ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümleri

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümleri

23 Haziran 2005 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 25854

Esas Sayısı : 2004/4

Karar Sayısı : 2005/25

Karar Günü : 4.5.2005

İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi Anamuhalefet (Cumhuriyet Halk Partisi) Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ali TOPUZ, K. Kemal ANADOL ve Haluk KOÇ

İPTAL DAVASININ KONUSU : 16.12.2003 günlü, 5021 sayılı, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında

Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen 31.7.2003 günlü,

4969 sayılı, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının son paragrafının “

… Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru bir ay içinde,

kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak,

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların kayıtlarına,

muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile …” bölümünün,

Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 11. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir.

I – İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ

İptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren 15.1.2004 günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:

“…

1 – 5021 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin değiştirdiği; 31.07.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının son paragrafındaki iptali istenen ibarenin Anayasa’ya aykırılığı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, 03.07.2003 tarihinde Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve

mevduat kabul etme iznini iptal etmiştir. Bankanın mevduat toplama izninin iptal edildiği tarihte, tasarruf mevduatlarının sigortası ile ilgili mevzuat hükümleri özetle şöyle idi:

4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin 1 numaralı bendi: Bankalardaki tasarruf mevduatının kamu tüzelkişiliğini haiz “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu” tarafından sigorta edileceğini hükme bağlamıştı.

4389 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin 6 (a) numaralı bendi ise: Sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatının kapsamı,

tutarı, sigorta priminin tarifesi ile tahsil zamanı, şekli ve diğer hususlarının Kurulca belirleneceğini düzenlemekte idi.

4389 sayılı Kanunun Geçici Madde 1’in (c) bendi de; Kurumun faaliyete başlayacağı tarihe kadar,

bu Kanunla Kuruma veya Kurula verilen görev ve yetkilerin, ilgisine göre, mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununda belirtilen Bakanlar Kurulu,

Bakan, Hazine Müsteşarlığı ile bankalar yeminli murakıpları ve yardımcıları,

Merkez Bankası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından kullanılmaya devam olunacağını hükme bağlamıştı.

4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendi ile geçici 1 inci maddesinin (c) fıkrasının verdiği yetkiye dayanarak;

Bakanlar Kurulu, 31.05.2000 tarihinde, Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkında Karar’ı yürürlüğe koymuştur.

01.06.2000 tarih ve 24066 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu’nun 2000/682 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca Tahsil Olunacak Primler Hakkında Kararı’nın 1 inci maddesine göre:

“Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan

Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğine haiz altın depo ve döviz tevdiat hesapları mevduat sigortasına tabidir.

Türkiye’de münhasıran kıyı bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat, mevduat sigortasına tabi değildir.”

Bakanlar Kurulu’nun 2000/682 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca Tahsil Olunacak Primler Hakkında Kararı’nın 3 üncü maddesine göre:

“Bu Kararın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak açılan ya da yenilenen hesaplara uygulanmak üzere, 1 inci maddede tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının, 31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere 100 milyar Türk Lirasına,

01.01.2001 tarihinden itibaren uygulanmak üzere 50 milyar Türk Lirasına kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır.”

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 03.07.2003 tarih ve 25157 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 03.07.2003 tarih ve 1083 sayılı Karar’ında da tasarruf mevduatının garanti kapsamında olduğu belirtilmiştir.

Söz konusu Karar’ın ilgili bölümü aynen şöyledir:

“Bakanlar Kurulunca 31/5/2000 tarihinde kararlaştırılan 2000/682 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkında Kararın 1 inci maddesinde tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının,

3/7/2003 tarihinden itibaren uygulanmak üzere tamamı,

5/7/2004 tarihinden itibaren uygulanmak üzere 50 milyar Türk Lirasına kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır.”

Ayrıca, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 04.07.2003 tarihinde kamuoyuna; T. İmar Bankası T.A.Ş. mevduat sahiplerine yönelik yaptığı açıklama da bu doğrultudadır. Yapılan açıklama özetle şöyledir:

“Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan tüm bankaların,

yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesaplarının tamamının sigorta kapsamında olduğu,

İmar Bank Off – Shore Ltd.’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde anılan ülke mevzuatı çerçevesinde kurulduğu,

söz konusu Off – shore Bankada, T. İmar Bankası T.A.Ş.’nin doğrudan ve/veya dolaylı hiçbir ortaklık payının bulunmadığı,

bu kapsamda, Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların yurtiçi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan

tasarruf mevduatını sigorta eden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, off – shore bankalarda mevduatı olanlara sigorta kapsamında bir ödeme yapması mümkün bulunmamaktadır.”

Bütün bunlardan sonra Hükümet, yeni bir yasal düzenleme yapmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 31.07.2003 tarihinde kabul edilen 4969 sayılı Yasanın geçici 2 nci maddesi ile tasarruf mevduatları hakkında yeni hükümler getirilmiştir. 4969 sayılı Yasanın geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı paragrafı aynen şöyledir:

“4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde

kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesaplar Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esas ve usullere göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir.”

Görüldüğü üzere bu düzenlemeyle doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan hesapların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenmesi hükme bağlanmıştır.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 31.10.2003 tarihinde yeni bir Karar almıştır. 31.10.2003 tarih ve 1143 sayılı Karar’da;

sigortaya tabi tasarruf mevduatı ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu Karar’da 1043 ve 1083 sayılı Kurul kararlarının yürürlükten kaldırıldığı

ve Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere ilişkin Esaslar’ın yeniden belirlendiği duyurulmuştur.

Bu yeni Esaslar’ın 1 ve 2 nci maddesi aynen şöyledir:

“1 – Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan

Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesapları mevduat sigortasına tabidir.

Türkiye’de münhasıran kıyı bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat, mevduat sigortasına tabi değildir.

Bir bankanın sermayesinin yüzde on ve daha fazlasına sahip ortakları ile yönetim kurulu başkan ve üyelerine,

genel müdür ve yardımcılarına, kredi açmaya yetkili memurlarına, denetçilerine ve bunların ana, baba, eş ve çocuklarına ait o bankadaki tasarruf mevduatı sigortaya tabi değildir.

2 – Bir bankada bir gerçek kişiye ait, 1 inci maddede tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının 50 milyar liraya kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır.”

Görüldüğü üzere, 31.10.2003 tarihli Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı’nda da tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesaplarının mevduat sigortasına tabi olduğu tekrarlanmaktadır.

Hükümet bütün bu düzenlemeleri yeterli bulmayarak yeni bir kanun tasarısı hazırlamıştır. Bu amaçla hazırlanan 5021 sayılı Yasa,

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamında olan ve olmayan hesapları ve bu hesapların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığı ile nasıl ödeneceğini düzenlemektedir.

5021 sayılı Yasanın getirdiği düzenlemelere göre iki tür tasarruf mevduatı sigorta kapsamında değildir.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına girmek amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı bankalara,

iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde off – shore hesaplardan nakden ödenmeksizin aktarıldığı saptanan hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından saptanan hesaplar, sigorta kapsamı dışında tutulmuştur.

Söz konusu bir aylık sürede tasarruf mevduatı güvencesi kapsamına girmek amacıyla off – shore hesaplardan tasarruf mevduatı hesabına geçenlerin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamı dışında tutularak cezalandırılmaları,

Anayasa’ya ve hukukun temel ilkelerine uygun değildir.

Çünkü yapılan düzenlemeye göre, bunların off – shore hesaplardan tasarruf mevduatı hesabına geçtikleri tarihte,

bankanın bankacılık yapma ve mevduat toplama izni geçerlidir.

Bankalar Kanunu’nun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği gibi; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu,

tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve ekonomide önemli zararlar doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek,

kredi sisteminin etkin şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli tedbirleri almak ve uygulamakla yükümlü ve yetkilidir.

Mevduat sahiplerinin hesaplarını mevduat güvencesi kapsamına almak amacıyla mı, yoksa başka saiklerle mi hareket ettiklerini belirleyecek objektif ölçütler yoktur.

Kaldı ki mevduat sahiplerinin mevduat güvencesi kapsamına girmek amacıyla hareket etmeleri onların en doğal haklarıdır.

Tedbir almak ve uygulamak görevi, mevduat sahiplerinin değil Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nundur.

Hangi nedenle olursa olsun, nasıl açılırsa açılsın, bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat toplama izninin kaldırıldığı tarihe kadar,

bu bankada mevduat hesabı bulunanların tümünün, geçerli mevzuatın sağladığı tasarruf mevduatı güvencesinden yararlanmaları gerekir.

Bu, mevduat sahipleri bakımından, kazanılmış haktır.

Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlarındandır.

Anayasa’nın 2 inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti,

insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan,

her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,

Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,

Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa’nın bulunduğu bilincinde olan devlettir.

Bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile edinilmiş (kazanılmış) hakların korunması da, temel hukuk ilkelerindendir.

Hukuk devleti, kazanılmış hakları korumakta duyarlı davranarak hukukun temel ilkelerine bağlılığını kanıtlar.

Hukuk devleti, aynı zamanda bireylerin haksızlıktan korunmasını ve mutluluğunu amaç edinir. Hukuk devletinin temel öğelerinden biri de güvenilirliliktir.

Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir.

Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.

Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa’nın 2 nci maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi,

toplumsal kararlılığı ve hukuk güvenliğini ortadan kaldırır; belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.

Halbuki 5021 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin değiştirdiği 31.07.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının son paragrafındaki iptali istenen ibare,

bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve tasarruf mevduatı kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde,

bu bankaya off – shore hesaplardan mevduat yatırmış olanları mevduat sigortası kapsamından çıkararak, bu tür mudilerin kazanılmış haklarını ortadan kaldırmıştır.

Bu durum, söz konusu ibarenin Anayasa’nın 2 nci maddesinde ifade edilmiş olan hukuk devleti ilkesine aykırı düştüğünü ortaya koymaktadır.

Anayasa’nın 5 inci maddesinde, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak;

kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak,

devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.

İptali istenen ibare ise, sosyal adalete aykırı biçimde, bir grup mudinin huzur ve mutluluğunu bozacak ve refahını olumsuzca etkileyecek bir sonuç doğurmakta;

bu kimselerin haklarını sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlamakta ve önlerine ekonomik bir engel çıkartmaktadır.

Yasama erkinin bu tür sonuçlar doğuracak biçimde kullanılması,

Anayasa’nın 5 inci maddesinde Devlete verilen görevlerle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle,

iptali istenen ibarenin, Anayasa’nın 5 inci maddesine de aykırı düştüğünü söylemek gerekmektedir.

Anayasa’nın birden çok maddesine aykırı olan bir hüküm, Anayasa’nın 11 inci maddesindeki Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi ile bağdaşmaz.

Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin iptal edildiği tarihten geriye doğru bir ay içinde,

off – shore hesaplardan bankacılık işlemleri yapma ve tasarruf mevduatı kabul etme izni kaldırılan bankanın tasarruf mevduatına geçenlerin sigorta kapsamı dışında tutulması,

Anayasa’nın 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine de aykırıdır.

Anayasa’nın 10 uncu maddesine göre, herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

Bu madde ile amaçlanan, mutlak değil hukuksal eşitliktir. “Yasa önünde eşitlik” ilkesi, yasalar karşısında herkesin eşit olmasını, ayırım yapılmamasını, kimseye ayrıcalık tanınmamasını gerektirir.

Durumlarındaki farklılıklar, kimi kişi ve toplulukların değişik kurallara bağlı tutulmasına neden olabilirse de, farklılık ve özelliklere dayandığı için, bu tür düzenlemeler eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz.

Oysa iptali istenen ibare, aynı durumdaki mudilerin bir grubunu farklı hükümlere tabi tutmuştur ve bu farklı uygulamayı haklı kılacak bir neden yoktur.

Bankacılık işlemleri yapma ve tasarruf mevduatı kabul etme izni kaldırılan bankaya iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde off – shore hesaplardan söz konusu ibarede

belirtilen çerçevede mevduat aktarmış olanlarla, iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay bir gün veya bir ay beş gün önce aynı koşullarla mevduat aktarmış olanların durumunda bir fark olduğu söylenemez.

İptali istenen ibare, kişilere durumlarının farklılığına veya özelliklerine dayalı olarak farklı hak ve yükümlülükler getirmediği,

aynı durumdaki kimseler arasında ayırım yaptığı için, Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10 uncu maddesine aykırıdır.

İptali istenen ibarenin ortaya çıkardığı eşitsizlik hali bununla da sınırlı değildir.

Getirilen düzenlemeye göre; bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin iptal edildiği tarihten geriye doğru bir ay içinde off – shore hesaplardan izni iptal edilen bankanın tasarruf mevduatı kayıtlarına nakden ödenmeksizin aktarılanlarla,

nakden ödenerek aktarılanlar arasında da ayırım yapılmıştır. Burada da aslında mudiler bakımından bir fark söz konusu değildir.

Fark, bankanın yaptığı veya yapmadığı işlemler arasında vardır. Bu nedenle mudileri farklı kurallara tabi tutmak da, Anayasa’nın 10 uncu maddesinde ifade edilen kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle; Anayasa’nın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine, 5 inci maddesindeki devletin temel amaç ve görevlerine, 10 uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine,

11 inci maddesindeki Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine aykırı olan, 16.12.2003 tarihli ve 5021 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin değiştirdiği;

31.07.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının son paragrafındaki; “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru bir ay içinde,

kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak,

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına,

muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile” ibaresinin iptali gerekmektedir.

Yürürlüğü Durdurma İsteminin Gerekçesi
5021 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin değiştirdiği;

31.07.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının son paragrafındaki iptali istenen Anayasa’ya açıkça aykırı ibarenin uygulanmasından,

sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararlar doğacaktır. Bu tür durum ve zararların önlenebilmesi için, söz konusu ibarenin yürürlüğünün durdurulması gerekmektedir.

Sonuç ve İstem

5021 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin değiştirdiği;

31.07.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının son paragrafındaki “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten

geriye doğru bir ay içinde, kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak,

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına,

muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile” ibaresinin,

Anayasa’nın 2, 5, 10 ve 11 inci maddelerine, aykırı olduğu için iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin talebimizi saygı ile arz ederiz. 15.01.2004”

II – YASA KURALLARI

A – İptali İstenilen Yasa Kuralı

16.12.2003 günlü, 5021 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen 31.7.2003 günlü, 4969 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının iptali istenilen bölümü de içeren son paragrafı şöyledir:

“Ancak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru bir ay içinde,

kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak,

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına,

muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz.”

B – Dayanılan Anayasa Kuralları

Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 11. maddelerine dayanılmıştır.

III – İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ,

Samia AKBULUT, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Aysel PEKİNER,

Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Mehmet ERTEN ve Fazıl SAĞLAM’ın katılmalarıyla 21.1.2004 günü yapılan ilk inceleme toplantısında,

dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

IV – YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN İNCELENMESİ

16.12.2003 günlü, 5021 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında

Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun”un 1. maddesiyle 4969 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının son paragrafının “… Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı

tarihten geriye doğru bir ay içinde, kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak,

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve

mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile …” bölümünün YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 21.1.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

V – ESASIN İNCELENMESİ

Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen yasa kuralı,

dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 30. maddesinin birinci fıkrası gereğince Başbakan Yardımcısı Aldüllatif ŞENER,

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik BİLGİN, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Hukuk İşleri Daire Başkanı Kemal ŞENOCAK,

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Ahmet ERTÜRK, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkan Yardımcısı Mehmet ÇALIŞKAN ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Hukuk Dairesi Başkanı Tunca TOKER’in 21.3.2005 günlü sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru dilekçesinde, dava konusu düzenlemeyle bankacılık işlemlerini yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde,

tasarruf mevduatı sigorta fonu mevduat güvencesi kapsamına girmek amacıyla kıyı bankalarındaki hesaplardan izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına karşılığı ödenmeksizin aktarıldığı tesbit edilen hesapların,

sigorta kapsamı dışında tutulduğu, bu hesapların off-shore hesaplarından tasarruf mevduatı hesabına geçirildikleri tarihte,

bankanın bankacılık yapma ve mevduat toplama izninin geçerli olduğu, hangi nedenle olursa olsun, nasıl açılırsa açılsın,

bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat toplama izninin kaldırıldığı tarihe kadar, bu bankada mevduat hesabı bulunanların tümünün,

geçerli mevduatın sağladığı tasarruf mevduatı güvencesinden yararlanmaları gerektiği, bunun mevduat sahipleri bakımından kazanılmış hak olduğu,

hukuk devletinde tüm sonuçları ile kazanılmış hakların korunmasının gerektiği, kişilerin ve toplumun refah,

huzur ve mutluluğunu sağlamanın devletin temel amaç ve görevleri arasında bulunduğu,

izni kaldırılan bankanın tasarruf mevduatına geçen hesaplarından bazılarının sigorta kapsamı dışında tutularak aynı durumdaki mudilerin bir grubunun farklı hükümlere tabi tutulmasının eşitlik ilkesi ile bağdaşmadığı,

banka tarafından yapılan bir işlemin tasarruf sahipleri tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı, bu nedenlerle kuralın Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 11. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.

İptali istenilen kuralda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına bu tarihten geriye doğru bir ay içinde kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacıyla,

muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma veya mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca herhangi bir ödemenin yapılmayacağı belirtilmiştir.

4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 1. maddesinin (2) sayılı fıkrasında “Türkiye’de kurulmuş ve kurulacak bankalar ile yurtdışında kurulmuş ve kurulacak bankaların Türkiye’deki şubeleri bu Kanun hükümlerine tabidir.

Özel kanunlarla kurulmuş olan bankalar hakkında da kanunlarında yer alan hükümler dışında bu Kanun hükümleri tatbik olunur.

Bu Kanunda açıklık olmayan hallerde genel hükümler uygulanır.” denilmiş, 15. maddesinde de bankalardaki tasarruf mevduatının kamu tüzelkişiliğini haiz “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu” tarafından sigorta edileceği öngörülmüştür.

Anayasa’nın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan,

bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup, bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren,

Anayasa’ya aykırı tutum ve durumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa’nın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir.

Bu bağlamda, hukuk devletinde yasakoyucu, yasaların yalnız Anayasa’ya değil, evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde kıyı bankalarındaki hesaplarında bulunan mevduatı,

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına muhabir banka veya diğer bankalarca karşılığı nakden ödenmeksizin aktarılan mevduat sahiplerinin,

söz konusu mevduatlarının Türkiye’deki muhatabı olduğu bankaya ödenip ödenmediğini takip etme zorunlulukları yoktur.

Kaldı ki muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tesbit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca herhangi bir ödeme yapılmayacağı, bu konuda uyuşmazlık çıkması durumunda da konunun yargı organlarınca karara bağlanacağı kuşkusuzdur.

Bu nedenlerle, mudinin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde karşılığı ödenmeksizin aktarılan hesaplarının sigorta fonunca ödenmeyeceğinin kurala bağlanması,

hukuk devletinde kuralların sonuçlarının öngörülebilir olmasını gerektiren hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmaz.

Öte yandan, Anayasa’nın 10. maddesinde belirtilen yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür.

Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir.

Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır.

Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir.

Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

Kıyı bankalarındaki hesaplarından bankacılık işlemi yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına karşılığı nakden ödenmeksizin aktarılan mevduat sahipleriyle

aynı bankanın diğer mevduat sahipleri arasında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan yararlanma açısından bir fark bulunmadığından, bunlar arasında muvazaalı durumlar dışında ayırım yapılması eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur.

Açıklanan nedenlerle dava konusu kural, Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı görülerek iptal edilmiş olduğundan, ayrıca Anayasa’nın 5. ve 11. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.

Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Tülay TUĞCU, Ali GÜZEL ve Fettah OTO bu görüşlere katılmamışlardır.

VI – SONUÇ

16.12.2003 günlü, 5021 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun”un, 1. maddesiyle 4969 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının son paragrafının “… Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru bir ay içinde,

kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak,

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile …” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI,

Tülay TUĞCU, Ali GÜZEL ve Fettah OTO’nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 4.5.2005 gününde karar verildi.

Başkanvekili
Haşim KILIÇ

Üye
Sacit ADALI

Üye
Fulya KANTARCIOĞLU

Üye
Tülay TUĞCU

Üye
Ahmet AKYALÇIN

Üye
Mehmet ERTEN

Üye
Cafer ŞAT

Üye
A. Necmi ÖZLER

Üye
Ali GÜZEL

Üye
Fettah OTO

Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR

KARŞIOY GEREKÇESİ

Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 11. maddelerine aykırı olduğu savıyla iptali istenilen 5021 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle değiştirilen 4969 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının son paragrafında,

4389 sayılı Bankalar Kanunu uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından ödenmesinde özel bir kural getirilmektedir.

Buna göre, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nca, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların,

kıyı (Off-Shore) bankalarına yatırılan,

ancak iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde bu paraların karşılıkları muhabir banka veya bir başka banka aracılığı ile ödenmediği halde, iznin kaldırıldığı bankada karşılıksız olarak açılan mevduat hesaplarına Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca ödeme yapılmayacağı öngörülmektedir.

Muhabir banka veya bir başka banka aracılığıyla karşılığı ödenerek tasarruf mevduatı hesabına aktarılan hesaplar bu kuralın kapsamı dışındadır.

Bu hesaplara hesabın aktarılma süresine bakılmaksızın Fon’dan ödeme yapılabilmektedir. Yukarıda sözü edilen,

Bankalar Kanunu hükümlerine tabi bankalarda açılan ancak karşılığının nakden ödenmediği tespit edilen tasarruf mevduatı hesaplarıdır.

5021 sayılı Yasa’yla getirilen dava konusu kural genel niteliktedir; kuralda belirli bir banka ve olay tanımlanması yapılmamıştır.

Ancak, aynı Yasa’nın bu kurala göndermede bulunan geçici 1. maddesinin (b) fıkrası uyarınca, Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 3.7.2003 tarih ve 1085 sayılı Kararı ile

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası’nın,

kıyı bankalarından karşılığı ödenmeden tasarruf mevduatına intikal eden hesapları hakkında yukarıda belirtilen dava konusu kural uygulanacaktır.

Söz konusu kuralın İmar Bankası’nın “Off-Shore” mevduatına uyguladığı işlemler nedeniyle getirildiği, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile Tasarruf Sigorta Fonu yetkililerinin Anayasa Mahkemesi’nde yaptıkları sözlü açıklamalardan da anlaşılmaktadır.

Bankalar Yeminli Murakıplarınca hazırlanan Türkiye İmar Bankası’nın kıyı bankasındaki hesaplarının Türkiye’deki bankada TMSF’nin güvencesi kapsamında gösterilmesiyle ilgili olarak düzenlenen 4.8.2003 günlü raporda,

“Banka tarafından fiili bir nakit ödeme yapılmamakta, bunun yerine Banka nezdinde yeni bir mevduat hesabı açılmakta ve böylece Off-Shore’da bulunan mevduat herhangi bir nakit hareketi olmaksızın,

karşılığında sadece depo hesabı açtırılarak Banka’ya taşınmakta,

Off-Shore’un ödemekle yükümlü bulunduğu mevduatın ödeme yükümlülüğü yurt içindeki Bankaya geçirilmektedir.

Böylece hukuken tasarruf mevduatı sigortası kapsamında olmayan Off-Shore mevduatı, sigorta kapsamına sokulmuş olmaktadır” tespitlerine yer verilmiştir.

Aynı raporda, Off-Shore mevduatının Banka mevduatına dönüştürülme işleminin,

Bankanın mevduat toplama ve bankacılık yapma yetkisinin kaldırılmasından önceki birkaç günde yoğunlaştığının görüldüğü belirtilmektedir.

Nitekim dosyada bulunan Tasarruf Mevduatının Sigorta Fonu Tasfiye Dairesi Başkanlığı’nın “Gelen Off-Shore Havale Tutarı-Para Birimi” belgesinde görülen son bir aylık para hareketleri raporda belirtilen görüşleri doğrulamaktadır.

Aynı konuda düzenlenen 21.8.2003 günlü raporda da, mudilerin ellerinde bulunan Off-Shore cüzdanlarının alınarak kendilerine İmar Bankası mevduat cüzdanı verildiği,

ancak söz konusu hesaplarda görülen tutarın karşılığının Banka kayıtlarına muhabir banka tarafından nakden veya başka bir banka aracılığıyla aktarıldığına dair bir tespitin bulunmadığı, böylece bu müşterilerin Türkiye’de garanti kapsamına sokulmak istendiği,

dolayısıyla iptali istenen kuralla mudilerin İmar Bank Off-Shore’dan hak iddia etmesinin önünün kesildiği belirtilmiştir.

Bu açıklamalardan Off-Shore para yatıranlarla bu banka yetkililerinin ortak bir davranış sergileyerek sigorta kapsamına girmek amacıyla hareket ettikleri anlaşılmaktadır.

Yasakoyucunun dava konusu kuralı getirmesinde Bankada yapılan denetimler sonucu ortaya konulan bu somut tespitlerin etkili olduğu kuşkusuzdur.

Yapılan düzenleme ile Bankalar Kanunu’na tabi bankalarda karşılığı ödenmeden usulüne uygun şekilde açılmayan hesapların Devlet güvencesine alınmasının önlenmesinin amaçlandığı açıktır.

Yasakoyucunun bu önlemi alması hukukun gereğidir. Tam tersine hukuk devletinde bir hakkın kötüye kullanılması koruma göremez.

Bu nedenle, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “Hukuk Devleti” ilkesine aykırılık söz konusu değildir. Öte yandan tasarruf mevduatı sigorta sistemi,

kamu yararı, bankalara duyulan güveni artırmak suretiyle tasarrufları korumak, mali piyasalarda güveni ve istikrarı sağlamak amacıyla getirilmiştir.

Bu sistemin korunması ve bunun hukuk dışı yollarla kullanılmasının önlenmesi, Devletin, Anayasa’nın 5. maddesinde belirtilen temel amaç ve görevleri içinde düşünülmelidir.

İmar Bankası’nda yapılan denetimler sonucu iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir aylık süre içinde ortaya çıkan yüksek miktarlı hesap aktarılmaları, toplumsal denge ve adalet duyguları da göz önüne alındığında,

yasa koyucunun belirlediği bir aylık süre içinde karşılıksız olarak aktarılan hesap sahipleri ile bir aylık süreden önce karşılıksız olarak aktarılan hesap sahipleri arasında eşitsizlik yaratıldığı söylenemez.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümleri

Ayrıca, karşılığı nakden ödenmeksizin aktarılan mevduat sahipleri ile aynı bankanın diğer mevduat sahipleri aynı hukuksal durumda bulunmadığı için eşitlik ilkesine aykırı bir durumun oluşmadığı da açıktır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kuralın Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 11. maddelerine aykırı olmadığı, iptal isteminin reddi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına karşıyız.

Başkanvekili
Haşim KILIÇ

Üye
Sacit ADALI

Üye
Fettah OTO

KARŞIOY

Dava 5021 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle değiştirilen 4969 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının son paragrafının “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru bir ay içinde,

kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak,

bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların kayıtlarına,

muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile” bölümünün, Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 11. maddelerine aykırı olduğu savıyla açılmıştır.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümleri

Bu hükme göre, 4389 sayılı Bankalar Kanunu uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından ödenmesinde özel bir kural getirilerek,

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nca, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların,

kıyı (Off-Shore) bankalarına yatırılan, ancak izni kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde bu paraların karşılıkları muhabir banka veya bir başka banka aracılığı ile ödenmediği halde, iznin kaldırıldığı bankada karşılıksız olarak açılan mevduat hesaplarına Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca ödenme yapılmayacağı öngörülmektedir.

Yasa koyucunun dava konusu kuralı getirmesinde Bankalar Kanunu’na tabi bankalarda, karşılığı ödenmeyen ve belli bir süre içinde usulüne uygun şekilde açılmayan hesapların Devlet güvencesine alınmasının önlenmesinin amaçlandığı açıktır.

Anayasa’nın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren bir devlettir.

Bu nedenle tasarruflarını yurtdışında değerlendirerek bankaya el konulmasından bir ay önce hesaplarını kayden yurda transfer eden ancak nakit olarak getiremeyen ve böylece yurt ekonomisine bir tek gün dahi katkısı olmayan hesap sahibi kişilerin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan yararlandırılması adaletli bir uygulama olarak kabul edilemeyeceğinden düzenleme hukuk devleti ilkesine aykırı değildir.

Hesaplarını bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırıldığı tarihten geriye bir aydan önce yurda aktaranlar ile bir ay içinde aktaranlar da aynı konumda olmadıklarından eşit değillerdir.

Zira getirilen bir aylık süre bankanın hukuki yapısının değişebileceğini saptayabilmek için kuvvetli belirtilerin ortaya çıkabileceği makul bir süredir.

Bu nedenle, yasayla getirilen bir aylık süreden daha kısa sürelerde yurda aktarılan hesapların muvazaa yapılabilmesi yönünden önce getirilen hesaplar ile aynı hukuki durumda olduklarını kabul etmek olanaksızdır.

Hukuk devletinde eşitlik sağlamak amacıyla da olsa hakkın kötüye kullanılması korunamaz.

Öte yandan bankalara duyulan güveni artırmak suretiyle tasarrufları korumak, mali piyasalara güven ve istikrarı sağlamak amacıyla getirilen Tasarruf Mevduatı Sigorta sisteminin korunması,

bunun hukuk dışı yollarla kullanılmasının önlenmesini öngören düzenleme Anayasa’nın 5. maddesinde belirtilen devletin temel amaç ve görevlerine de aykırılık oluşturmamaktadır.

Bütün bu nedenlerle dava konusu düzenleme, Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 11. maddelerine aykırı olmadığından davanın reddi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun iptal yönündeki kararına karşıyım.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümleri

Üye

Tülay TUĞCU

KARŞIOY YAZISI

Yasama organı toplumsal ve ekonomik gelişmeler karşısında gereksinim duyduğu hukuki düzenlemeyi yapmış ve bundan böyle;

kıyı bankalarındaki hesapların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına alınması amacına matuf olarak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına,

bu iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde kıyı bankalarındaki hesabın karşılığı muhabir bankaca nakden veya izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığı ile ödenmeksizin aktarıldığının tesbit edilmesi durumunda,

mevduat güvencesinden yararlandırılmayacağı yolundaki dava konusu kuralı koymuştur.

Baştan beri yurt içi hesaba yatırılan mevduat ile, önce kıyı bankasına yatırılan ve böylece daha yüksek faizle nemalanan mevduat,

daha sonra yurt içine nakil edilse bile kıyı bankasındaki getirisi itibariyle, aynı durumda değildir. Kaldı ki mevduat gerçekten yurt içine nakil edilmiş ise sorun yoktur ve güvenceden yararlanacaktır.

Bu nedenle eşitlik ilkesine aykırılık yoktur.

Diğer yandan, karşılığı ödenmeksizin yurt içi kayıtlara aktarılan mevduat hesabının, belli bir süre (bir ay) için, sözü edilen riski taşıdığı belirli bulunmaktadır. Mevduat sahibi bu kuralı ve içerdiği riski bilerek tercihini yapacaktır. Bu nedenle hukuk güvenliği ilkesine de aykırılık yoktur.

Ayrıca, yine dava konusu kurala göre; hesap aktarımının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu güvencesinden yararlanmak amacı ile yapılmış olduğunun ve karşılığı olan değerin gerçekte nakil edilmemiş bulunduğunun fon idaresince tesbit edilmiş olması gerekir.

Fon idaresinin bu tesbitinin isabetli olup olmadığı, ilgili yargı merciinde dava konusu edilebilecektir.

Şuna da işaret edilmelidir ki;

yürütme organının yeterli denetim yapıp yapmadığı ve yasama organının düzenleme yapmada gecikip gecikmediği konuları, yerindelik sorunu olup mahkememizin değerlendirmesi dışındadır.

Açıklanan durum karşısında;

dava konusu kuralın, Anayasa’nın çoğunluk görüşünün dayandırıldığı 2. ve 10. ile diğer maddelerine aykırı olmadığı düşüncesindeyim.

Bu nedenlerle, çoğunluğun iptal yönündeki görüşüne karşıyım.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu