MANŞET

Alacak Davası 2021 Alacak Davası Avukatı

Alacak Davası 2021  Alacak Davası Avukatı

Alacak davası hangi dava türüne girer?

Alacak davası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dava çeşitleri içerisinde düzenlenmiş bir eda davası tipidir.

Alacak davası neden açılır?

Alacaklı ve borçlu arasında “sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme, vekaletsiz iş görme” kaynaklarının herhangi birinden kaynaklı bir borç ilişkisi doğabilir. Alacaklı söz konusu borç ilişkisi kaynağı dolayısı ile alacağını borçludan tahsil edemez ise bu borcu tahsil etme amacı ile alacak davası açabilir.

Alacak davası kime açılır?

Alacak davası borçlunun ödemediği alacağın dava yolu ile almak için alacaklı tarafından açılan dava türüdür. Alacak davasında borçlu ve alacaklı olarak iki taraf bulunur. Alacaklı ile borçlu arasında borç ilişkisi bulunmaktadır.

Alacak verecek Mahkemesi ne kadar sürer?

İş Mahkemesi’nde açılacak bir işçi alacağı davası, ortalama olarak 7-9 ay içerisinde sonuçlanabilir. Asliye Hukuk Mahkemesi‘nde görülecek olan bir alacak davası ise ortalama 1 sene içerisinde sonuçlanabillir.

Alacak verecek meselesine hangi mahkeme bakar?

Bu nedenle alacağına kavuşmak isteyen alacaklı yargı yolunu seçebilmektedir. Alacak dava için görevli ve yetkili mahkemeler Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer bulmuştur. Esas kural olarak görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olsa da bazı durumlarda Sulh Hukuk Mahkemesi de alacak davalarında görevlidir.

Belirsiz alacak davası hangi durumlarda açılır?

“Madde 107 – (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

Alacak Davası 2021  Alacak Davası Avukatı

Alacak davası kişinin karşı taraftan olan alacağını tahsil edememesi sebebiyle alacağını mahkemeler aracılığıyla tahsil yoluna gitmesinin bir sonucudur.

Alacak davasında en az bir alacaklı taraf bir de borçlu bulunmalıdır. Bir alacak hakkının bulunması alacak davası bakımından aranan hukuki yarardır. Alacak hakkı kanundan kaynaklanabileceği gibi sözleşme, sebepsiz zenginleşme, vekaletsiz iş görme ve haksız fiilden de doğabilmektedir.

Türk Dil Kurumuna göre alacak; “Bir hesap gereğince daha alınmamış olan para, mal vb. şey, matlup, verecek karşıtı” anlamlarına gelmektedir. Alacak davası konusu olan alacak hakkı bağımsız ve nispi haklardandır.

Nispi Hak Nedir?

Nispi hak, hak sahibi tarafından sadece belirli kişilere karşı ileri sürülebilen haklardır. Mutlak haklardan farklı olarak herkese karşı ileri sürülememektedir.

Hak sahibi, sahip olduğu nispi hakkı aralarında bir hukuki ilişki bulunan kişi veya kişilere karşı iddia ve talep edebilir. Nispi haklar kazanıldıktan sonra belirli bir süre içerisinde kullanılmalıdır. Nispi haklarda hak düşürücü süre olmamakla birlikte zamanaşımına tabidirler.

Zamanaşımına uğrayan haklar mahkeme önünde ileri sürülebilse dahi davalı taraf zamanaşımı defini ileri sürerek bu davayı bertaraf edebilecektir.

Nispi haklar kanunda sınırlı olarak sayılmamıştır. Bu sebeple taraflar aralarında yapmış olduğu hukuki işlemler ile nispi haklar doğurabilecektir. Alacak hakkı nispi haklardan en çok bilinen olanıdır.

Kaynağına Göre Alacak Davası

Alacak davaları sözleşme, sebepsiz zenginleşme, haksız fiil veya vekaletsiz iş görmeden doğabilmektedir. Bu durumları kısaca özetlemek faydalı olacaktır.

Sözleşmeden Kaynaklanan Alacak Davaları

Tek tarafa veya iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde edimini ifa etmeyen taraf borçlu sıfatına bürünecek olup diğer taraf ise alacaklı adını alacaktır.

Alacaklı taraf sözleşmeden kaynaklı edimin yerine getirmiş olması şartı ile karşı taraftan alacağını her halde talep edebilecektir. Talebe borçlunun olumsuz yanıt vermesi halinde alacaklı mahkemeye başvurarak bu alacağın kendine verilmesi için dava açacaktır.

Edimini ifa etmemesi halinde karşı taraf alacaklı sıfatına haiz olacak ve mahkemeden bağışlananın kendisine verilmesini talep etme hakkına sahip olacaktır.

