EN SON EKLENENLER

Taşıyıcı Annelik

Taşıyıcı Annelik

Ebeveynlerin genetik özelliklerini taşıyan embriyo, taşıyıcı anneye transplante edilir. Bebek, sperm ve yumurtası kullanılan çiftin genlerini taşır. Başka bir çiftin bebeğini taşıyan kadına da taşıyıcı anne denilmektedir. Bu yöntemi tercih eden çiftler, ilk olarak Tüp Bebek tedavisi olurlar

Türk Hukuk sisteminde konu yasal dayanaktan yoksundur. Bu nedenle taşıyıcı annelik sözleşmeleri, mevzuatlardaki emredici düzenlemeler karşısında kanuna, kişilik haklarına, ahlaka ve adaba aykırı sözleşmelerden sayılarak yasal açıdan kesin hükümsüz sözleşmelerdir.

Türk Hukuk Mevzuatı taşıyıcı anneliğe müsaade etmemekte, Yapay Dölleme yöntemi için ise, eşlerin mutlaka evli olmalarını aramakta ve dölleme işleminin, bu çiftin kendi hücreleri ile yapılmasına izin vermektedir.

Evli çiftlerin embriyolarının kendileri dışında kimseler için kullanılması ya da nakledilmesi yasaktır, suçtur. Nitekim ülkemizde, sperm veya yumurta hücresi bağışı da yasaktır.

Taşıyıcı Annelik

Türk Hukuk mevzuatında konu önce, Borçlar Kanunu’nun 27. Maddesinde düzenlenen, ‘ahlaka aykırı sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür’ hükmü nedeniyle geçerli kabul edilmemektedir. Keza, kişilik haklarına ve adaba aykırılık da taşıyıcı annelik sözleşmesinin hukuken geçersiz sayılması için diğer sebeplerdir.

Öğretide, rıza ile olsa dahi, eşlere ait embriyonların, başka birine transfer edilmesi durumunda, taşıyıcı annenin doğurduğu çocuk üzerinde genetik annenin, analık hakkı bulunmadığına dikkat çekilmekte, bunun için Türk Medeni Kanunu’nun ‘Çocuğu doğuran kadın, onun anasıdır’ diyen 282/1. Maddesine referans yapmaktadırlar.

Burada, ebeveynin çocuk sahibi olmaları değil, çocuğu doğuran kadının, çocuk üzerindeki haklarından vazgeçmesini gerektiren bir sözleşmenin düzenlenmesinin, ahlaka ve hukuka aykırı olduğundan bahsedilmektedir.

Türk Hukuk sisteminde konu yasal dayanaktan yoksundur. Bu konuda bir dayanak yoksa, taşıyıcı annelik sözleşmesi ve uygulaması, tarafların rızası ile bile hukuka uygun hale gelmeyecektir.

Ahlak kurallarına ve insan onuruna aykırı olması gerekçesiyle geçersiz sayılması sebebiyle Türkiye’de taşıyıcı anneliğin gerçekleştirilmesi yasaktır.

Ancak yasak olmasına rağmen uygulandığı takdirde; soy bağına ilişkin hukuk kuralları emredici olduğundan arada yapılan taşıyıcı annelik sözleşmesi herhangi bir etki doğurmayacak, Medeni Kanun’da yer alan düzenleme gereği taşıyıcı anne ile çocuk arasında soy bağı doğum ile kurulacak ve genetik anne ancak çocuğu evlat edinebilecektir.

Bu noktada taşıyıcı annenin, gönüllü annenin yahut üçüncü kişi annenin yumurtasının kullanılması hallerinde de farklı hukuki sonuçlar doğmaktadır.

Taşıyıcı annenin yumurtasının kullanıldığı durumda taşıyıcı anne, çocuğun hem biyolojik hem de genetik olarak annesi sayılacağından hukuki olarak da annesi sayılması gerektiği doktrinde kabul edilen ağırlıklı görüştür. Bu durumda gönüllü aile ancak çocuğu evlat edinebilecektir.

Gönüllü anne ve üçüncü kişi babanın veya gönüllü baba ve üçüncü kişi annenin üreme hücrelerinin döllendirilmesi ile başvurulan taşıyıcı annelikte ise çocuğun biyolojik ve genetik annesi farklı kişiler olmaktadır.

Bu durumda doktrinde yer alan birtakım görüş, döllenmede yumurtası kullanılan kadının asıl anne sayılması, taşıyıcı anne ile doğumla kurulan bağın ise genetik annenin tespiti halinde iptal edilmesi gerektiği yönündedir.

Bir görüş ise doğuran kadının anne kabul edilmesi, ancak evlenme yasağı, mirasçılık gibi hükümlerin her iki kadın için de ortaya çıkması gerektiği yönündedir. Biyolojik annenin anne sayılmasının, çocuğun soy bağının güvenilirliği açısından daha sağlam bir dayanak teşkil edeceğini savunan görüş ise, gönüllü ailenin taşıyıcı annenin rızası ile evlat edinme yoluna başvurması gerektiği yönündedir.

Taşıyıcı Annelik

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyıcı annelik tedavisi yöntemiyle doğan çocuklar ile söz konusu tedaviyi gören çiftler arasında ebeveyn-çocuk ilişkilerinin Amerika’da yasal olarak tesis edildiği halde Fransa’da tanınmaması ile ilgili olarak yapılan Mennesson ve Diğerleri v. Fransa ve Labassee v. Fransa başvurularında; başvuranlar özellikle,

yurtdışında yasal olarak tesis edilen ebeveyn-çocuk ilişkilerinin çocukların yüksek çıkarlarının aleyhine olacak şekilde Fransa’da tanınmaması nedeniyle şikâyette bulunmuşlardır Mahkeme, başvuranların aile hayatına saygı gösterilmesi haklarıyla ilgili olarak, her iki davada da Sözleşme’nin 8. maddesinin (özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı) ihlal edilmediğine ancak,, çocukların özel hayatına saygı haklarıyla ilgili olarak her iki davada da Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Mahkeme Fransız yetkililerin, çocukların Amerika’da Mennesson çifti ve Labassee çiftinin çocukları olarak tanındığına yönelik bilgi sahibi olmalarına rağmen, söz konusu yasal durumu Fransız hukuku kapsamında sağlamayı reddettiklerini gözlemlemiştir.

Mahkeme, bu tutarsızlığın çocukların Fransız toplumu içerisindeki kimliklerine zarar verdiğini kaydetmiştir.

Mahkeme ayrıca içtihadın, yurtdışında yasal taşıyıcı annelik tedavisi sonucu doğan çocuklar ile biyolojik babaları arasındaki yasal ilişkilerin tesis edilmesini tamamen engellediğini kaydetmiştir.

Ancak bu kararın, taşıyıcı annelik ile ilgili kararlar bakımından Devletlere tanınan geniş takdir payını aştığı görüşü savunulmaktadır.

Ülkemizde ise yasal bir düzenleme yapılmış olmaması ve hem hukuki hem de etik yönünden tartışmalı bir alan olması sebepleriyle, doktrinde halen bir görüş birliğine varılabilmiş değildir. Yazımızda sayılmayan daha pek çok görüş bulunmakta, her durumda farklı yaklaşım ve sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Kanun koyucular tarafından yapılacak bir düzenleme ile alanın netleştirilmesi ve doktrinde yer alan tartışmaların gecikilmeksizin giderilmesi gerekmektedir.

Taşıyıcı Annelik

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu