Kanun Yararına Bozma Nedir
Kanun Yararına Bozma Nedir
“Kanun Yararına Bozma” kanun yolu, 5271 sayılı CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu)’ nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen ve kesinleşmiş karar veya hükümlere karşı gidilebilen olağanüstü bir kanun yoludur. Hükümlünün cezasının kaldırılmasını ya da daha hafif ceza verilmesini gerektiren bir hukuka aykırılığa ilişkinse kanun yararına olarak re’ sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da kanun yararına bozma yoluna başvurabilir.
Kanun Yararına Bozma Başvurusu Nasıl Yapılır?
Kanun yararına bozma başvurusu yapma yetkisi Adalet Bakanlığı’na aittir. Başvuru yapma yetkisi Adalet Bakanlığı’na ait olmakla beraber; yargılama sırasında karar veya hükme cumhuriyet savcısı, sanık, hakim, mahkeme, şikayetçi veya müdahil olarak katılan kişiler de bu yolu kullanması için Adalet Bakanlığı’ndan talepte bulunabilir. Ancak belirtmek gerekir ki Adalet Bakanlığı bu talep ile bağlı değildir. Davayı açma yetkisi Adalet Bakanlığı’nın yazılı istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınındır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Adalet Bakanlığı’nın istemi olmaksızın resen bozma yetkisini kullanabilir fakat Adalet Bakanlığı bozma isteminde bulunmuş ise artık bu yetkinin resen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kullanılması mümkün değildir.
Başvuru, Adalet Bakanlığı tarafından kendiliğinden ya da ilgilisinin başvurusu üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı olarak yapılır.
Kanun Yararına Bozma Nedir
Süresi
Kanun yararına bozma yolunda başvuru süresi-sınırlaması yoktur. Hakkınızda kesin nitelikte hüküm verildikten 3 yıl sonra da bu yola başvurulmasını isteyebilirsiniz.
İnceleme dosya üzerinden yapılır, duruşma açılmaz.
Bozma istemi üzerine Dairece verilen karara yerel mahkeme direnemez uymak zorundadır. (CMK 390/5)
Kanun Yararına Bozma Nedenleri
-Kanunda belirtilen ilk nedende işbu kanunun bir başka maddesine 223 üncü maddeye atıfta bulunulmuştur. Bu madde “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” konusunu düzenlemektedir. 223 üncü maddede tanımlanmasına rağmen davanın esasını çözmeyen karar ilişkin karar veren mahkeme veya hakim, gerekli incelemeleri yaparak yeniden karar verebilir.
-Yapılan yargılama neticesinde mahkumiyete ilişkin hüküm kurulmuşsa davanın esasını ilgilendirmeyen usuli işlemlerde noksanlık var ise (savunma hakkının kısıtlanması, savunma hakkının kaldırılması) hakim veya mahkeme tarafından yeniden yapılacak olan yargılama sonucuna göre hüküm verilecektir. Verilen yeni hükümle yine mahkumiyet kurulacaksa verilecek hapis cezası önceki verilmiş olan cezadan daha fazla olamayacaktır.
-Hem davanın esasını çözüp hem de mahkumiyet dışında bir hüküm söz konusuysa yeniden yargılamaya gerek yoktur. Aleyhte sonuç doğurmaz.
-Yargıtay ceza dairesinin doğrudan hükmedebileceği haller şunlardır; hükümlünün cezasının kaldırılması, hükümlüye daha hafif bir ceza verilmesi.
YARGITAY KARARI
7. Ceza Dairesi 2021/25328 E. , 2021/18226 K.
“İçtihat Metni”
6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunu’na muhalefet eyleminden kabahatli Çiçek Sepeti İnternet Hizmetleri Anonim Şirketi hakkında, anılan Kanun’un 12/1-a maddesi gereğince 13.140,00 Türk lirası idarî para cezası uygulanmasına dair … Valiliği Ticaret İl Müdürlüğünün 11/12/2019 tarihli ve MSSİ/114 sayılı idarî yaptırım kararına yönelik başvurunun bir kısım iletiler yönünden zamanaşımı dolduğundan kısmen kabulüne, 3.285,00 Türk lirası idari para cezası yönünden kısmen reddine, kabahatli aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 09/07/2020 tarihli ve 2020/387 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 30/07/2020 tarihli ve 2020/3458 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek
Adalet Bakanlığından verilen 22/06/2021 tarihli kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06/07/2021 tarihli ve KYB. 2021-84318 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Mezkür ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre,
1-Benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 08/07/2020 tarihli ve 2019/18959 esas, 2020/10129 karar sayılı ilamında, “…hakkında uygulanan idari para cezasının iptali için 5326 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca başvurusu reddedilen muteriz aleyhine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği, muterizin yapmış olduğu başvurunun reddedilmesi durumunda bu red kararına karşı anılan Kanunun 29. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna başvurulması ve bu itirazın da reddedilmesi gerektiği, aksi kabulün Kanunun kabul ve sistematiğine aykırı olacağı gibi, hak arama özgürlüğünün de önüne
geçeceği, somut olayda muteriz tarafından sadece idari para cezasının kaldırılması için başvuruda bulunulduğu…” şeklindeki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, başvurusu reddedilen kabahatlinin bu ret kararına yaptığı itirazın da reddedilmesi halinde, ret kararı veren mercii tarafından kabahatli aleyhine, ilgili kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, bu nedenle itirazın kısmen kabulü kısmen de reddi üzerine kabahatli aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığı halde, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,
2-Kabahatlinin başvurusunun kısmen kabul kısmen reddedilmiş olmasına ve merciince de hem kabahatli vekilinin hem de idare vekilinin itirazlarının reddine karar verilmesine karşın, 1136 Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kendisini vekille temsil ettiren muteriz yararına ve kararına itiraz edilen idare lehine merciince ayrı ayrı vekalet ücreti tayin olunması gerektiğinin gözetilmemesinde, isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur.
26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz.
Bu açıklamalara ve yerleşik yargısal kararlara göre (Yargıtay 1. CD’nin 05/11/2008 tarih ve 2008/9091-7078 E.K; 3. CD’nin 14/11/2007 tarih ve 2007/12330-8319 E.K; 11. CD’nin 27/02/2013 tarih ve 2012/28035 E., 2013/3196 K. ve 12. CD’nin 27/12/2012 tarih ve 2012/21561-28771 E.K sayılı kararları) vekalet ücretinin şahsi hakka ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemlerinin ayrı ayrı REDDİNE, 27.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.