MANŞET

Artan Kısmın Kamulaştırılması Davaları

Artan Kısmın Kamulaştırılması Davaları

Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından Kamulaştırma Kanunu m.10 gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde; kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası, maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir.

Kamulaştırma Nedir?

Devlet, kamu yararının gerektirdiği durumlarda, kişilerin kendi mülkiyetinde bulunan taşınmaz malı kamulaştırma kararı alarak ve bedelini ödeyerek kamulaştırabilir.
Devlet, yararına kamulaştırma hak ve yetkisi tanınan kamu tüzel kişileri ile kamu kurum ve kuruluşlarını olan kamu idareleri eliyle bu işlemleri gerçekleştirir.

Anayasa’nın 46. maddesinin birinci fıkrasında da “Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir” denilmiştir.

Türk hukukunda idarelerin kamu hizmetlerini yerine getirirken ihtiyaç duydukları ancak kendilerine ait olmayan taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunabilmeleri kural olarak kamulaştırma ile mümkündür.

Kamulaştırma, mülkiyet hakkının idarenin tek taraflı tasarrufu ile malikin rızası olmaksızın kısıtlandığı veya sona erdirildiği istisnai hâllerden biridir.
Anayasa’da temel haklardan biri olarak düzenlenen mülkiyet hakkı üzerinde yarattığı etkiden dolayı Anayasa koyucu kamulaştırmayı özel olarak düzenlemiştir.

Bu itibarla kişinin mülkiyet hakkının rızası dışında tek taraflı bir işlem ile sonlandırılmasının Anayasa’ya aykırı olmaması için Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen usullere uyulması gerekmektedir.

Zira, Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir” denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır.
Birey özgürlüğü ile doğrudan ilgili olan mülkiyet hakkı bireye emeğinin karşılığına sahip olma ve geleceğe yönelik planlar yapma imkânı tanıyan temel bir haktır.

Mülkiyet hakkı, genel olarak bir kimsenin başkasına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla bir şeyden dilediği biçimde yararlanma, tasarruf etme, başkasına devretme, kullanım biçimini değiştirme, harcama ve tüketme yetkilerini kapsamaktadır.

Anayasa’nın kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddesine göre temel unsurunun kamu yararı olduğu kabul edilen kamulaştırma, özel mülkiyet alanına devletin bir müdahalesidir.

Kamulaştırma İşleminin İptali Davaları

Özel mülkiyetinde bulunan arsa-konut vs. nitelikteki taşınmazı kamulaştırılan kişiler (malikler), idare tarafından yapılan bu kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda “iptal davası” açabilmektedir. Taşınmazı kamulaştırılan kişiler tarafından açılabilecek olan bu dava, kamulaştırma işleminin iptaline yönelik olup, kişi (malik) açtığı bu dava ile kamulaştırmayı tamamen reddetmektedir.

Kamulaştırma işlemi bir “idari işlem” niteliğindedir. Anayasanın 125. Maddesine göre, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Dolayısıyla, idari işlem niteliğinde olan kamulaştırma işleminin iptali için de yargı yolu açık olup, bu işlemlere karşı dava açılabilmektedir.

İdarenin her türlü idari işleminin yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönünden hukuka uygun olması gerekmektedir. Eğer idare tarafından gerçekleştirilen bir idari işlemde yetki, şekil, sebep ve amaç yönünden herhangi bir sakatlık mevcut ise, “iptal edilebilir” bir idari işlem söz konusudur.

Örneğin, kamulaştırmayı yapan idarenin kamulaştırma yetkisi yok ise veya kamulaştırma yapılmasında hiçbir şekilde kamu yararı ise ortada sakat bir idari işlem vardır ve bu işlem iptal yaptırımına konu olabilir.
Kamulaştırma işlemine karşı açılan iptal davasında görevli ve yetkili mahkeme ise, kamulaştırma kararı Bakanlar Kurulunca alınmış ise, iptal davası Danıştay’da açılacaktır. Diğer idarelerin aldığı kamulaştırma kararlarına karşı ise, taşınmazın bulunduğu yer idare mahkemesi yetkilidir.

Kamulaştırma işlemine karşı açılacak davalarda dava süresi özel olarak Kamulaştırma Kanunu’nun 14. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki, kamulaştırma işleminin kendisine idare tarafından tebliğ ettirilmesinden itibaren, başka bir deyişle, idare tarafından açılacak olan “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası” kapsamında Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından kendisine yapılacak olan tebligat tarihinden itibaren otuz gün içerisinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açılabilir. Otuz günlük süre hak düşürücü süre niteliğindedir, dolayısıyla, taşınmaz mal sahibi tarafından bu süre geçtikten sonra iptal davası açılabilmesi söz konusu olmayacaktır.

Malik tarafından idari yargıda iptal davası açılması, mahkemece yürütmenin durdurulması kararı verilmesi ve bunun Asliye Hukuk Mahkemesine bildirilmesi durumunda, bu husus bekletici mesele yapılacak, İdare Mahkemesince verilecek kararın sonucuna göre işlem yapılacaktır. Buna göre, bedel tespiti ve tescil davasındaki hâkim, iptal davası hakkında idare mahkemesince bir karar verilene kadar dava kapsamında herhangi bir işlem yapamayacaktır. Bedel tespit ve tescil davasındaki hâkim, aynı kamulaştırma işleminin kendisine karşı açılan iptal davasının sonucunu bekleyecek ve ona göre hareket edecektir.

Artan Kısmın Kamulaştırılması Davaları

Geri Alım Davaları

Kamulaştırma işlemi ile birlikte, özel mülkiyete konu taşınmazların mülkiyeti kamu yararı amacıyla idareye geçmektedir. Ancak, ilgili mevzuat hükümleri ile kamulaştırılan yer idare tarafından “amacına uygun kullanılmaz” başka bir ifade ile, olduğu gibi bırakılırsa ve kamu yararı için de kullanılamazsa mülk sahibinin geri alma hakkı doğmaktadır.

Buna göre, kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece veya 22.maddenin ikinci fıkrası uyarınca devir veya tahsis yapılan idarece; kamulaştırma ve devir amacına uygun hiçbir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa, taşınmaz mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini, aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte ödeyerek taşınmaz malını geri alabilirler.

Kamulaştırma Kanunu 23. maddeye göre taşınmaz mal sahibinin taşınmazı geri alım davası açabilmesi için şu şartlarının hepsinin birlikte bulunması gerekmektedir:

a) Kamulaştırma Bedeli Kesinleşmiş olmalıdır,
b) Beş yıllık olan bekleme süresi dolmuş olmalıdır,
c) Dava 1 yıl içinde açılmış olmalıdır,
d) Taşınmaz mal olduğu gibi bırakılmalıdır,
e) Ödenen kamulaştırma bedelinin faizi ile iade edilmesi gerekmektedir.

Artan Kısmın Kamulaştırılması Davaları

Kamulaştırma kanunun kısmen kamulaştırma madde başlığıyla düzenleyen 12. Maddesi idare tarafından taşınmazın bir bölümünün kamulaştırılması sonrasında oluşabilecek hukuki sonuçları göstermektedir.

İlgili mevzuat hükümleri ile düzenlenen bu hukuki sonuçlar arasında kamulaştırma sonrası arta kalan bölümün yararlanmaya elverişli olmaması durumu da yer almaktadır. Buna göre, “Bir kısmı kamulaştırılan taşınmaz maldan artan kısmı yararlanmaya elverişli bir durumda değil ise, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda dava açılmayan hallerde mal sahibinin en geç kamulaştırma kararının tebliğinden itibaren otuz gün içinde yazılı başvurusu üzerine, bu kısmın da kamulaştırılması zorunludur.”

Otuz günlük süre, idare tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili dava dilekçesinin tebliğinden itibaren başlayacaktır. Taşınmaz malın maliki, idareden doğrudan kalan kısmında kamulaştırılmasını isteyebileceği gibi görülmekte olan davada geri kalan bölümün kullanılmaya veya yararlanmaya elverişli olmadığını ileri sürerek bedelin tespitini de isteyebilecektir.

Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise, mal sahibi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 30 günlük sürede idareye başvurmuşsa, durum tespit davasında incelenmese dahi, taşınmaz mal sahibi sonradan süreye bağlı olmaksızın adli yargıda ayrı bir dava açarak geri kalan bölümün yararlanmaya elverişli olmadığını ileri sürerek dava açabilmektedir.

Artan Kısmın Kamulaştırılması Davaları

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu