Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2006/140 5548 Sayılı Kanun İptali
Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2006/140 5548 Sayılı Kanun İptali
04 Nisan 2009 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 27190
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından
Esas Sayısı : 2006/140
Karar Sayısı : 2008/185
Karar Günü : 25.12.2008
İPTAL DAVASINI AÇANLAR :
1- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER
2- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Haluk KOÇ, Oya ARASLI ile birlikte 123 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU : 28.9.2006 günlü, 5548 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun;
1- Tümünün,
Anayasa’da öngörülen örgütlenme ilkelerine, erkler ayrılığı ilkesi ile 6., 7. ve 8. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması,
2- Tümünün Anayasa’ya aykırı bulunmaması durumunda;
a) 3. maddesinin,
b) 4. maddesinin,
c 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasının,
ç) 9. maddesinin,
d) 11. maddesinin,
e) 13. maddesinin,
f) 15. maddesinin,
g) 22. maddesinin,
ğ) 26. maddesinin ikinci fıkrasının,
h) 30. maddesinin,
ı) 33. maddesinin,
i) 41. maddesinin,
j) Geçici 1. maddesinin,
Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 9., 11., 87. ve 128. maddelerine, aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüklerinin durdurulması istemidir.
I- İPTAL ve YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
A- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“III- İPTAL İSTEMİNİN GEREKÇESİ:
1- 5548 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile, gerçek ve tüzel kişilerin, “idare”nin her türlü eylem, işlem, tutum ve davranışlarıyla ilgili yakınmalarını,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’da belirtilen nitelikleri çerçevesinde, adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek,
araştırmak ve “idare”ye önerilerde bulunmak üzere Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmaktadır.
Görüldüğü gibi, Yasa’nın amacı, Kamu Denetçiliği Kurumu aracılığıyla idarenin denetlenmesidir.
Anayasa Mahkemesi Kararı E: 2006/140 5548 Sayılı Kanun İptali
Yasa’nın 4. maddesinde, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bağlı, kamu tüzelkişiliğini haiz, özel bütçeli, merkezi Ankara’da bulunan bir Kurum olarak düzenlenmiştir.
Kurum’da bir Başdenetçi, en çok on denetçi bulunacak; Kurum, Başdenetçi tarafından yönetilip temsil edilecektir.
Kurum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile ilişkilendirildiği için, Yasa’nın,
– 4. maddesinde, Kurum’un, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bağlı olduğu belirtilmekte,
– 11 ve 15. maddelerinde, Başdenetçi ve denetçilerin seçimi ve görevden alma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na verilmekte,
– 13. maddesinde, Başdenetçi ve denetçilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda andiçerek göreve başlayacakları belirtilmekte,
– 22. maddesinde, Kurul’un, her yıl sonunda etkinlikleri ve önerileri içeren bir rapor hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu ile İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan bir Karma Komisyona sunması öngörülmekte,
– 30. maddesinde, Kurumun geliri, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten oluşturulmakta,
– 33. maddesinde, Başdenetçi ve denetçilerin göreve bağlı suça ilişkin ceza soruşturma ve kovuşturması Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’nın iznine bağlanmakta,
– 41. maddesinde, Yasa’nın Başdenetçi ve denetçilerin seçim ve görevden alınmaları ile ilgili kurallarının yürütme görev ve yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilmektedir.
Yasa koyucunun, kuşkusuz, hukukun evrensel ilkelerine ve Anayasa’ya uygun olmak koşuluyla her konuda yasal düzenleme yapma yetkisi vardır.
Bu nedenle, her şeyden önce anayasal sistemin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bağlı bir Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmasına elverişli olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın Başlangıç bölümünde ve 6. maddesinde, Ulus istencinin mutlak üstünlüğü ve egemenliğin kayıtsız koşulsuz Türk Ulusu’nun olduğu;
Türk Ulusu’nun egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu ilkelere göre, yetkili organları eliyle kullanacağı;
hiçbir kimse ya da organın kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı belirtilmiştir.
Devlet organları Türk Ulusu adına egemenliği kullanırken karmaşa yaratılmaması ve düzenin bozulmaması için, tüm çağdaş parlamenter demokrasilerde olduğu gibi, erkler ayrılığı ilkesi benimsenmiş;
erkler ayrılığının, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı uygar bir işbölümü olduğu vurgulanmış;
egemenliği kullanan Devlet organları arasında üstünlük bulunmadığı, üstünlüğün Anayasa ve Anayasa’ya uygun olmak koşuluyla yasalarda olduğu belirtilmiştir.
Anayasamıza göre, egemenliği Türk Ulusu adına kullanacak üç erk, yasama, yürütme ve yargıdır. Bu erklerden her biri Ulus egemenliğini kendi görev alam ile sınırlı biçimde kullanacaktır.
Nitekim, Anayasa’nın 7, 8 ve 9. maddelerinde yasama, yürütme ve yargı organlarının görev ve yetki alanı net olarak belirlenmiştir.
Anayasa’nın,
– 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Ulusu adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin olduğu, bu yetkinin devredilemeyeceği,
– 8. maddesinde, yürütme yetki ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’nca, Anayasa ve yasalara uygun olarak kullanılıp yerine getirileceği,
– 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı,
belirtilmiştir.
Anayasa koyucu, erklerin, özellikle yasama ve yürütme erklerinin, Anayasa’da yer verilen işbirliği ve denetime ilişkin kurallar dışında, görev ve yetki yönünden kesin ayrılıklarını benimsemiştir.
Bu konu, Anayasa’nın 8. madde gerekçesinde şöyle anlatılmaktadır:
“1961 Anayasası bu felsefeye sadık kalarak yürütmeyi Devletin yönetiminde, bütün faaliyetlerinde yasama kuvvetine bağlı,
yasamaya tabi bir kuvvet olarak düzenlemiş idi. Halbuki modern hayatta yürütme kuvveti devletin beyni, hareket gücünün kaynaklandığı motorudur.
Bundan dolayıdır ki, 1961 ilâ 1980 arasındaki devrede karar almak kudretinden yoksun hükümetler görülmüştür. İşte bu duruma son vermek için yürütme yasamaya tabi bir organ olmaktan çıkarılmış,
her iki kuvvetin Devlet faaliyetlerinin düzenlenmesinde eşitlik ve denklik içinde işbirliği yapmalarını öngören parlamenter hükümet sistemi bütün gerekleriyle uygulanmaya konmuştur.
Bu nedenle, yürütme, 1961 Anayasasında olduğu gibi bir görev olmaktan çıkartılmış, yürütme gerekli yetkilere sahip ve kanunların kendisine verdiği görevleri yerine getiren bir kuvvet olarak düzenlenmiştir.”
Yürütme organı, siyasal niteliği ile hükümeti, teknik niteliği ile de “idare”yi kapsamaktadır. Yürütmenin siyasal kanadı olan hükümet, izlenecek genel politikayı belirlemekte ve bununla ilgili kararlar almakta;
teknik kanadı olan “idare” ise, bu kararları somutlaştırmakta, teknik ve günlük gereksinimleri giderecek biçimde görev yapmaktadır.
Anayasa’nın üçüncü kısmında, “Cumhuriyetin Temel Organları” düzenlenmekte; bu kısmın birinci bölümünde “Yasama”ya, ikinci bölümünde de “Yürütme”ye ilişkin düzenlemelere yer verilmektedir.
Yasama bölümünde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşu, görev ve yetkileri, etkinlikleri, bilgi edinme ve denetim yolları, seçimler ve milletvekillerine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.
Yürütme bölümünde ise, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve “idare”ye ilişkin kurallara yer verilmiştir. “İdare”, yukarıdaki açıklamalara uygun biçimde Anayasa’nın yürütme bölümünde yer almıştır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, anayasal sistem, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlı, “idare”nin eylem, işlem, tutum ve davranışlarını inceleyip, araştıran bir kurum oluşturulmasına olur vermemektedir.
Öte yandan, yasamanın yürütmeyi denetlemesi, yalnız siyasal denetimi kapsamakta ve denetim yolları Anayasa’nın “Yasama” bölümünün 98-100. maddelerinde düzenlenmektedir.
Bunun dışında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bağlı bir Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulması Anayasa’ya göre olanaklı değildir.
Ayrıca, Anayasa’nın 87. maddesinde, “idare”nin eylem ve işlemlerinin incelenip araştırılması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve yetkileri arasında sayılmamıştır.
Üstelik, Anayasa’nın “Yargı” bölümünde bulunan 125. maddesinde, “idare”nin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı tutulmuştur.
“İdare”nin eylem ve işlemlerinin yargısal denetim dışında incelenip araştırılması, ancak yürütmenin kendi içinde oluşturacağı denetim kurum ya da birimleriyle olanaklıdır.
Yasama Organı’na bağlı, idarenin işleyişini denetleyecek bir kurum öngörülmesi anayasal sistemde değişiklik gerektirmektedir ki, bunun yasayla yapılamayacağı açıktır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar karşısında, bugünkü anayasal sistemin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlı bir Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmasına olanak vermediği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu nedenle, 5548 sayılı Yasa’nın tümü, erkler ayrılığı ilkesi ile anayasal sisteme uygun düşmemekte; Anayasa’nın 6, 7 ve 8. maddelerine aykırı içerik taşımaktadır.
2- 5548 sayılı Yasa’nın tümünün Anayasa’ya aykırı bulunmaması durumu gözetilerek kimi maddelerinin Anayasa’ya uygunluk yönünden incelenmesinde yarar görülmektedir.
a- Yasa’nın 3, 4, 11, 13, 15, 22, 30, 33, geçici 1 ve 41. maddeleri, yukarıda 1. bölümde açıklanan gerekçelerle yine Anayasa’nın erkler ayrılığı ilkesine, Anayasa ile düzenlenen örgütlenme ilkelerine, Anayasa’nın 6, 7 ve 8. maddelerine aykırı kurallar içermektedir.
b- Yasa’nın 9. maddesinde,
%