MANŞET

Bitlis Fahiş Nafaka Miktarının İptali

Bitlis Fahiş Nafaka Miktarının İptali

FAHİŞ NAFAKA MİKTARININ İPTAL EDİLMESİ

Nafaka artırım talebiyle açılan davada mahkeme nafaka miktarının belirlenebilmesi için neleri inceler?

Nafaka artırım talebiyle açılan davada aile mahkemesi, nafaka miktarının davacı talebi üzerine artırılıp artırılmamasına karar verirken davacının ve nafaka çocuk için ödeniyorsa çocuğun değişen ekonomik koşullarını, maddi ihtiyaçlarını incelerken aynı zamanda nafaka yükümlüsü olan davalının da maddi gelirini, geçimini sağlamakla yükümlü olduğu başka kimselerin var olup olmadığını, ekonomik olarak yaşam şartlarını incelemekte olup nafaka miktarını buna göre tayin etmektedir.

Nafaka artırım talebi sonucu nafaka artış miktarı fahiş miktar üzerinden belirlendiyse iptali sağlanabilir mi?

Nafaka alan kişinin nafakanın artırılması talebiyle aile mahkemesine başvuru yapmasından itibaren aile mahkemesi tarafından görülen nafaka artırım davasında davacının talebi sonucu yerel mahkemece nafakanın artırılmasına karar verilmesi ve bu artırımın davalının ekonomik gücü anlamında fahiş miktar olarak tespit edilmesi halinde bir üst mahkeme tarafından fahiş nafaka miktarının iptaline karar verilebilecektir veya nafaka alan davacı tarafından açılan nafaka artırım davasında talep edilen nafaka miktarı yerel mahkeme tarafından davalının ekonomik durum ve şartlarına göre fahiş miktar olarak görülerek reddedilebilecektir.

 

Nafaka artırımı için Yüksek Mahkeme tarafından belirlenen miktarın fahiş olduğuna ilişkin Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bireysel başvuru kararına göre,

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluyla ve başvurucu İ.A. tarafından davacının nafaka artırım talebi sonucu nafaka miktarının fahiş miktar üzerinden belirlendiği gerekçesiyle gerçekleştirdiği başvurusunda Anayasa Mahkemesi tarafından söz konusu davanın yargılamasının yapıldığı Yüksek Mahkeme tarafından başvurucunun hangi miktarda gelire sahip olduğuna, ekonomik olarak nafakanın artırıldığı miktarın kendisi tarafından karşılanıp karşılanamayacağına ilişkin yeterli bir araştırma yapılmadığı ve yalnızca kolluktan alınan bilgiler çerçevesinde mahkeme tarafından net bilgiler elde edinilmeden karar verildiği gerekçesiyle ve bunun sonucunda nafaka artırım bedelinin fahiş olduğuna, başvurucunun nafaka artırım davası sonucunda elde ettiği gelirden daha yüksek miktarda nafaka ödemesine karar verilmesinin başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlaline neden olduğuna ve bu sebeplerle yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bitlis Fahiş Nafaka Miktarının İptali

TÜRKİYE CUMHURİYETİ 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

“KARAR”

Başvuru Numarası : 2016/3140

Karar Tarihi : 07/11/2019

Başvurucu; şirket elemanı olarak asgari ücretle çalıştığı, 950 TL aylık aldığı şeklindeki iddiasını derece mahkemesi önünde 9/1/2015 tarihli cevap dilekçesinde ve temyiz dilekçesinde dile getirmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Bilgi Sistemi’ndeki kayıtta başvurucunun Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde temizlik ve yardımcı hizmetler sınıfında çalıştığı belirtilmektedir. Derece mahkemesinin başvurucunun çalıştığı kurumla iletişime geçerek başvurucunun görevinin ne olduğunu, ek gelir ve diğer ödemelerle birlikte aylık ne kadar gelir elde ettiğini araştırmak suretiyle konuyu aydınlatması mümkün iken bu konuda hiçbir araştırma ve değerlendirme yapmadığı, kararda bu iddiaya yönelik olarak bir gerekçe de ortaya koymadığı vurgulanmalıdır. Başvurucunun söz konusu iddialarını temyiz aşamasında da öne sürmüş olduğu ancak Yargıtay tarafından da bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Somut olayda Mahkeme tarafından başvurucunun boşandığı eşi ve dört çocuğu için toplamda aylık 1.000 TL nafaka ödemesine hükmedilmiştir. Mahkemece tarafların ekonomik durumlarının araştırılması sırasında sadece kolluk tarafından verilen bilgilerin esas alındığı görülmektedir. Mahkemece başvurucunun Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde memur olarak çalıştığı, aylık geliri hakkında bilgi sahibi olunmadığı kabul edilmiştir. Ancak başvurucu; Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde memur olarak değil şirket elemanı olarak asgari ücretle çalıştığını, 950 TL aylık aldığını iddia etmektedir. Başvurucunun aylık gelirinin gerçekten de 950 TL olması durumunda aleyhine hükmedilen aylık toplam 1.000 TL nafaka miktarının ölçülü olduğundan söz edilemez. Olayda taraflardan biri aleyhine bireysel olarak aşırı ve olağan dışı bir külfetin yüklenip yüklenmediğinin anlaşılabilmesi için tarafların ekonomik durumlarının tam olarak ortaya konulabilmesi önem arz etmektedir. Bu durumda derece mahkemelerinin kararlarının başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına ilişkin davanın sonucuna etkili olabilecek mahiyetteki iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe içermediği tespit edilmiştir. Bu sebeple kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının korunmasına yönelik usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla bireysel başvuruya konu olayda kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerin kamu makamlarınca yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

İncelenen olayda Anayasa Mahkemesi, derece mahkemesi kararının başvurucunun davanın sonucuna etkili olabilecek mahiyetteki iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe içermemesi nedeniyle ihlal sonucuna ulaşmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararlarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, ihlalin tespitiyle birlikte yargılamanın yenilenmesine ve lehine uygun miktarda tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Buna karşın, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

 

Nafaka artırımı için yerel mahkeme tarafından belirlenen miktarın fahiş olduğuna ilişkin Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından verilen karara göre,

Söz konusu Anayasa Mahkemesi kararının yanı sıra iştirak nafakasının artırılması talebiyle aile mahkemesine başvuran davacı tarafından talep edilen nafaka miktarının artırılmasına ilişkin miktarın fahiş olduğu gerekçesiyle Yargıtay 3. Hukuk Dairesince verilmiş olan fahiş nafaka miktarının iptaline ilişkin farklı bir karar da mevcuttur. Söz konusu karara göre, davacı annenin ekonomik olarak gelir elde ettiği bir işte çalışması, iştirak nafakası talep edilen çocuğun devlet okulunda öğrenim görmesi ve nafaka yükümlüsü babanın maddi gelirinde belirgin bir artış olmaması gerekçeleri birlikte değerlendirilerek davacı anne tarafından çocuk için talep edilen iştirak nafakası miktarı fahiş miktar olarak görülmüş olup söz konusu talep reddedilmiştir.

Bitlis Fahiş Nafaka Miktarının İptali

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ

E. 2017/2793 

K. 2019/1152 

MAHKEMESİ : Aile Mahkemesi

Davacı vekili dilekçesinde; boşanma davasında velayeti müvekkiline verilmiş olan 2006 doğumlu müşterek çocuk için hüküm altına alınmış olan 1000 TL iştirak nafakasının yetersiz kaldığını, ayrıca davalının geliri durumunun çok iyi olduğunu ileri sürerek; iştirak nafakasının aylık 1000 TL’den aylık 2000 TL’ye çıkartılmasını, her yıl mahkemece takdir edilecek oran nispetinde nafakanın artırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; davanın reddini talep etmiştir . Mahkemece; davanın kabulü ile iştirak nafakasının aylık 1000 TL’den 2000 TL’ye çıkartılmasına karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1-) Davacı vekili temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; Bir davada birden fazla istek kalemlerini içeren talepte bulunulması halinde mahkemece bu istek kalemlerinin her biri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi zorunludur. Somut olaya gelince; davacı, hükmedilecek nafaka miktarının mahkemece takdir edilecek bir (üfe-tefe ortalaması) oran dahilinde artırılmasını talep etmiş olmasına rağmen, mahkemece bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 2-) Davalı vekili temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; TMK. nun 327. maddesinin 1. fıkrası; “Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.” hükmünü, 330. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesi; “ Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir.” hükmünü, 331. maddesinde ise; “Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” hükmünü içermektedir. Yukarıda açıklanan yasa maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, iştirak nafakası; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana ile babanın mali durumlarına göre takdir edilir. Buna göre, nafaka takdirinde; çocuğun yaşça büyümesi nedeniyle artan ihtiyaçları ile ana ve babanın mali durumlarındaki değişiklik araştırılıp, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak bir karar verilmelidir. Somut olayda; artırılması istenilen nafakanın 26.12.2011 tarihinde kesinleşen boşanma davası ile kararlaştırıldığı, iş bu davanın açıldığı 24.11.2014 tarihinde ise aradan geçen yaklaşık 3 yıllık sürede müşterek çocuğun yaşının ilerlemesi nedeniyle masraflarının arttığı, bu sebeple nafakanın da hakkaniyet ölçüsünde artırılması gerektiği uygun görülse de; babanın gelirinde belirgin bir artışın olmaması, müşterek çocuk Sena’nın devlet okulunda öğrenim gördüğü, annenin bankada çalıştığı, aylık gelirinin 2800 TL olduğu göz önüne alındığında mahkemece, aylık 1000 TL’lik artış yapılarak fahiş miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Buna göre, mahkemece; velayeti anneye bırakılmış olan çocuğun ihtiyaçlarını azami ölçüde karşılayacak, davalının geliri ile orantılı ve annenin müşterek çocuğun giderlerine katılım yükümlülüğü de nazara alınarak hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmesi ve bu suretle taraflar arasında önceden kurulan dengenin yeniden sağlanması gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdir edilmesi doğru görülmemiş ve bu husus bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Bitlis Fahiş Nafaka Miktarının İptali

Stajyer Derya MERİÇ

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere asalhukukdanismanlik@gmail.com adresine gönderebilirler.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu