SALGIN VE KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI | 2023
SALGIN VE KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI | 2023
Salgın Hastalıklar Nedir ?
Salgın hastalıklar mikroorganizma denen çok küçük canlıların neden olduğu hastalıklardır. Bu canların bir kısmı, normalde vücut içerisinde bağırsaklar gibi belirli organlarda bulunmasına rağmen farklı organ ve dokulara geçiş yaptığında hastalıklar oluşturabilir. Bazı mikroorganizmalar da toprakta ya da başka kaynakta bulunup insana bulaştığında hastalık oluşturabilir. Bu hastalıklar bir çok yolla bulaşabilir. Bazı bulaşıcı hastalıklar kişiden kişiye geçerken bazıları ise böcekler veya diğer hayvanlar tarafından bulaşabilir. Bozulmuş yiyecekler veya kirli su kaynakları da bu hastalıkları barındırabilir.
Salgın Hastalıkların Belirtileri Nelerdir ?
Her hastalığın kendine özgü semptomları vardır. Ancak genel olarak bulaşıcı hastalıklarda ortak ve genel işaretler vardır. Bu belirtiler aynı zamanda hastalığın ilk belirtileri olarak adlandırılabilir. Bu belirtiler fark edildikten sonra dikkat edilmelidir. Belirtiler ise şöyle sıralanabilir.
İshal
Ateş
Yorgunluk
Kas ve vücut ağrıları
Öksürük
Bulaşıcı Hastalık / Salgın Şüphesi Halinde Ne Yapılmalı?
Yürürlükteki mevzuatımızda, bulaşıcı hastalıklara ilişkin temel olan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile bu kanuna dayanılarak hazırlanan Bulaşıcı Hatalıklar Sürveyans ve Kontrol Yönetmeliği (Yönetmelik) bulunmaktadır.
Anılan Yönetmelik’te bulaşıcı hastalık “Enfekte olmuş bir kişi ile doğrudan temas yoluyla veya bir vektör, hayvan, ürün veya çevreye maruz kalma gibi dolaylı yollardan veya bulaşıcı madde ile kirlenmiş olan sıvı alışverişi yolu ile insandan insana bulaşan, bir mikroorganizma veya onun toksik ürünlerine bağlı olarak ortaya çıkan hastalık” olarak tanımlanmış olup Coronavirus’ün dünya çapında ölümlere varan sonuçları düşünüldüğünde bu bağlamda bir bulaşıcı hastalık olduğu açıktır.
Nitekim Yönetmelik EK-1 incelenecek olursa, burada Coronavirus’ün bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar listesinde yer aldığı da açıkça görülebilmektedir.
Bu doğrultuda, kanun koyucunun özellikle belirli türleri olmak üzere bulaşıcı hastalıkların tespiti halinde bildirim zorunluluğu getirdiği anlaşılmaktadır. Öyleyse, bildirim yükümlülüğü altında bulunanlar kimlerdir?
Yönetmelik md.10 bu sorumuza yanıt vermekte olup söz konusu yanıt “Bildirim sistemi kapsamında bir bulaşıcı hastalığın ihbarı ve bildiriminden, Bakanlığın belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde sağlık hizmeti veren bütün kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler sorumludur.” hükmü ile ifade edilmektedir. Hükmün ifadesinden de anlaşılacağı üzere, esas olan faaliyeti sağlık hizmeti vermek olan kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler söz konusu bildirim yükümlülüğü altındadır.
Bulaşıcı hastalığın, uzmanları tarafından teşhis ve tedavi edilmesi gerekilen bir durum olduğu gözetilecek olursa, kanun koyucunun kamu düzenini ve güvenini temin amacıyla bildirim yükümlülüğünün sağlık çalışanlarına verilmesi isabetli bir yaklaşımdır.
Ancak yazı konumuz olan Coronavirus salgını kapsamında, sağlık çalışanı sıfatını haiz olmayan ve dolayısıyla Yönetmelik kapsamında bildirim yükümlülüğü bulunmayan kişilerin sosyal medya üzerinden veya bulundukları fiziksel mekanlarda (ev, işyeri) Coronavirus testleri pozitif çıkan ya da karantina altına alınan kişileri ifşa ettikleri görülmekte olup bu durumun ifşa edilen kişilerin zor durumda kalması ve sağlık verilerinin aleni hale getirilmesi açılarından hukuka uygunluğu tartışmalı bir hal almıştır.
SALGIN VE KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI
Salgın tüm dünyada etkisini sürdürken bir yandan da kişisel verilerin korunmasına ilişkin soru işaretlerinin artmasına sebep olmaktadır. Salgının kişisel verilerin korunması hukukuna etkilerini değerlendirirken öncelikle kişisel veri-özel nitelikli kişisel veri ayrımının yapılması gerekmektedir.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun (“KVKK”) Tanımlar başlıklı 3. Maddesinde geçtiği üzere; kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade etmektedir. Özel nitelikli kişisel veriler, başkaları tarafından öğrenildiği takdirde ilgili kişinin ayrımcılığa maruz kalabilmesine neden olabilecek nitelikteğe sahip verilerdir. KVKK Madde 6’da, hangi kişisel verilerin özel nitelikli kişisel veri olduğu tek tek belirtilmiştir.
Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir. Bu madde ile özel nitelikli kişisel veriler sınırlı sayıda sayılmış olup, sayılanlar dışındakiler özel nitelikli kişisel veri olamaz. KVKK Madde 6’da özel nitelikli kişisel verilerin açık rıza olmaksızın işlenmesi yasaklanmış olup sadece sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilmektedir.
Kişisel sağlık verisi, kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığına ilişkin her türlü veri ile kişiye sunulan sağlık hizmeti ile ilgili bilgilerdir. Örneğin kişinin tahlil sonucu, daha önce geçirmiş olduğu hastalıklar, kullandığı ilaçlar gibi veriler kişisel sağlık verileridir. COVID-19 test sonuncunun pozitif/negatif çıkması verisi de başta olmak üzere süreçte işlenen, aktarılan ve muhafaza edilen bütün tıbbi verilerin özel nitelikli kişisel veri olarak nitelendirileceği açıktır.
Bu bağlamda veri sorumluları tarafından özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi söz konusuysa bu konuya ayrıca özen göstermeleri hem itibar kaybı yaşamamaları hem de cezai işleme maruz kalmaları açısından elzemdir.
Pandemik Hastalık Nedir?
Pandemik hastalık, dünya üzerinde birçok farklı toplumu hatta kıtayı etkileyen ve insan sağlığını tehlike altına alan bulaşıcı hastalıklara verilen genel bir isimdir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yakın zamanda ortaya çıkan ve SARS-CoV-2 virüsünün sebep olduğu COVID-19 enfeksiyonunu dünya çapında pandemi olarak ilan etmişti. Bu duruma yakında bakacak olursak pandemi ilan edilmesi, ulusal ve küresel alandaki halk sağlığı kurumlarının bu salgına karşı daha yüksek düzeyde önlemler almasına sebep olmaktadır.
Pandemi teriminin kullanımı aynı zamanda salgını kontrol altına almaya çalışan ülkelerin birlikteliğini vurgulamaktadır. Tabi ki de her şeyden önce pandemi ilan etmek belirtilen hastalığın farkındalığı arttırmak ve kontrol altına almak için yapılmaktadır.
Pandeminin hukuki olarak nitelendirilmesi
Pandemi olarak nitelendirilen salgın hastalığın, hukuki ve ekonomik açıdan birçok sonucu olacağı öngörülmektedir. Pandeminin sorumluluk hukuku açısından doğurabileceği sonuçlara ilişkin değerlendirmelere geçmeden önce, uygun illiyet bağı kavramından bahsetmek gerekecektir.
İlliyet bağı, sorumluluğun aslî şartı, tazminat hukukunun temel ilkesi olarak görülür. Bu şart olmaksızın bir şahsın sorumluluğu düşünülemez. İnsan düşüncesinin bir kanunu olan illiyet kavramı, zararlı sonuçla sorumluluğu doğuran davranış veya olay arasında bir sebep-sonuç bağının bulunmasını gerektirir. Hukukta, gerçekleşen zararla sorumluluğu doğuran olay veya davranış arasındaki sebep-sonuç ilişkisine, genel anlamda illiyet bağı denilir.
Hukuki sorumlulukta, sorumluluk ister akit dışı sorumluluğa ister akdi sorumluluğa ister kusur sorumluluğuna, isterse kusursuz sorumluluğa dayansın, illiyet bağının varlığı mutlaka aranır.
Sorumluluk hukukunda asli olan kusur sorumluluğu olup kusura dayanan sorumlulukta kusurun ön plana geçip, illiyet bağının ikinci derecede rol oynamasının sebebi, burada kusurun, sorumluluğun temel neden ve ilkesini teşkil etmesidir. Bununla birlikte, kusura dayanan sorumlulukta da uygun illiyet bağı, sorumluluğu sınırlayan illiyetin temelini teşkil etmektedir.
Yani illiyet bağı, ortaya çıkan zarar ile failin davranışı (fiil) arasındaki bağlantı olarak tanımlanabilir. Böyle bir bağ kurulamıyorsa sorumluluk oluşmaz. İlliyet bağı genel anlamda üç şekilde kesilir:
Mücbir Sebepler
Üçüncü kişinin kast veya kusuru
Mağdurun kast veya kusuru ile.
Bu bağlamda, pandemiden kaynaklı olarak bir zarar doğması durumunda ilk tespit edilmesi gereken hususun ortaya çıkan zarar ile fiil arasında uygun illiyet bağının var olup olmadığı ise, burada cevap verilmesi gereken bazı sorularla karşı karşıya kalırız.
Sorumluluk hukuku açısından pandemiyi (Covid-19) mücbir sebep olarak kabul edebilir miyiz?
Kabul edildiği takdirde sorumluluk hukuku açısından sonuçları nasıl olur?
Kabul edilmediği takdirde nasıl nitelendirilebilir, bu durumun sorumluluk hukukuna yansıması ne olur?