MANŞET

İş Hukukunun Temel İlkeleri

İş Hukukunun Temel İlkeleri

Çalışanları “bağımlı çalışanlar” ve ” bağımsız çalışanlar” olarak 2 kategoriye ayırabiliriz. İş hukukunun konusunu “bağımlı çalışanlar” oluşturur. Bağımlı çalışanlardan sadece işçiler; iş hukukunun konusunu oluşturur. Zira memurlarda bağımlı çalışan konumundadır. Ancak memurlar iş hukuku kapsamında değildir. O idare hukuku alanının düzenlenmesidir. İş hukuku işçi ve işveren ilişkilerini düzenlenmektedir.

İşçi ve işveren hakları, iş sözleşmesi kapsamında doğan uyuşmazlıklar; bu kanun kapsamında düzenlenmiştir. İş Kanunu daha çok işçi lehine hazırlanmış bir kanundur. Çünkü işçi ve işveren arasında büyük bir dengesizlik vardır. Bu dengesizliğin giderilmesi için kanunda emredici düzenlemeler yapılmıştır. Böylece kanunun çizdiği sınırlar dışında iş sözleşmesi yapılarak, işçinin haklarının elinden alınması, engellenmeye çalışılmıştır.

İş hukuku sadece işçi işveren ilişkilerini düzenlemez. Aynı zamanda işçi, işveren ve devlet ilişkilerini de el alır. Çünkü işçi ve işveren arasındaki dengenin korunması için devletin müdahalesi gerekir.

İş hukuku 2’ye ayrılır: Bireysel iş hukuku ve toplu iş hukuku.

Bireysel İş Hukuku: İşçi ve işveren arasındaki bireysel nitelikteki iş ilişkilerini düzenleyen bir hukuk dalıdır. İş sözleşmesinin düzenlenmesi, sözleşmenin feshi, çalışma süreleri, asgari ücret gibi bireysel konuları kapsamaktadır.

Toplu İş Hukuku: Toplu iş hukukunu düzenleyen kanun; Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’dur. Bu kanun sendikanın organlarını düzenler. Sendikaya üye olmak, üyelikten kaynaklanan hak ve borçlar nelerdir, sendikal güvenceler, toplu iş sözleşmesinin süresi, hangi kuruluşlar toplu iş sözleşmesini imzalayabilir gibi düzenlemelerin hepsi kanunda yer almaktadır.

İş Hukukunun Temel İlkeleri

  • İşçinin Korunması: İşverenin ekonomik yönden güçlü olması, işçinin ise güçsüz ve bağımlı olması aradaki ilişkide bir dengesizlik yaratmaktadır. Zira işçi emeğini ortaya koyan taraf, işveren ise sermayesini ortaya koyan taraftır. İşçi, işverene hem ekonomik hem de kişisel anlamda bağımlıdır. İşçinin tek geçim kaynağının ücret olması onu işverene ekonomik anlamda bağımlı kılar. Aynı zamanda işçi, işverenin emir ve talimatlarına uymakla yükümlüğü olduğu düşünüldüğünde kişisel bir bağımlılıkta ortaya çıkar.

 

  • Nitekim Anayasa’nın 49. maddesinde çalışma hakkı düzenlenirken hem kişilere hem devlete ödev verilmiştir. Çalışmak, herkesin hakkı olduğu gibi ödevidir. Bu noktada devletin yükümlülüğü ise çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, geliştirmek, işsizliği koruma, çalışma barışını sağlamaktır. Bu halde devlet düzenlemeleri buna göre yapmak zorundadır.

A. Çalışma hakkı ve ödevi
Anayasa Madde 49 – Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.
 Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.

Bu nedenle iş hukukunun temel ilkesi bu dengesizliğin giderilmesidir. Dolayısıyla güçsüz olan işçinin korunması gerekir. Bu da ancak hukuki eşitlik ile sağlanabilir. Tabi ki bu durum işverenin korunmayacağı anlamına gelmez. Yani işçinin korunması ilkesi sınırsız değildir. İşçinin korunmasına yönelik düzenlemeler kamunun yararı ile çatışmamalıdır. Bu düzenlemeler, işletmenin mali durumunu sarsmamalıdır. Zira işletmenin mali durumunun sarsılması halinde işçinin de zarar göreceği açıktır. Bu nedenle işçi ve işveren arasındaki hassas denge kanunla kurulmaya çalışılmıştır.

Anayasa Madde 65 – 
Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.

İş Hukukunun Temel İlkeleri

  • İşçinin Kişiliğinin Tanıması: İşçinin sadece ekonomik yönden haklarının korunması yeterli değildir. İşçinin aynı zamanda kişiliğinin de korunması gerekir. Zira iş sözleşmesi sürelerinde değişiklikler olsa bile işçi ve işveren arasında sürekli bir ilişki oluşur. Bu nedenle işçiyi gözetme, sadakat, eşitlilik ilkesi gibi yükümlülükler oluşur.

 

  • İşçi Yararına Yorum: İş Kanunu daha çok işçi lehine düzenlenmiştir. Zira iş hukukunun ortaya çıkış amacı da; ekonomik yönden işverene bağlı olan işçinin haklarını korumaktır. Bu nedenle iş hukukuna ait düzenlemelerde hukuki boşluk olması halinde yorum, işçi yararına yapılır. Ancak işçi yararına yorum ilkesinden yararlanılabilmesi ise mevzuatta o konuda açık bir hüküm bulunmamasına bağlıdır. Kanunda açık bir düzenleme varsa bu maddeler, yorum yoluyla işçi lehine genişletilemez.

 

  • Sözleşme Özgürlüğünün Sınırlanması: İş hukukunun amacı işçiyi korumaktır. Bu nedenle İş Kanunu’nda işçi lehine düzenlemeler yer alır. Kanun koyucu işçi ve işveren arasındaki dengenin sağlanması için mutlak ve emredici hükümler koymuştur. Bunun nedeni ekonomik yönden güçsüz olan ve bu nedenle işverene bağlı olan işçinin, sözleşmeye konulacak hükümler ile haklarının elinden alınmamasıdır. Mutlak emredici hükümler değiştirilemez. Ancak nispi emredici hükümler işçi yararına olarak değiştirilebilir. Bu nedenle iş sözleşmesinin yapılırken kanun hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.

İş Hukukunun Temel İlkeleri

Stajyer Av. Merve ÇATAR

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere asalhukukdanismanlik@gmail.com adresine gönderebilirler.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu