MANŞET

Yargıtay Kararları| Sigorta Hukuku

Yargıtay Kararları| Sigorta Hukuku

SİGORTA HUKUKU 

4. Hukuk Dairesi         2021/4511 E.  ,  2021/8347 K.

Davacı: ,davacıların olan desteği …’un sevk
ve idaresindeki aracın 25/09/2011 tarihinde karıştığı tek taraflı trafik kazasında vefat etmesi
nedeniyle, müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını, sigorta şirketine tazminat ödenmesi için yapmış
oldukları başvurunun sonuçsuz kaldığını beyanla, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik her bir
müvekkili için 10.000,00’er TL olmak üzere 20.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının
davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ;başvurunun reddini talep etmiştir.

Davalı: Davanın reddini talep etmiştir. Sigorta Tahkim Komisyonu davacılar desteği  kendi kusuruyla kazaya ve
ölüme sebebiyet verdiğinden davacıların davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunamayacakları
gerekçesiyle başvuru sahibinin talebinin reddine karar vermiştir.

Yargıtay: Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı BK’nın 53/III. maddesinde düzenlenmiş olup;”Ölüm
neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını
da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun
kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki
yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek
olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın
ödettirilmesidir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı
kararının gerekçesinde de: “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza
olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek
ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde
kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmıştır.

Yargıtay Kararları| Sigorta Hukuku

Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil,
destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde
doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla
tam kusurlu araç sürücüsünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin ve
sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu
ve kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel
Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı …, işletenin ve dolayısıyla sürücünün
üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacılar da zarar
gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı … zararın tamamından sorumlu olacağından,
davacılar davalı … şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecektir.

Eldeki dosyada Uyuşmazlık Hakem Heyetince her ne kadar; davacılar desteği kendi kusuruyla kazaya
ve ölüme sebebiyet verdiğinden, konuya ilişkin 2017-17/1315 E, 2017/1239 K sayılı HGK kararı da
dikkate alındığında, davacıların davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talebinde
bulunamayacakları gerekçesiyle başvurunun reddine karar verilmiş ve İtiraz Hakem Heyetince davacı
vekilinin itirazının reddine karar verilmiş ise de , davaya konu kaza 25/09/2011 tarihinde meydana
gelmiş olup, davalı … tarafından düzenlenen poliçe teminat başlangıç ve bitiş tarihleri 01/06/2011-
01/06/2012 tarihleri olup, davalı … şirketinin sorumluluğunun kapsamı 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe
giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na göre
belirlenmeyecektir.

davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi
sıfatıyla talep ettiği tazminatı zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilindeki
zararları karşılamakla yükümlü olduğu,davacıların talebinin trafik sigortası teminatı kapsamında kaldığı
gözetilerek, davacıların davalı … şirketinden destek tazminatı talep etme hakkı bulunduğundan, İtiraz
Hakem Heyetince, davacı vekilinin bu hususa ilişkin itirazlarının kabulüne karar verilerek işin esasına
girilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve
bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay Kararları| Sigorta Hukuku

VATANDAŞLIK 

Davacı: Davacı vekili, davalı ile vekil edeninin Avusturya Josefstadt İlçe Mah­kemesi’nin 04.12.2003 tarihinde kesinleşen kararı ile boşandıklarını, daha sonra aynı mahkemede vekil edeni tarafından açılan ve evlilik birliği içerisinde edinilen mal paylaşımın eşit oranda yapılması gerektiği yönündeki Avusturya Josefstadt İlçe Mahkemesi’nin27 C4/05b-85 sayılı kararının infazının sağlanması bakımından tenfizine karar verilmesini istemiştir.

Davalı: Davalı vekili; malların tasfiyesinde taşınmazlar için bulundukları ülke  hukukunun uygu­lanması gerektiğini, bu hususun kamu düzeninin bir gereği olduğunu, kaldı ki tarafların Avusturya Josefstadt Mahkemesi’nden verilen boşanmalarına ilişkin hükmün tenfizinin yapılmadığı gibi, davacının dava konusu edilen malların edinilmesinde katkısının da bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulü ile Avusturya Josefstadt Bölge Mah­kemesi’nin evlilik birliği içerisinde kazanılan malvarlığı ile tasarrufların pay­laşımına dair 13.06.2008 tefhim, 01.09.2008 kesinleşme tarihli kararının 5718 sayılı Kanun’un 50. maddesi hükmü uyarınca aynen tenfizine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay: Tarafların 17.02.1959 tarihinde evlendikleri, evlendikleri tarihte her ikisinin de Türk vatandaşı oldukları, daha sonra Avusturya Josefstadt İlçe Mahkemesi’nin 13.10.2003 yılında açılan ve 04.12.2003 tarihinde kesinleşen kararı ile boşandıkları an­laşılmıştır. Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan kararların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağ­lıdır (5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun m. 50). Bundan ayrı yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi için, yabancı ilamın  tenfiz koşullarını taşıdığının mahkemece tespiti gerekir (5718 s. MÖHUK m. 58). Tenfiz kararı sadece yenilik doğurucu (usuli) bir hükümdür. Türk Hukukuna göre, yabancı bir mahkeme hükmünün tenfiz edilebilmesi için, bu mahkeme hükmünün verildiği ülke hukukuna göre kesin ve icra edilebilir olması şarttır. Ancak, yabancı mahkeme hükmü Türkiye’de icra edilebilirlik gücüne sadece ve münhasıran Türk Hukukuna göre verilen bir tenfiz kararıyla sahip olabilir.

Her ne kadar Avusturya Josefstadt Mahkemesi’nin verdiği boşanma kararı 04.12.2003 tarihinde kesinleşmiş ve verildiği ülkede kesin delil ve kesin hüküm olarak kabulü sonucunu doğurabilmekte ise de, kararın Türkiye’de uygulanabilmesi ancak bir tenfiz kararı verilmesi halinde mümkün olabilecektir (MÖHUK m. 50). Ne var ki ortada bir karar söz konusu değildir. Bu husus eldeki davanın görülebilmesinin ön koşulunu oluşturmaktadır. Çünkü davacı Yurdagül aynı zamanda Türk vatandaşıdır. Saptanan bu hukuki ve somut olgular karşısında tarafların boşanmalarına ilişkin bulunan yabancı mahkeme kararının yetkili ve görevli Türk Mahkemesi tarafından  tenfizine karar verildiği ileri sürülüp kanıtlanmadığı gibi bu konuda açılmış bir dava da söz konusu olmadığına göre, davanın görülebilirlik koşulu olan mal rejiminin sona ermesi somut olayda gerçekleşmemiştir. Yabancı mahkemece verilen boşanma kararı yetkili Türk Mahkemesince tanıma veya tenfiz kararı verildiği takdirde Türk Hukuku bakımından hukuki sonuç doğurur.·Yabancı kararla ilgili tanıma veya tenfiz kararı verilmedikçe veya bu yönde açılan dava reddedildiği takdirde o karar, Türkiye’de Türk Hukuk Sistemi açısından hukuki sonuç doğurmaz ve taraflar boşanmış sayılmazlar. O halde tarafların evliliği Türk HUKUKU açısından halen devam etmekte olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA karar verilmiştir.

Yargıtay Kararları

TAZMİNAT HUKUKU 

10. Hukuk Dairesi 2021/472 E. , 2021/15945 K.

Davacı: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, kazalı sigortalının geçirdiği iş kazası sonucu sürekli iş
göremezliğe uğradığı iddiasıyla 5.000,00-TL maddi, 30.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden
işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı: Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Yargıtay: davacı kazalı sigortalının dava dışı Marmara Temizlik … Ltd. Şti.‘ nde hasta bakıcı
olarak çalıştığı, olay günü kazalının, … Tıp Fak. Diş Hek. … Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü hasta
hizmetleri işlerinin yapıldığı işyerinde, hasta transfer sedyesinde bulunan oksijen tüpünün değişimini
yaparken tüp saatini dolu tüpe taktığı sırada, oksijen tüpünün birden alevlenip başlığın patlaması
sonucu yaralandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece itibar edilen – tek iş güvenliği uzmanı tarafından
düzenlenen – 08/10/2018 tarihli kusur bilirkişi raporunda; davalı asıl işveren … Ünv. Rektörlüğü’nün %
40 oranında , dava dışı alt işveren Marmara Temizlik Şti. nin % 60 oranında kusurlu olduğunun,
kazalının ise kusursuz olduğunun tespit edildiği,

Mahkemece yapılacak iş; A sınıfı İş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetine konuyu yukarıda
açıklandığı biçimde incelettirmek, tarafların iş kazasının gerçekleşmesindeki kusur oranlarını – tarafların
dosyada mevcut kusur raporlarına itirazları da göz önünde tutulmak suretiyle- her türlü şüpheden uzak
şekilde tespit ettirmek, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış ,hakları da gözeterek  bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup BOZMA nedenidir. 

İCRA HUKUKU 

Davacı: davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı arasında yapılması düşünülen bir iş için Garanti Bankası Halaskargazi Şubesi 24871365 müşteri numaralı hesabından 15/07/2015 tarihinde 56.000 USD avans gönderildiğini yapılan tüm sözlü görüşmelere rağmen davalı tarafından işin yerine getirilmediğini bununla birlikte ödenen avansın iade edilmediğini bu sebeple İstanbul 37. İcra Müdürlüğü’nün 2015/20846 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ve davalıya ödeme emri gönderildiğini ancak davalının 13/08/2015 tarihinde takibe, borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, yapılan itirazın haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile icra  inkar tazminatına hüküm edilmesini talep etmiştir.

Davalı: Davalı vekili; müvekkili şirkete Denizbank Nilüfer Şubesine ait 650.000.- TL bedelli Sayılgan Dokuma Ticaret A.Ş.’ye ait çeki cirolayarak teslim ettiğini ancak çekin karşılığının bulunmadığını dava dışı Nimet Hacıbekiroğlu tarafından karşılıksız çek nedeniyle müvekkili şirket hesabına 03/06/2015 tarihinde 250.000.- TL ödeme yapıldığını, 06/07/2015 tarihinde de aynı çek için dava dışı Blane Teknoloji A.Ş. Tarafından 250.000.- TL ödeme yapıldığını yapılan görüşmelere istinaden çekin keşideci Sayılgan Dokuma Boya İplik A.Ş. Yetkili…’a iade edildiğini, tahsil edilmeyen bakiye 150.000.- TL için Sayılgan Ticaret A.Ş. Tarafından 15/07/2015 tarihinde yeni bir çek verildiğini, bu çekinde karşılığının bulunmaması nedeniyle aynı gün SBK HOLDİNG A.Ş. tarafından müvekkili şirket hesabına 56.000 USD ödeme yapıldığını, ödeme yapılması üzerine 150.000.- TL’lik ikinci çekin yine Sayılgan Ticaret A.Ş’ye iade edildiğini yapılan ödemelerin dava dışı keşideci firma olan Sayılgan Dokuma A.Ş’nin borcuna karşılık yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, yapılan istinaf incelemesinde; davalı davaya konu paranın kendilerine gönderildiğini (maddi vakıayı) ikrar etmiş, ancak, bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle (avans olarak) değil, başka bir nedenle (üçüncü kişiye ait bir borcun ödenmesi amacıyla) gönderildiğini savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirmiş olup, davalının savunması, vasıflı ikrar (gerekçeli inkâr) niteliğindedir ve vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden tarafa değil, vakıayı ileri süren tarafa ait olduğundan, davacı taraf, davaya konu havalenin avans olarak gönderildiği yolundaki iddiasını yazılı delille kanıtlayamadığından ve yemin deliline de dayanılmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf istemlerinin reddine, davacının takipte kötüniyetli olduğu sabit olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin de istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.

Yargıtay: Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Yargıtay Kararları

ŞİRKETLER HUKUKU

Davacı: Davacı vekili; Davacı idareye vergi borcu bulunan … Denetim Danışmanlık ve Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti.’nin vergi borçlarının ödenmesini imkansız kılmak için davalı …Ş.’nin diğer davalı … Tur. İnş. Tem. Nak. İth. İhr. San. Tic. Ltd. Şti. İle imzalamış oldukları bir kısım sözleşmelerden 6183 sayılı A.A.T.U.H.K.’nun 24 ile 31. Maddeleri uyarınca borçlu şirkete ait haciz bildirisinin tebliğ tarihi olan 20/12/2012 tarihinden sonra akdedilenlerin iptali ile iptale konu sözleşmelerden dolayı … Tur. İnş. Tem. Nak. İth. İhr. San. Tic. Ltd. Şti.’nin davalı …Ş.’ne ödediği veya ödeyeceği Yeminli Mali Müşavirlik sözleşme bedellerinin tespit edilerek borçlu davalı … Denetim Danışmanlık ve Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti.’nin vergi borçlarına mahsuben müvekkili idareye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı: Davalı …Ş. Yetkilisi … vekili; müvekkili şirketin borçlu şirketlerle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, davacı idarenin taleplerinin alacak davası niteliğinde olmayıp 6183 S. AATUHK 24-31. maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası olduğunu bu bağlamda da ortada tasarrufun iptalini sağlayacak nitelikte bir işlem bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davalı …Ş.’nin dava dışı borçlu şirketlerden tamamen ayrı bir tüzel kişilik olduğu, dava dışı borçlu şirketlerin birleşme, devralma, bölünme ya da tür değiştirme yoluyla  davalı şirkete devrolmamış olduğu, bu sebeple şirket ortağının vergi borcundan kaynaklanan alacaktan dolayı davalı şirket tüzel kişiliğinin de sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.

Davalı ...Ş’nin ve dava dışı … Denetim Danışmanlık ve Yeminli Müşavirlik Ltd. Şti’nin hissedarının … olması, iki şirketin faaliyet alanının aynı olması, davacının davalı … Ltd. Şti’nin muvazaalı kurulduğu iddiası olması sebebi ile hakimin davayı nitelendirme ve aydınlatma ödevi gereğince; taraflar arasındaki ilişkiyi belirlemek adına dava dışı … imzalanan sözleşme tarihinde ve sözleşme tarihinden önce alacağı olup olmadığının, belirlenmesi, var ise bu borcun akıbetinin ne olduğu, … tarafından yeni kurulan … Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. firmasına aktarılıp aktarılmadığı, aktarılmış ise ödemelerin yeni şirkete yapılıp yapılmadığı, tarihlerinin ne olduğu, konularında ayrıntılı, denetime elverişli uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir. Temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 05/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

Yargıtay Kararları| Sigorta Hukuku

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu