Ticaret Hukuku Avukatı İstanbul | Ticaret Hukuku
Ticaret Hukuku Avukatı İstanbul | Ticaret Hukuku
Ticaret, malların, ürünlerin ve hizmetlerin üretiminden tüketimine kadar olan süreçte değiş tokuşa konu olması ve alınıp satılmasıdır. Ticaret aslında ticari faaliyetlerin tamamını ifade eder.
Ticaret hukuku çok daha geniş bir kavramdır, ticarete ilişkin tüm ilişki ve durumların hukukudur. Bir durumun ticaret hukuku içinde yer alması, o işin ticari bir faaliyet olması, ticari işletme ya da ticaret şirket tarafından yürütülmesi ya da düzenlendiği hukukî kaynak nedeniyle olabilir.
Ticaret hukukunun aktörü tacirdir. Tacirler arasında ekonomik yaşamın hemen her alanında ticari faaliyetleri yürütenler ticaret şirketleridir.
Ticaret hukuku, kamu hukuku-özel hukuk ayrımında, özel hukuk içinde yer alır. Özel hukukta iradelerin eşitliği ve serbestliği kuralı geçerlidir.
Konuları
Türk hukukunda ticaret hukukunu düzenleyen esas kaynak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’dur. Bu kanunda yer alan konular; ticari işletme, ticaret şirketleri, kıymetli evrak, taşıma işleri, deniz ticareti ve sigortadır. Ticaret Kanunu’nun ilgili maddelerine dayalı çıkarılmış çok sayıda yönetmelik, tüzük ve bakanlar kurulu kararı da kaynaklar arasındadır.
Ticaret hukukunun alanına giren diğer konular; sermaye piyasası hukuku, banka hukuku, fikrî ve sınaî mülkiyet hukuku, rekabet hukuku, taşıma hukukudur. Bu konuları düzenleyen ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnameler bulunmaktadır.
Ticaret Hukuku Avukatı İstanbul | Ticaret Hukuku
Kaynakları
Türk Ticaret Kanunu,
Sermaye piyasası kanunu,
Kooperatifler kanunu,
Çek kanunu,
Ticari işlemlerde taşınır rehni kanunu,
Bankacılık kanunu,
Rekabetin korunması hakkında kanun,
Taşıma hukukuna ilişkin uluslararası konvansiyonlar
TTK’da ticaretle ilgili hususlar bakımından özel düzenlemelere yer verilmiştir; ticari işlerin diğer işlerden farklı sonuçlarına yer verilmiş, ticari işletmeler hakkındaki bazı işlemler ayrıca düzenlenmiş, tacir kişinin tacir olmayan kişilere nazaran sorumluluk ve hakları ayrıca tanzim edilmiştir.
Ticari işletme ve tacirler için ayrı bir sicil oluşturulmuş (ticaret sicili), ticari hükümler ayrıca zikredilmiş, ticari davalar ve ticari davaların görüleceği mahkemeler de diğer dava ve mahkemelerden ayrılmıştır.
Ticari Hükümler
Ticari hükümlerin özelliği ticari işlere öncelikle uygulanacak olmalarıdır. TTK m. 2/2 hükmü uyarınca; “Mahkeme, hakkında ticari bir hüküm bulunmayan ticari işlerde, ticari örf ve âdete, bu da yoksa genel hükümlere göre karar verecektir.” TTK’nın 1. maddesinde, TTK’nın Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçası olduğu da vurgulanmıştır.
Ticari işlere uygulanacak hükümler ticaret kanununun hükümlerinden ibaret olmayıp, başta medeni kanun ve borçlar kanunu olmak üzere diğer kanun hükümleri de ticari işlere uygulanacaktır.
Ticari Örf ve Adet
Örf ve adet kuralları, belli bir yer veya bölgede uzunca bir süre kabul görerek uygulanan ve bu uygulamaya bağlı olarak toplumda uyulması zorunlu olduğu kanaati oluşan kurallardır. Ticari örf ve adet kuralları da tacirler arasındaki uzunca süre devam eden tatbikata bağlı olarak oluşan kurallardır.
TTK m. 2/3 hükmü uyarınca, “Ticari örf ve adet, tacir sıfatını haiz bulunmayanlar hakkında ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde uygulanır.” Buna göre, ticari örf ve adet tacirler hakkında mutlak olarak uygulanacak; tacir olmayan kimseler hakkında ise ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde uygulanacaktır.
Kişi tacir olduğundan ticari örf ve adeti bilmediği savunmasında bulunamayacak iken, kişi tacir değilse, ticari örf ve adet kuralından haberdar olmadığı savunması ile, kuralın kendisi hakkında uygulanmasını engelleyebilecektir.
Teamüller, örf ve adet kuralı niteliği kazanmamış, alışkanlık niteliğinde olan kurallardır.
TTK m. 2/1 teamül ile ticari örf ve adet kuralı arasındaki farka işaret etmekte, teamülün mahkemenin yargısına esas olamayacağını, ancak irade açıklamalarının yorumunda teamüllerin de dikkate alınacağını belirtmektedir. Mahkeme bir karar verirken, kararına hukuki dayanak olarak teamülü gösteremeyecektir.
Aynı konuda birden fazla ticari örf ve adet kuralı varsa, bunlardan hangisinin somut uyuşmazlığa uygulanacağı konusunda TTK m. 2/2 hükmü devvreye girmektedir:” Ticaret dalına özgü ticari örf ve adetler genel olanlara üstün tutulur. İlgililer aynı bölgede değillerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmedikçe, ifa yerindeki ticari örf ve adet uygulanır.”
Ticari Davalar
Ticari davalar diğer davalardan ayrı olarak tasnif edilmiştir. Bunun en pratik sonucu ise, ticari davaların ticaret mahkemelerinden görülecek olmasıdır. Yani bir davanın ticari dava olup
olmadığının tespitinin en önemli sonucu o davanın görüleceği mahkemenin tespit edilmesindedir. Davanın açılacağı mahkeme doğru tespit edilemezse dava usulden reddedilir.
Hangi hususlara ilişkin hukuki uyuşmazlıkların ticari davaya konu olacağı TTK m. 4’te düzenlenmiştir. Bazı hususlar sayma yoluyla tespit edilmiş ve davanın taraflarının tacir olup olmadığına bakılmaksızın sayılan hususlardan doğan davaların ticari dava olacağı hükme bağlanmıştır.
Sayma yoluyla tespit edilen mutlak olarak (tarafının tacir olup olmadığına bakılmaksızın) ticari dava sayılan hususların haricinde kalan uyuşmazlıkların ticari davaya vücut verip vermeyeceği, uyuşmazlığın her iki tarafında da ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğup doğmadığına bağlıdır. Buna göre mutlak olarak ticari dava sayılmayan bir husustan doğan bir uyuşmazlık her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili ise söz konusu uyuşmazlığa ilişkin dava ticari dava sayılır.
İhtilaf konusu işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, mutlak olarak ticari davaya vücut veren hususlar TTK m. 4 uyarınca: “Ticaret kanununda, Türk medeni kanunu ve borçlar kanununun 4. maddede sayılan hükümlerinde, Fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardır.”
TTK m. 4 hükmü uyarınca sayılan hususlardan doğan çekişmesiz yargı işleri de ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
Sayılanlar dışında kalan hususlardan doğan davalarını ticari dava sayılabilmesi için o hususun her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması gerekir Her iki tarafın da ticaret şirketi (kollektif, komandit, anonim, limited, kooperatif) olduğu tüm durumlarda dava ticari bir davadır.
Ticari Davalar ve Çekişmesiz Yargı İşlerinin Görüleceği Mahkemeler
TTK md 5/1’e göre; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
TTK md 5/2’e göre; “Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4. madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde hâkimler ve savcılar yüksek kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir.”
Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisidir.
Ticaret Hukuku Avukatı İstanbul | Ticaret Hukuku
Stajyer Av. İrem Berçem ARIKAN
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere asalhukukdanismanlik@gmail.com adresine gönderebilirler.