Sebepsiz Zenginleşmeden Kaynaklanan Alacak Davası

Sebepsiz zenginleşme 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 77. -82. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Sebepsiz zenginleşme kişi, herhangi haklı bir sebep olmamasına karşın bir başka kişinin malı veya emeği sayesinde zenginleşmiş ise zenginleştiği miktarı iade ile yükümlüdür.

Örneğin; parayı kendi hesabına yatırmak isteyen kişi yanlışlıkla bir başkasının hesabına yatırır ise yanlışlık sonucu para hesabına yatan kişi sebepsiz zenginleşmiş olacaktır. Paranın asıl sahibi yanlış yatan paranın iadesini alacak davası açarak alabilecektir.

Haksız Fiilden Kaynaklanan Alacak Davası

Haksız fiil, kişinin hukuka aykırı bir şekilde kusuruyla bir başkasına zarar vermesi, maddi veya manevi bir kayıp oluşturması anlamına gelmektedir. Haksız fiil ile kişiye maddi yönden zarar veren kişi bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Haksız fiil neticesinde mağdur alan taraf alacaklı sıfatıyla zararlarının karşılanmasını alacak davası açarak talep edebilecektir.

Belirsiz Alacak Davası

Belirsiz alacak davası 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 107. maddesinde hüküm altına alınmıştır.

Davanın açıldığı anda mevcut olan alacağın miktarı tam olarak bilinmiyorsa, bu miktarın hak sahibi tarafından belirlenmesinin beklenemeyeceği aşikar veyahut miktarın belirlenebilmesi imkansız ise;

Fazlaya dair haklar saklı tutulmak kaydıyla;

Alacağın sadece bir kısmı belirlenebiliyor ise bu miktar
Belirlenmesi imkansız ise asgari bir miktar belirtilmek suretiyle,
belirsiz alacak davası açılabilmesi mümkündür.

Mahkeme süreci içerisinde karşı tarafın verdiği bilgiler veya tahkikat aşamasında yargılamanın ilerlemesini sağlayan bilirkişi raporu, tanık beyanları gibi işlemler ile alacağın miktarının tam olarak belirlenebilmesi halinde hakim tarafından davacıya iki haftalık kesin süre verilir.

Bu süre içerisinde davacı iddianın genişletilme yasağına tabi olmadan talebini belirleyebilecektir.

Hakim tarafından verilen kesin süre içerisinde talebin belirlenen alacak miktarı doğrultusunda artırılmaması halinde dava, dava dilekçesindeki miktar üzerinden karara bağlanacaktır.

Belirsiz Alacak Davası İle Varılmak İstenen Amaç Nedir?

Kişinin alacak miktarını tam olarak bilmediği, belirleyemediği hallerde kendisinden bu talebin tam ve kesin olarak belirtilmek istenmesinin hak arama hürriyetine aykırılık teşkil etmesi, usul ekonomisine aykırı olması ve hak kayıplarına sebebiyet vermesi ihtimallerine karşılık belirsiz alacak davası kanunlarımızda yerini almıştır.

Belirsiz alacak davası faydaları şunlardır:

Alacak miktarını belirleyemeyen davacı, alacak miktarından daha fazlasını talep ederse yargılama sonucunda yargılama giderlerinin büyük bir kısmına mahkum edilebilir.

Lakin bu dava ile davacı belirleyebildiği miktar veya hiç belirleyememesi halinde asgari bir talep ile dava açabileceğinden fahiş yargılama giderlerini ödemekten kurtulabilecektir.

Belirsiz alacak davalarının açılmasıyla birlikte zamanaşımı sadece talep edilen miktar yönünden değil, belirlenemeyen geriye kalan tüm alacak için de kesileceğinden alacağın zamanaşımına uğraması engellenecektir.

Alacak davalarında talep konusu miktara bağlı olarak harç yatırılması gerekir. Bu harç talep konusu miktar ile doğru orantılı bir şekilde artmaktadır. Alacağını tam olarak belirleyemeyen davacı gereğinden fazla harç ve gider avansı yatırabilmektedir. Belirsiz alacak davası bu hususun önüne geçmektedir.

Bu davayla birlikte davacı asgari tutar üzerinden harç yatırabilecektir. Mahkeme tarafından alacak miktarının kesin olarak tespit edilmesi ve davacı tarafından talebin artırılması halinde eksik kalan harç yatırılmalıdır.

Alacak Davası 2021  Alacak Davası Avukatı

Talep, davalının muvafakati olmadan iddiayı genişletme yasağına takılmadan davacı tarafından artırılabilecektir.

Belirsiz alacak davaları olmasaydı, davacı belirleyemediği, emin olamadığı alacak miktarını talep ederken yargılama giderlerine mahkum olmamak, gereğinden fazla harç ödememek için düşük miktar belirleyebilirdi.

Zamanaşımına İlişkin Usul ve Esaslar

Zamanaşımı, bir alacak hakkının belirli süre kullanılmaması sebebiyle dava edilebilme özelliğinin ortadan kalkmasıdır. Ancak zamanaşımı alacak hakkını ortadan kaldırmaz sadece borçluya zamanaşımı def’i hakkı verir. Bu anlamda borçlu, borcunu ifa ettiği takdirde bu ifa geçerli ifa olarak kabul edilmelidir. Zamanaşımına uğramış borç artık eksik borç niteliğindedir.

Kanun’da aksine hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabiidir. Ancak kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer bütün dönemsel edimler için zamanaşımı süresi beş yıl olarak kanun tarafından düzenlenmiştir.

Taraflar önceden anlaşarak zamanaşımı süresinin önceden değiştirilmesi mümkün değildir. Zamanaşımının başlangıç tarihi, alacağın muaccel olmasıyla başlar. Eğer alacağın muaccel olması bir bildirime bağlı ise zamanaşımı bu bildirimin karşı tarafa ulaştığı tarihten itibaren başlar. Asıl alacak zamanaşımına uğradığı zaman ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olur.

Zamanaşımı, alacaklının dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurması ya da icra yahut iflas masasına başvuruda bulunması durumunda kesilecektir.

İş Sözleşmelerinden Doğan Alacaklarda Zamanaşımı

Beş Yıllık Zamanaşımına Tabi Olan Alacaklar

Türk Borçlar Kanunu, dönemsel edim niteliğindeki alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olacağını ifade etmiştir. Bu sebeple İş Kanunu da Türk Borçlar Kanunu’na paralel olarak dönemsel nitelikteki alacakların 5 yıllık zamanaşımına tabi olacağını özel olarak düzenlemiştir.

Ücret dönemsel bir edim niteliğinde bir alacaktır. Bu sebeple İş Kanunu’nun 32. maddesi ücret alacaklarında zamanaşımını genel kurala uygun olarak 5 yıllık süreye tabi olacağını düzenlemiştir.

İş Hukuku’nda ücret niteliğinde olan alacaklar; işçinin çıplak ücreti, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, giydirilmiş ücreti oluşturan ücret ekleri, prim, ikramiye, yemek parası, yol parası, jestiyon, temettü ödemeleri, harcırah gibi ödemeler ücret niteliğindedir.

Daha sonra 4857 sayılı Kanunu’na getirilen ek 3. maddeye göre yıllık izin ücreti, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı ve iş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın, feshinden kaynaklanan tazminatın beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olacağı düzenlenmiştir.

On Yıllık Zamanaşımına Bağlı İşçilik Alacakları

Beş yıllık zamanaşımı süresine bağlı olan alacaklar dışında, tüm alacaklar için on yıllık zamanaşımı süresine tabi olacaktır.

Bu alacaklar; iş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat talepleri, ahlak veya iyiniyet kurallarına uymama sebebiyle fesih sonucu oluşacak tazminat alacakları, mobbing, cinsel taciz ve sair nedenlere dayanan maddi ve manevi tazminat talepleri, rekabet yasağına dayanan tazminat talepleri, sendikal tazminat talebidir.

Ayrıca fesih dışında, iş ilişkisindeki eşitlik ilkesine aykırılık sebebine dayanan talepler on yıllık zamanaşımı süresine bağlıdır.

Zamanaşımının Başlangıcı

Zamanaşımı süreleri için özel bir düzenleme olmadıkça alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacaktır. İş sözleşmesinin devam etmesi durumunda, zamanaşımı süresinin işlemesi durmayacaktır.

Arabuluculuk süresinin başlangıcından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.

Zamanaşımı süresi hesaplanırken, zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve o günün sonuna kadar hak kullanılmazsa ertesi gün zamanaşımı gerçekleşmiş olur.

İş Kanunu’nun 32. maddesinin 5. Fıkrası, ücret sayılan ödemelerin en geç bir ay içinde ödenmesini zorunlu tutmuştur. Zamanaşımı süresi bu bir aylık sürenin geçmesiyle işlemeye başlayacaktır.

Aylık olarak yapılan ödemelerin dışında; bazı ikramiye, prim gibi alacakların üç veya dört ayda bir yapılması gibi süreler öngörülerek ödenmesi gerekiyorsa, zamanaşımı süresi kararlaştırılan sürenin geçmesiyle başlayacaktır.

İş kazasına dayanan maddi veya manevi tazminat taleplerinde zamanaşımı süresi kaza sonucu zararın meydana geldiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Meslek hastalıkları bakımından ise zamanaşımı süresi meslek hastalığının tespit edildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.

Nitekim bu husus 21. Hukuk Dairesi’nin 2016/19076 Esas, 2017/2832 Karar sayılı kararında, “Uyuşmazlık bu tür davalarda T.B.K’nın 146. maddesi (B.K.’nun 125.md) gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir.”

Şeklinde karar vererek fail ve zararın öğrenildiği tarihten itibaren zamanaşımının işleyeceği ifade edilmiştir.

Alacak Davası 2021  Alacak Davası Avukatı

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu