MANŞET

Borçlu Temerrüdü Avukatı İstanbul

Borçlu Temerrüdü Avukatı İstanbul

BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ / Temerrüt borçlunun alacaklı ile yaptığı sözleşme veya aralarındaki alacak-borç ilişkisi çerçevesinde yerine getirmekle yükümlü olduğu edimi kararlaştırılan tarihte veya tam olarak yerine getirmemesi halidir.

“Örneğin alacaklı ile borçlu arasında her iki tarafa da borç yükleyen bir sözleşme varsa ve borçlu, borcun vadesinin gelmiş olmasına rağmen ifada bulunmuyorsa bu durum borçlunun temerrüde düşmesine sebep olacaktır.”

Borçlunun temerrüde düştüğünün kabul edilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmiş olması gerekir.

  • Borçlunun borcunun ödenme vadesi gelmiş olmalı, borç muaccel olmalıdır.
  • Borç ifası mümkün olan, imkansız olmayan, ifa edilebilir bir borç olmalıdır.
  • Alacaklı borçlunun borcunu ifa etmesi ihtimalinde ifaya hazır bulunmalıdır, alacaklının temerrüdü söz konusu olmamalıdır.
  • Borçlu ödenmesi gereken borç için bir def’i ileri sürmüş olmamalıdır.
  • Borçlunun temerrüde düşmüş kabul edilebilmesi için alacaklı borçluya borca ilişkin ihtar çekmiş olmalıdır.

 

Borçlu Temerrüdü İçin İhtar Şartı ve İstisnaları

Borçlunun alacaklıya karşı ifa etmesi gereken borcu muaccel, vadesi gelmiş bir borç ise borçlunun temerrüde düşürülmesi için alacaklı tarafından noter aracılığıyla ihtar çekilmesi gerekir ve kural olarak borçlu ihtar çekildikten sonra temerrüde düşmüş kabul edilecektir ve alacaklı tarafından çekilen ihtar alacaklının ödemeyi alma talebini borçluya bildirmesi anlamına gelmektedir. Alacaklı tarafından borçluya karşı dava açılması ya da icra takibi yapılması da ihtar anlamına gelir ve bu hallerde borca ilişkin faiz davanın açıldığı ya da icra takibinin başlatıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar.

Borçlunun temerrüde düşmesi için ihtar çekilmesinin şart olması genel kuraldır, ancak borçlunun kendisine ihtar çekilmeden temerrüde düştüğü haller de bulunur.

Borçlu Temerrüdü Avukatı İstanbul

İHTARSIZ TEMERRÜT HALLERİ

Borçlunun temerrüde düşmüş kabul edilebilmesi için alacaklı tarafından ayrıca bir ihtar çekilmesine gerek olmayan haller Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/8 sayılı kararında da yer almaktadır.

  • Alacaklı ile borçlu arasında her iki tarafın iradesi çerçevesinde borcun ifa edileceği gün belirlenmiş ise ya da taraflardan biri diğer tarafa yapacağı bildirim ile borcun ifa edileceği günü usulüne uygun şekilde belirlemişse bu günün geçmesiyle borçlu temerrüde düşmüş kabul edilir.
  • Alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki haksız fiilden kaynaklanıyorsa haksız fiilin işlendiği tarihte borçlunun temerrüde düşmüş olduğu kabul edilir.
  • Alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanıyorsa zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlunun temerrüde düşmüş olduğu kabul edilir.
  • Borçluya karşı ihtar çekilmesinin alacaklıdan dürüst kuralı çerçevesinde beklenemeyeceği hallerde borçlu kendisine ihtar çekilmeden temerrüde düşmüş kabul edilir. “Örneğin borçlu tarafından borcun ifa edilemeyeceği bildiriliyorsa alacaklı tarafından ayrıca bir ihtar çekilmesine gerek olmayacaktır.”

 

Borçlunun temerrüde düşmesi halinde uygulanabilecek yaptırımlar hangileridir?

Borçlu alacaklıya olan borcunu ödememesi sonucu temerrüde düşmüşse,

  • Borçlu temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmelidir, kusuru olmadığını ispat edemediği takdirde hem borcu ifa etmeli hem de borcu geç ifa etmesi sebebiyle alacaklının uğradığı zararı karşılamalıdır. Bu halde borçlu hem borcu aynen ifa etmeli hem de alacaklıya gecikme tazminatı ödemelidir. Alacaklı gecikme tazminatını ancak borcun geç ödenmesinden dolayı zarar görmüşse talep edebilir. Bununla birlikte borçlu temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmediği müddetçe beklenmeyen halden de sorumlu tutulabilir.

 

Gecikme Tazminatı : Borçlu borcu ödemesi gereken zamandan daha geç, daha sonraki bir zamanda ödemesi dolayısıyla alacaklının uğradığı zararı gecikme tazminatı ödeyerek karşılamalıdır. Alacaklıya ödenmesi gereken gecikme tazminatı hesaplanırken, alacaklı açısından borç zamanında ödense idi bulunulacak durum ile borcun geç ödenmesi dolayısıyla görülen zarar sonucu bulunulan durum arasında değerlendirme yapılarak hesaplama yapılır.

 

Beklenmeyen Halden Sorumluluk : Beklenmeyen hal ise borçlunun borcunun ifasının herhangi bir beklenmeyen hal sebebine dayalı olarak imkansız hale gelmesidir. Borçlunun beklenmeyen halden sorumlu olabilmesi için kusurunun bulunması gerekir, eğer borçlunun kusuru yoksa borç imkansız hale gelse dahi borçlu borcundan kurtulur ve borcu ifa etmek zorunda kalmaz.

 

Para Borçlarından Dolayı Temerrüt Faizi Ödenmesi : Alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki para borcunun ifa edilmesine dayanıyorsa, borçlu temerrüde düştüğünde borcun ifasını geciktirmesi sebebiyle temerrüt faizi ödemekle yükümlü olur. Gecikme tazminatı ve beklenmeyen halden sorumluluk çerçevesinde ödenen tazminatlar kusura dayanırken borçlunun temerrüt faizi ödemesi için borçlunun kusurunun bulunması şart değildir, ifanın gecikmesinde borçlunun kusuru bulunmasa dahi para borcundan dolayı temerrüt faizi ödemekle yükümlü olur.

 

Tam İki Tarafa Borç Yükleyen Sözleşmelerde Süre Verilmesi Şartı : Alacaklı ile borçlu arasında yapılan sözleşme her iki tarafa da borç yüklüyorsa bu halde borçluya dürüstlük kurallarına uygun bir süre verilmesi şarttır. Alacaklının seçimlik haklarını kullanabilmesi için alacaklı tarafından borçluya verilecek süre, borçlu temerrüde düştükten sonra verilir.

 

Fakat bazı hallerde süre verilmesine gerek olmadan alacaklı seçimlik haklarını kullanabilir. Bu haller,

  • Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya davranışlarından süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa,
  • Borçlunun temerrüde düştüğü anda artık borcun ifa edilmesi alacaklı için önem taşımıyorsa ve yararsız kalmışsa,
  • Alacaklı ile borçlu arasında yapılan sözleşme çerçevesinde borcun belirli bir süreden sonra ifa edilemeyeceği, ifanın artık kabul edilemeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa bu hallerde borçluya süre verilmesine gerek olmayacaktır.

 

ALACAKLININ SEÇİMLİK HAKLARI / Borçlunun borcunu ifa etmemesi sonucu temerrüde düşmesi ile birlikte alacaklı tarafından borçluya uygun bir süre verilmesi veya süre verilmesinin gerek olmadığı haller çerçevesinde borçlu tarafından ifanın hala gerçekleştirilmemesi sonucu alacaklı seçimlik haklarını kullanabilecektir. Alacaklının üç seçimlik hakkı bulunur.

  • Alacaklı borcun aynen ifa edilmesini ve borcun ifa edilmemesinden doğan gecikme tazminatı talep edebilir.
  • Alacaklı borcun ifa edilmesinden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan olumlu (müspet) zararını talep edebilir, bu halde alacaklı borçlu borcunu zamanında yerine getirmiş olsaydı alacaklı hangi ekonomik durumda olacak ise o durumun şartları değerlendirilerek zararını tazmin edecektir.
  • Alacaklı borçlu ile yapmış olduğu sözleşmeden dönerek olumsuz (menfi) zararını talep edebilir, bu halde alacaklı borçlunun borcunu sözleşme gereği gibi ifa etmemesinden doğan zararları tazmin edecektir.

 

YARGITAY

15.Hukuk Dairesi

E. 2011/6544

K. 2012/3435

T.16.05.2012

“Mahkemece, taleple bağlı kalınarak, 50.000,00.-TL cezai şartın davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Sözleşmenin feshi halinde davacı arsa sahibi ancak menfi zararlarını talep edebilir, müspet zararları isteyemez. Sözleşmede fesih nedeniyle uğranılan zararlara karşılık dönme cezası kararlaştırılmışsa kararlaştırılan cezayı talep edebilir, cezayı aşan zararları isteyemez. Hükme dayanak yapılan sözleşmenin 14. maddesi dönme cezası mahiyetinde değildir. Bilirkişilerce hesaplanan tazminat, inşaatın dava tarihindeki fiyatlarla tamamlanma bedeli olup müspet zarar kapsamında kaldığından ve feshi halinde istenebileceğine dair sözleşmede açık düzenleme bulunmadığından bu istemin reddi gerekir. Mahkemece sözleşme hükmünün yanlış yorumlanarak fesih halinde istenemeyecek olan müspet zarara hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Yapılacak iş; davalı yüklenicilerin temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshine, tapu kaydındaki sözleşme şerhinin terkinine ve talep edilen müspet zararın reddine karar vermekten ibarettir.”

 

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/9094

K. 2004/847

T. 29.1.2004

ÖZET : Davacı dava dilekçesinde açıkça davalının sözleşme gereğince edimlerinin aynen yerine getirmesine karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasındaki sözleşme 5 yıl süreli olup, davacının böyle bir talepte bulunmasına hukuken engel bulunmamaktadır. Mahkemece, yapılacak inceleme sonucunda, davalının haksız yere sözleşmeye aykırı davrandığı sonucuna varıldığı taktirde bu talebinde değerlendirilmesi zorunludur. Mahkeme, belirli bir döneme ilişkin müspet zarara hükmedildiği halde bu yöndeki diğer isteğin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, taraflar arasında düzenlenen 8.11.1999 tarihli sözleşme uyarınca davalı taşınmazına baz istasyonu montajı yaparak iki yıllık kira bedelinin peşin ödendiğini, ancak, davalının elektrik enerjisini keserek sistemin çalışmasını engellediğini ileri sürerek davalının sözleşmeden doğan edimlerini aynen yerine getirmesine, istasyonun çalışmadığı günler gelir kaybına ilişkin olarak 10.000.000.000 TL. ile yine bu döneme ilişkin 873.000.000 TL’nin faizi ile tahsilini istemiştir.

Davalı davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, davalının BK’nun 264. maddesine aykırı olarak sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği ve tesisin elektriğini kesmek suretiyle müdahalede bulunduğu, bu durumda, hesap edilen gelir kaybından ve bu döneme ilişkin kira bedelinden sorumlu olduğu, ancak aynen ifanın bu davada uygulama olanağı bulunmadığı gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne 10.650.000.000 TL’nin faizi ile tahsiline ilişkin verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir. Davacı, davalıya gönderdiği 8.5.2001 tarihli ihtarında; baz istasyonunun sistemini çalıştıran elektrik enerjisine haksız müdahalede bulunulmamasını istemiş davalı ise, 23.5.2001 tarihli ihtarında baz istasyonunun yaymış olduğu radyo ve elektrik dalgalarının sağlığa zararlı olduğu için sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini açıklamıştır. Davacı gerek dava dilekçesinde gerekse delil olarak bu olgulara dayandığına göre, davalının sözleşmeyi haksız feshettiğini ve böyle bir fesih nedeninin haklı olmadığını kanıtlamalıdır.

Mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda, baz istasyonunun 5.5.2001 tarihinden beri çalıştırılamadığı kabul edilerek bu tarihten sonrası için kazanç kaybı hesaplandığına ve mahkemece de bu miktar hüküm altına alındığına göre, bu tarihten sonraya isabet eden ve peşin ödenen kira bedelinin geri istenmesi mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, davalı taşınmazına tesis edilen baz istasyonunun çevre sağlığına zarar veren boyutlarda etki yapıp yapmadığı hususunda davacıdan ve gerektiğinde davalıdan delilleri sorularak elde edilecek sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Mahkemece, yukarıda ilk bentte açıklanan ilkeler çerçevesinde yapılacak inceleme sonucunda, davalının haksız yere sözleşmeye aykırı davrandığı sonucuna varıldığı taktirde bu talebinde değerlendirilmesi zorunludur. Mahkeme, belirli bir döneme ilişkin müspet zarara hükmedildiği halde bu yöndeki diğer isteğin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Av. Derya MERİÇ

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere asalhukukdanismanlik@gmail.com adresine gönderebilirler.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu