MANŞET

Gelir Vergisinin Konusu Ve Mükellefiyet Şekilleri | 2024

Gelir Vergisinin Konusu Ve Mükellefiyet Şekilleri | 2024

Gelir Vergisi Kanunu’na Göre Gelirin Tanımı

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “mevzu” başlıklı bölümünde 1. maddede verginin konusu ve gelirin tanımı “(4783 sayılı Kanun ile değişen madde) Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanunu’nun 2. maddesinde “gelirin unsurları” başlıklı bölümde ise gelire giren kazanç ve iratlar “ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ve diğer kazanç ve iratlar” denilmek suretiyle ayrı ayrı belirlenmiştir.
Ülkemizde 1961 yılında yürürlüğe giren Gelir Vergisi Kanunu’nun ilk uygulaması kaynak teorisine dayanmaktadır. Gelirin tanımı 4369 sayılı Kanun ile ” bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği, tasarruf ve harcamalarına kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve iratların safi tutarı” şeklinde değiştirilmiş ve gelirin unsurlarından sair kazanç ve irat yerine “diğer kazanç ve irat” düzenlenmiştir.

Gelir Vergisine Tabi Gelirin Özellikleri

GVK’de yer alan gelir tanımından anlaşılacağı üzere gelirin özellikleri (nitelikleri);

Şahsilik,

Yıllık olması,

Elde edilmiş olması,

Genel olması,

GVK’de yer alan kazanç ve iratlardan oluşması,

Gerçek olması,

Safi olmasıdır.

GVK’ya göre gelirin nitelikleri; şahsi bir vergi olması, vergilendirme döneminin bir takvim yılı olması, vergilendirilebilmesi için elde edilmiş olması, genel olması, kazanç ve iratlardan oluşması, gerçek olması ve safi olmasıdır.

GELİR VERGİSİNİN KONUSU

Gelir vergisinin konusunu gerçek kişilerin gelirleri oluştur. Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Ayrıca Gelir Vergisi Kanunumuza göre Kollektif Şirket ortakları, adi ortaklık ortakları, adi komandit şirket ortaklarının gelirleri gelir vergisi kanunun konusuna girer.

Gelir Vergisinin Mükellefi

VUK’a göre mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden (düşen) gerçek veya tüzel kişidir. Vergi mükellefinin kanunda açıkça belirtilmiş olması gerekmektedir.

DİKKAT: Gelir vergisinin mükellefleri gerçek kişilerdir.

Gelir Vergisinde Mükellefiyet Şekilleri

Gelir vergisinde tam mükellefiyet ve dar mükellefiyet olmak üzere iki çeşit mükellefiyet şekli bulunmaktadır.

Gelir Vergisinde Mükellefiyet Şekilleri

1)Tam Mükellefiyet

Bir takvim yılı içinde, Türkiye’nin içinden ve yurtdışından elde ettiği kazanç ve iratlarin tamamı üzerinden GVK ya tabi olan kişilerdir. Tam mükelleflerin yurtdışından elde ettiği gelirlerin vergisinin orada ödenmesi , Türkiye açısından etkisizdir, ancak çifte vergilendirmeyi engellemek için yurtdışında ödenen vergi TR’de hesaplanan vergiden düşürülür. Kişilerin TR’de beyan edeceği safi kazancın tespiti için, o ülkenin kazanç tespit ölçütleri dikkate alınır. Tam Mükellefiyet, genelde kişinin ülkesiyle kurduğu şahsi ilişkiye dayalıdır ( ikamet ve vatandaşlık). Yerleşim yeri ( ikametgah), kişinin yerleşmek niyetiyle oturduğu yerdir, hukuki bağlantısı vardır.

Tam Mükellefiyette kişinin TC vatandaşı veya yabancı olması önemsizdir, önemli olan ikametin TC de olmasıdır, TC de olanlar tam mükellef sayılır. Aynı şekilde, 1 yıl içinde TC’de devamlı olarak 6 aydan fazla oturanlar TC ye yerleşmiş sayılır ve tam mükelleftir, geçici ayrılmalar etkilemez.

Ancak istisnaen, aşağıdaki kişiler 6 aydan fazla TC de otursa da yerleşmiş sayılmaz ve tam mükellef olmaz ; Belli ve geçici görev için TC ye gelen ilim, fen adamlari ve uzmanlar / Öğrenim, tedavi, dinlenme ve seyahat amacıyla gelenler / Tutukluluk,mahkum, hastalık gibi elinde olmayan nedenlerle TC de alikonan veya kalmış olanlar. Resmi kurumlar veya merkezi TC’de bulunan teşekküllerin işlerinden dolayı Yabacı ülkede oturan Türkler de tam mükelleftir. Bunlar TC’de 1 yıl içinde hiç oturmamış olsa da tam mükelleftir. Yurt dışında çalışan ( çalışma izni olan) Türk işçileri, yurtdışında kazandığı gelirler nedeniyle TC’de beyanname vermez.

TAM MÜKELLEFİYET ŞARTLARI

Gelir Vergisi Kanunu’ nun 3. maddesinde aşağıda belirtilen gerçek kişilerin tam mükellefiyete tabi oldukları hükme bağlanmıştır.
1. Türkiye’de yerleşmiş olanlar,
2. Resmi daire ve müesseseler veya merkezi Türkiye’ de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memlekette oturan Türk vatandaşları (Bu gibilerden, bulundukları memlekette elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısıyla gelir vergisine veya benzer bir vergiye tabi tutulmuş bulunanlar, mezkur kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmezler.)

Bunlardan birincisi mülkiyet, ikincisi uyrukluk esasında tam mükellefiyete tabi olmanın ölçü ve şartlarını ifade etmektedir.

2) Dar Mükellefiyet

TC’de yerleşmeyen ( ikameti TR’de olmayan veya 6 aydan az oturanlar) TR’den gelir elde eden gerçek kişiler dar mükelleftir. Bunlar sadece TR’den kazandığı gelir ve iratlar için beyanname verir, yurtdışı gelirleri vergilendirilmez.

Gelir Unsurlarının Tespitinde Ticari Kazançlar

Ticari faaliyetlerin özellikleri : Emek ve sermayenin birlikte kullanılması / Devamlılık / Organizasyonlu faaliyet / Ticari ve sınai şekilde oluşturulan müessese. GVK’ya göre ticari kazanç, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançtır. Ticari ve sınai faaliyette, gelir elde etme amacının bulunması yeterlidir.

1) Ticari Faaliyet ( Alım-satim ) : Emek ve sermayenin birlikte kullanılarak devamlı organizasyonuna dayanan, zirai ve serbest meslek faaliyetleri dışında kalan tüm faaliyetlerdir. GVK’ya göre, esnaf faaliyetleri de ticari faaliyet sayılır.

2) Sınai Faaliyet ( yapım-satim ) : İmalat, üretim işleri sonucunda artık değer yaratma faaliyetidir. Yani sınai faaliyet, organizasyon çerçevesinde somut maddeler üzerinde değişiklik yapmaktır.

3) Ticari Kazanç Sayılan Diğer Faaliyetler ( hizmet ) : Ticari ve sınai olmayan otelcilik, nakliye, sigorta gibi hizmetlerin organizasyon altında sunulması da ticari kazanç sayılır. Mutlak olarak ticari faaliyet kabul edilen faaliyetler şunlardır; Maden, taş, kireç, kum, tuğla ve kiremit işletmek / Coberlik işleri / Özel okul ve hastane işletmek / Gayrimenkul alım satım ve inşaat işleri / Kendi nam ve hesabına sürekli olarak menkul kıymet alıp satma işleri / Diş protezi / Satimla veya trampayla alınan arazinin 5 yıl içinde parsellenip sonradan satılması / Çiftçiye ait olan ve zirai işletmeye dahil olmayan biçerdöver ve traktör işletmek ticari faaliyettir.

Zirai Kazancın Elde edilmesi

Gelir Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin 2. bendine göre, dar mükellefiyette zirai kazancın Türkiye’de elde edilmiş sayılması için zirai faaliyetin Türkiye’de icra edilmesi gerekmektedir. Zirai faaliyet aynı Kanunu’nun 52. maddesinde;

“Arazide, deniz, göl ve nehirlerde, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veyahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle nebat, orman, hayvan, balık ve bunların mahsullerinin istihsalini, avlanmasını, avcıları ve yetiştiricileri tarafından muhafazasını, taşınmasını, satılmasını veya bu mahsullerden sair bir şekilde faydalanılmasını ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.

ULUSLARARASI ULAŞTIRMA İŞLERİNDE TİCARİ KAZANÇ TESPİTİ

Yabancı ulaştırma işletmelerinin bir hesap döneminde elde ettikleri gayrı safi hasılata ortalama emsal oranları uygulanarak ticari kazançları tespit edilen yeni, yabancı ulaştırma işlerinde safi kazanç, gayrisafi kazancın belirli bir yüzdesi olarak bulunan tutar olacaktır. Oran olarak; deniz ulaştırması %15 , kara ulaştırması %12, hava ulaştırması %5

TİCARİ KAZANCIN BASİT USULDE TESPİTİ

Bazı mesleklere sahip olan sosyo-kültürel durumları gerçek usul de vergilendirmenin gereklerini tümüyle yerine getirmekten uzaktır. Bunlar bakkal, kasap gibi küçük ticaret erbabıyla tamirci terzi gibi faaliyetleri sermayeden çok emeğe dayanan küçük esnaf erbaplarıdır. Bunlar için G.V.K. basit usulde vergilendirileceğini öngörmüştür.

Basit usule göre defter tutulması söz konusu değildir. Basit usulde ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki olumlu farktan oluşan hasılatın alış ve giderler bir belgeye bağlanmak zorundadır.

GVK da basit usulü düzenleyen maddenin gerekçesinde kazancın bu şekilde tespiti sırasında işletmede kullanılan sabit kıymetler üzerinden amortisman ayrılmayacağı ve doğrudan gider yapılmayacağı belirtilmiştir. Ancak ödeme kaydedici cihazlarının alış bedelini kazancın tespitinde doğrudan gider yazabilir.

Basit usule tabi mükelleflere tanınan farklılıkları şöyle sıralayabiliriz:

-Defter tutmazlar.

-Vergi tevkifatı yapmaz ve muhtasar beyanname vermezler

-Geçici vergiye tabi değildirler

-KDV mükellefiyetleri yoktur.

-Kazancın tespitinde amortismana tabi iktisadi kıymetlerin alış ve satışını dikkate almazlar.

-Kullandıkları sabit kıymetler için gider yazamazlar ve amortismana tabi tutulamazlar.

Aldıkları ve verdikleri belgelerin kayıtları dilerlerse bağlı oldukları meslek odaları aracılığıyla dilerlerse meslek mensuplarına tutturabilirler ya da kendileri de tutabilirler.

Gelir Vergisinin Konusu Ve Mükellefiyet Şekilleri | 2024

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu