DANIŞTAY KARARLARI

Beyan İhtirazı Kayıt İdari Dava Yargı Kararı

Beyan İhtirazı Kayıt İdari Dava Yargı Kararı

T.C.
DANIŞTAY

Beyan İhtirazı Kayıt İdari Dava Yargı Kararı
Beyan İhtirazı Kayıt İdari Dava Yargı Kararı

Yedinci Daire

Esas No: 2012/481
Karar No: 2015/1299

Özeti : Mükelleflerin beyanlarına dayanılarak yapılan vergilendirme işlemlerinin idari davaya konu edilmelerinin,

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun vergi hatalarına ait hükümleri saklı kalmak kaydıyla, ancak beyanın ihtirazı kayıtla yapılması halinde olanaklı bulunduğu;

bu bakımdan, olayda, ihtirazı kayıt konulmaksızın beyan edilen matrah üzerinden yapılan veraset ve intikal vergisi tahakkukunun iptali istemiyle açılan davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan : İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı (Hisar Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü)

Karşı Taraf :

Vekili : Av. …

İstemin Özeti : Davacı tarafından mülkiyeti kendisine ait olan gayrimenkuller üzerinde, … adlı kişi lehine tesis edilen intifa hakkının,

anılan kişinin ölümüyle birlikte şahsa bağlı bir hak olması dolayısıyla sona erip şahsına avdet etmesinin,

ivazsız intikal olarak veraset ve intikal vergisine tabi olduğu hususunun beyana davet yazısıyla davacıya bildirilmesi üzerine,

ihtirazı kayıt konulmaksızın yapılan beyan üzerine, davacı adına veraset ve intikal vergisi tahakkuk ettirilmesi yolunda tesis edilen işlemi;

olayda, şahsa bağlı bir hak olan intifa hakkının, hak sahibinin ölümü nedeniyle ivazsız olarak davacıya intikali değil,

üçüncü şahıs lehine kurulmuş iken sona ermesi söz konusu olup, veraset ve intikal vergisine tabi bir işlemden söz edilmesine olanak bulunmadığından,

davaya konu tahakkuk işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden İstanbul Altıncı Vergi Mahkemesinin 20.09.2011 gün ve E:2010/2994; K:2011/3371 sayılı kararının;

mükelleflerce, beyan edilen matrahlar üzerine tarh edilen vergilere karşı dava açılamayacağı;

uyuşmazlıkta, sona eren intifa hakkı nedeniyle, davacı lehine ivazsız bir intikalin söz konusu olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hâkimi Murat ASİLTÜRK’ün Düşüncesi :

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 378’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, mükelleflerin beyanlarına dayanılarak yapılan vergilendirme işlemlerinin idari davaya konu edilmeleri,

Kanunun vergi hatalarına ait hükümleri saklı kalmak kaydıyla,

ancak beyanın ihtirazı kayıtla yapılması halinde olanaklı bulunmaktadır. İhtirazı kayıt, uygulamada,

beyanın bağlayıcılığını etkisiz kılmak ve hak arama yollarına başvuru hakkını saklı tutmak amacıyla beyannameye konulan ve beyanın serbest irade ürünü olmadığım gösteren açıklama olarak nitelendirilmektedir.

İhtirazı kaydın bu etkisini gösterebilmesi beyannameye konulmuş olmasına bağlıdır.

Beyanname verilme süresi içerisinde de olsa beyannamenin verilmesinden sonra kayıtlara intikal ettirilen dilekçelerle konulmak istenilen ihtirazı kaydın açıklanan etkiyi göstermesi olanaklı değildir.

Bu bakımdan; olayda, ihtirazı kayıt konulmaksızın beyan edilen matrah üzerinden yapılan veraset ve

intikal vergisi tahakkukunun iptali istemiyle dava açılması mümkün olmadığı gibi beyannamenin verildiği tarihten sonra verilen ihtirazı kayıt dilekçesinin de andan vergiye karşı dava yolunu açması olanaklı bulunmadığından,

incelenmeksizin reddi gereken davada, istemin özeti bölümünde yazılı olan verilen kararda isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dosyanın incelenmesinden;

davacı tarafından 14.06.2010 tarihinde verilen 2010 yılına ait veraset ve intikal vergisi beyannamesi üzerine,

15.06.2010 tarihinde tahakkuk fişi esasına göre veraset ve intikal vergisi tahakkuku yapılmasından sonra andan verginin ihtirazı kayıtla beyan edildiğine ilişkin davalı idarenin kayıtlarına 15.07.2010 tarihinde giren dilekçenin verildiği anlaşılmıştır.

Vergi mevzuatının uygulanması sonucunda tesis edilen ve idari davaya konu edilebilecek işlemler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 378’inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre;

vergi mahkemesinde dava açılabilmesi için,

verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması;

tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış olması ve ödemeyi yapan tarafından verginin tevkif edilmiş olması zorunludur.

Maddenin ikinci fıkrasında ise; Vergi Hukukundaki “beyanın bağlayıcılığı ilkesi”nden hareketle, “mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları,

ancak, bu Kanunun vergi hatalarına ait hükümlerinin saldı olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre;

mükelleflerin beyanlarına dayanılarak yapılan vergilendirme işlemlerinin idari davaya konu edilmeleri,

Kanunun vergi hatalarına ait hükümleri saldı kalmak kaydiyla, ancak beyanın ihtirazı kayıtla yapılması halinde olanaklı bulunmaktadır, ihtirazı kayıt, uygulamada, beyanın bağlayıcılığını etkisiz kılmak

ve hak arama yollarına başvuru hakkım saklı tutmak amacıyla beyannameye konulan ve beyanın serbest irade ürünü olmadığını gösteren açıklama olarak nitelendirilmektedir.

İhtirazı kaydın bu etkisini gösterebilmesi beyannameye konulmuş olmasına bağlıdır.

Beyanname verilme süresi içerisinde de olsa beyannamenin verilmesinden sonra kayıtlara intikal ettirilen dilekçelerle konulmak istenilen ihtirazı kaydın açıklanan etkiyi göstermesi olanaklı değildir.

Bu bakımdan;

olayda, ihtirazı kayıt konulmaksızın beyan edilen matrah üzerinden yapılan veraset ve intikal vergisi tahakkukunun iptali istemiyle dava açılması mümkün olmadığı gibi

beyannamenin verildiği tarihten sonra verilen ihtirazı kayıt dilekçesinin de anılan vergiye karşı dava yolunu açması olanaklı bulunmadığından,

incelenmeksizin reddi gereken davada, istemin özeti bölümünde yazılı olan verilen kararda isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına, bozma karan üzerine,

Mahkemece, yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından,

bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 12.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

Karar Linki

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu