalan ve vergi yükünün üzerinde kalmasının mamelekinde meydana getirdiği azalma nedeniyle menfaati etkilenen davacının dava açma ehliyeti bulunduğu anlaşılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesinde; bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk derece mahkemesi olarak

verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan, niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin,

ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği kurala bağlanmıştır. Belirtilen nitelikteki kararların hukuk düzenindeki olumsuz etkilerinin,

yeni uyuşmazlıklara emsal alınmasının önüne geçilmesi, hukuk ve uygulamada birliğin sağlanmasını amaçlayan söz konusu düzenlemede,

Danıştayın inceleme yetkisi sadece ileri sürülen temyiz sebepleri ile sınırlandırılmamıştır. Kanun yararına temyiz isteminin;

yanlış bir yargısal içtihadın yerleşmesini önleme amacı göz önüne alındığında, ileri sürülmeyen başka bir temyiz sebebinin bulunması halinde kararın hukuka uygunluğunun bu sebep yönünden de incelenebileceği sonucuna ulaşılarak işin esasına geçildi.

Vergi ödevi ile ilgili temel ilkeleri belirleyen Anayasanın 73’üncü maddesinde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla düzenleneceği,

Bakanlar Kuruluna; mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleri ile oranlarına ilişkin hükümlerinde, kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi verilebileceği öngörülmüştür.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde, Türkiye’de, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu;

19’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında ise diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümlerinin bu vergi bakımından geçersiz olduğu,

katma değer vergisine ilişkin istisna ve muafiyetlerin, ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenleneceği kurala bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 17’nci maddesinin 4’üncü fıkrasına 1.7.2005 tarih ve 5378 sayılı Kanunun 32’nci maddesiyle eklenen (s) bendi ile,

özürlülerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programları katma değer vergisinden istisna tutulmuştur.

İstisna hükmüne ilişkin yasa tasarısının görüşmeleri sırasında; “Bizzat özürlüler tarafından kullanılan özel tertibatlı olarak imal edilmiş,

sonradan özel tertibat takılmış ve ilave özel tertibat takılmış motorlu kara taşıtları ya da özürlünün taşınması amacıyla birinci dereceden yakını bir sürücü veya özürlü kişi tarafından iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılan özürlü adına trafik siciline kayıtlı motorlu kara taşıtları;

özürlülerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç,

özel bilgisayar programları ile fonksiyon kazandırıcı ortez-protez ve benzeri yardımcı ve destekleyici cihazlar” ibaresi ile “özürlülere hizmet amaçlı kurulmuş dernek,

vakıf ve bunların üst kuruluşlarının çalışmalarında kullanılmak üzere iktisap edecekleri motorlu kara taşıtlarıyla, sakatlık dereceleri %90 ve daha fazla olan malul ve özürlülerin adlarına kayıtlı taşıtlar” ibaresinin eklenmesi ayrı ayrı teklif edilmiş ancak;

gerek Hükümet tarafından verilen teklifte, gerekse Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği metinlerde,

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17’nci maddesinin (4) numaralı fıkrasına “Özürlülerin eğitimleri, meslekleri,

günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programları” bendinin eklenmesi yeterli görülmüş ve nakil vasıtaları istisna kapsamı dışında bırakılarak yasalaşmıştır.

Dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre, teslime konu otomobil, her ne kadar, davacının kullanımına uygun şekilde sonradan tadil edilmiş ise de;

üretim özellikleri itibarıyla toplumdaki tüm bireylerin kullanımına sunulan motorlu bir nakil vasıtası olup “özel üretime tabi tutulmuş araç-gereç” kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.

5378 sayılı Yasa ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17’nci maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen (s) bendi ile getirilen istisna hükmünün, özürlülerin eğitimleri, meslekleri,

günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş araç-gerece ilişkin olması, istisna kapsamına belirli özellikleri haiz motorlu kara taşıtlarının da alınması yönünde yapılan önergelerin kabul görmemesi,

mali yükümlülüklere ilişkin istisnalar hakkında yasa ile düzenleme yapılması zorunlu olup bu alanın yönetsel ve yargısal tasarruf ve yorumlara kapalı olması ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun yukarıda yer verilen 19’uncu maddesi karşısında,

davacı tarafından özel tüketim vergisi istisnasından yararlanmak suretiyle satın alınan araç için satıcı firma tarafından davacıdan tahsil edilerek davalı idareye ödenen katma değer vergisi yasaya uygun olduğu halde,

söz konusu verginin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddi yolunda tesis edilen işlemin iptali yolunda verilen Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle Adana Bölge İdare Mahkemesinin 20.5.2010 gün ve E:2010/2344, K:2010/2196 sayılı kararının,

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına,

kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına 22.9.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesinin 1’inci fıkrasında,

Bölge İdare Mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından

yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, 2’nci fıkrasında ise

temyiz isteğinin yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, kurala bağlanmıştır.

Danıştay Başsavcılığınca; özel tertibatlı aracın satıcısı mükellef tarafından ödenen verginin, mükellef sıfatı taşımayan davacının iadesini isteme hakkı olmadığı gibi,

olmayan bu hakka dayanılarak yaptığı başvurusunun reddine dair işlemin iptalini de yasada öngörülmeyen bir dava yoluyla isteme yetkisi de bulunmadığı,

incelenmeksizin reddi gereken davayı,

işin esasına girerek reddeden ve sonucu itibarıyla doğru olan vergi mahkemesi kararının bozulması yolunda verilen kararının bu nedenle kanun yararına bozulması istenmiştir.

Yukarda yer verilen Yasa hükmü uyarınca inceleme yetkisi, Başsavcının temyiz istemiyle sınırlandırılmış olup,

ileri sürülen temyiz sebebi yönünden yürürlükteki hukuka aykırılık saptanmayan olayda,

kanun yararına bozma isteminin bu nedenle reddi gerekirken, işin esası incelenmek suretiyle verilen Daire kararının bozmaya ilişkin hüküm fıkrasına katılmıyorum.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu