DANIŞTAY KARARLARI

Dava Ehliyeti Hukuki Varlığı Sona Eren Tasfiyesi Tamamlanan Tüzel Kişilik

Dava Ehliyeti Hukuki Varlığı Sona Eren Tasfiyesi Tamamlanan Tüzel Kişilik

T.C.

DANIŞTAY

Vergi Dava Daireleri Kurulu

Esas No : 2015/414

Karar No : 2015/304

Özeti: Dava Ehliyeti Hukuki Varlığı Sona Eren Tasfiyesi Tamamlanan Tüzel Kişilik

hukuki varlığı sona eren şirketin medeni haklarından yararlanma ve bu haklarını kullanma ehliyeti de sona ereceğinden,

yargı yerlerinde temsil edilebilmesi de mümkün olmayan şirketin dava açma ehliyetinin bulunmadığından

davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin ısrar kararında hukuka aykırılık görülmediği hakkında.

Temyiz Eden : Tasfiyesi Tamamlanmış … Medya Grubu Yayın Reklam Pazarlama Turizm Sanayi Ticaret Limited Şirketi

Karşı Taraf : Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü

Vekili : Av. …

İstemin Özeti: Münfesih şirket adına, takdir komisyonu kararı uyarınca Temmuz 2008 dönemi için

re’sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi davaya konu yapılmıştır.

İstanbul 10. Vergi Mahkemesi 26.12.2013 gün ve E:2013/3275, K:2013/3152 sayılı kararıyla;

Yargılama Hukuku kurallarına göre; dava ehliyetinin varlığının, öncelikle dava açanın taraf olma;

yani, hak ehliyetinin bulunmasına bağlı olduğu, şirketler için söz konusu ehliyetin, tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten,

kaybedildiği tarihe kadar sürdüğü, bir şirketin hak sahibi olması veya borçlu kılınabilmesinin,

ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle bu kişiliğinin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunduğu,

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişiliğinin, fesihleri sonucu ticaret sicilinden silinmesiyle sona ereceği,

adına 23.10.2013 tarihli vergi/ceza ihbarnameleri düzenlenen davacı şirketin,

tasfiyesinin sona erdiği hususunun 07.03.2013 tarih ve 8273 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasıyla tüzel kişiliğinin ortadan kalktığı,

hukuken var olmayan şirketin haklara sahip olması,

borçlu kılınması ve temsilinin olanaklı olmadığı, tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi

olmayan şirket adına tarh ve ceza kesme işlemleri tesis edilemeyeceği gibi tesis edilen işlemlerin herhangi bir hukuki sonuç da doğurmayacağı,

hukuki sonuç doğurmayan ve hukuk düzeninde varlık kazanmayan işlemlerin,

herhangi bir kişinin menfaatini ihlal etmesi;

öte yandan feshedilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin temsili de söz konusu olamayacağından,

tasfiye memuru tarafından münfesih şirketi temsilen açılan davanın,

esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davayı ehliyet yönünden reddetmiştir.

Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 3.6.2014 gün ve E:2014/1251, K:2014/3436 sayılı kararıyla;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesinin 1 ‘inci fıkrasının (a) bendi de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10’uncu maddesinin 1 ve 2’nci fıkralarına değindikten sonra;

tasfiyesinin tamamlandığı 07.03.2013 tarih ve 8273 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanarak tüzel kişiliği sona eren şirket adına yapılan tarhiyata karşı,

tasfiye memuru tarafından dava açıldığı, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, ticaret sicilinden silindiği tarihte tüzel kişiliği sona eren şirketin,

bu tarihten sonra haklara sahip olması ve borçlu kılınmasının mümkün olmadığı, bunun sonucu olarak,

şirket adına vergilendirme işlemleri yapılamayacağı, yapılan işlemlerin ise hukuki geçerliliğinin bulunmayacağı,

bu nedenle, vergi mahkemesince;

tüzel kişiliği sona eren şirket adına re’sen salınan cezalı verginin kaldırılması gerekirken,

davanın ehliyet yönünden reddedilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuş,

vergi idaresinin karar düzeltme istemini reddetmiştir.

Bozma kararma uymayan İstanbul 10. Vergi Mahkemesi,

30.01.2015 gün ve E:2015/839, K:2015/218 sayılı kararıyla; aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.

Davacı tarafından, tüzel kişiliği sona eren şirket adına re’sen salınan cezalı verginin kaldırılması gerekirken,

davanın ehliyet yönünden reddedilemeyeceği ileri sürülerek ısrar kararının bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Murat GÜNGÖR

Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde deri sürülen iddialar,

ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında,

yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Dava Ehliyeti Hukuki Varlığı Sona Eren Tasfiyesi Tamamlanan Tüzel Kişilik
Dava Ehliyeti Hukuki Varlığı Sona Eren Tasfiyesi Tamamlanan Tüzel Kişilik

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan İstanbul 10. Vergi Mahkemesinin 30.01.2015 gün ve E:2015/389,

K:2015/218 sayılı ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde deri sürülen iddialar,

kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.

Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine, 17.06.2015 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

X- Dosyanın incelenmesinden,

davacı şirketin tasfiyesinin tamamlanması 07.03.2013 tarih ve 8273 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanarak ticaret sicilinden kaydının silindiği ve davanın,

tasfiye memuru tarafından açıldığı anlaşılmıştır.

Olay tarihinde yürürlükte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun,

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31’inci maddesinin l’inci fıkrasıyla göndermede bulunulan ehliyet ve vekalete İlişkin düzenlemelerine göre;

yargılama işlemlerinde bulunabilmek için,

öncelikle hak ehliyetine sahip olmak gereklidir.

Şirketler için söz konusu ehliyet tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten kaybedildiği tarihe kadar mevcut olan bir niteliktir. Başka anlatımla; bir şirketin hak sahibi olması,

borçlu kılınabilmesi ve temsili, ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişiliğinin sona ermesi,

fesihleri sonucu ticaret sicilinden silinmeleriyle olur.

Feshedilerek ticaret sicilinden kaydı silinmekle hukuk alemindeki varlığı sona eren şirketin,

medeni haklardan yararlanma ve bu haklan kullanma ehliyeti de son bulmuştur. Yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olma ehliyeti de bulunmayan münfesih şirketin gerek yargı mercilerinde,

gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden söz etmek olanaklı değildir. Bu bakımdan;

hukuksal varlığı olmayan şirket adına açılan davanın incelenmesine ve bu davada verilen kararın anılan şirket tarafından temyiz edilmesine

yasal olanak bulunmadığından temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.

XX- İdare Hukukuna göre idari davanın incelenebilmesi ve

hükme bağlanabilmesi için davaya konu yapılan işlemin etkili olması yani hukuksal sonuç doğurabilir nitelik taşıması gerekir.

Bu nitelikteki işlemler de ancak, hukuksal durumu etkilenenler tarafından dava konusu edilebilir.

Hukuksal sonuç doğurmayan işlemlerin idari davaya konu edilmesi;

sonuç doğuran işlemlerin de hukuksal durumu etkilenmeyen kimseler tarafından dava konusu edilmesi mümkün olmadığından,

etkisiz işlemlere karşı açılan davaların da ehliyetsiz kimseler tarafından açılan davalarda olduğu gibi esası incelenerek hüküm verilemez.

2577 sayılı Yasa’nın 49’uncu maddesinin (1-c) bendinde; usul hükümlerine uyulmamış olması bozma nedeni olarak öngörülmüştür.

Yasa yapıcı; usul hükümlerine uyulmaksızın verilen ilk derece yargı yeri kararlarının bozularak kaldırılmasını sağlamak üzere

“hukuka aykırı karar verilmesi” şeklindeki bozma nedeniyle yetinmemiş,

bütün yargı kararlarının usul hükümlerine uyularak verilen kararlar olmasını amaçlamıştır.

İdari davaya konu yapılamayacak bir işlem hakkında verilen iptal karan gibi hukuk düzeninin “kişi” tanımına almadığı bir varlık adına açılan davada

verilen iptal kararının usul hükümlerine uyulmaksızın verilmiş kararlar olduğu açıktır.

Temyiz edilen karar; tasfiyesi biten ve ticaret sicilinden kaydı silinen limited şirket hakkında verilmiştir.

Kaydın silinmesinden sonraki tarihte re’sen salman üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi davaya konu yapılmış ve temyiz edilen kararla dava ehliyet nedeniyle reddedilmiştir.

Bir şirketin borçlu kılınabilmesi, ancak tüzel kişilik kazandığı tarih ile bu kişiliğin sona erdiği tarih arasında zaman diliminde olanaklıdır.

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişilikleri ticaret sicilinden silinmesiyle sona erer.

Bu nedenle ticaret sicilinden kaydı silinen tüzel kişiliği bulunmayan limited şirket adına yapılan tarhiyat hiçbir hukuksal sonuç

doğurmayacağından, davaya konu edilmesine olanak yoktur.

Hukuksal varlığı sona ermiş bir kurumun yargı yerlerinden hukuksal koruma istemesi söz konusu olamayacağına göre vergi mahkemesi incelenemeyecek bir dava hakkında hüküm vermiştir.

Vergi mahkemesince; ticaret sicilinden kaydının silinmesiyle tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabul edilmesine rağmen

usul hükümlerine uyulmaksızın idari davaya konu edilmesi mümkün olmayan re’sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisine yönelik davanın

ehliyet yönünden reddi hukuka uygun düşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.

KARŞI OY

XXX- Temyiz isteminin kabulüyle,

ısrar kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca

bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

Karar Linki

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu