ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI

Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Anayasa MK

Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Anayasa MK

07 Kasım 2006 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 26339

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2006/108

Karar Sayısı : 2006/77

Karar Günü : 17.7.2006

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İzmir 1. İdare Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 29.6.2001 günlü, 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında

Kanun’un 3.7.2003 günlü, 4916 sayılı Yasa ile değiştirilen 5. maddesinin altıncı,

yedinci ve sekizinci fıkralarının, Anayasa’nın 2., 10. ve 57. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri ve yürürlüklerinin durdurulması istemidir.

I – OLAY

Hazineye ait taşınmazın, Maliye Bakanlığı tarafından genel hükümlere ve Devlet İhale Kanunu’na dayanılarak

satışına ilişkin ihalenin iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan

Mahkeme iptalleri ve yürürlüklerinin durdurulması için başvurmuştur.

II – İTİRAZ VE YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

“İzmir 1. İdare Mahkemesi’nce, Gaffar Ural kaya vekili Av. Cezmi Peker tarafından İzmir, Konak İlçesi,

Göztepe mahallesi 6443 ada, 8 parselde Hazine Hazinesi adına kayıtlı taşınmazın genel hükümlere göre satışına ilişkin

8.11.2005 tarihli ihalenin iptali istemiyle İzmir Defterdarlığı Milli Emlak Dairesi Başkanlığı’na karşı açılan davada,

uyuşmazlığa esas alınan 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5. maddesinin altıncı,

yedinci ve sekizinci fıkralarının Anayasa’ya aykırı olduğu düşünüldüğünden 2949 sayılı Yasa’nın 28/1. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

Bakılan davanın, İzmir, Konak İlçesi, Göztepe mahallesi 6443 ada, 8 parselde Maliye Hazinesi adına kayıtlı taşınmazın genel hükümlere göre satışına ilişkin 8.11.2005 tarihli ihalenin;

davacının sözü edilen taşınmaz üzerinde gecekondusu bulunduğu, bu nedenle, ihalenin kendisine bildirilmesi gerekirken, bu hususta tebligat yapılmadığı iddialarıyla,

iptali istemiyle açıldığı, dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, dava konusu taşınmazın 4706 sayılı Yasanın

değişik 5. maddesinin 6. ve devamı fıkraları gereğince yapı sahibine satılmak üzere Konak Belediyesine devri için ilgili belediye ile davalı idare arasında yazışmalara konu olduğu,

ancak devir işlemi yapılmadan davalı idarece genel hükümlere göre satışı için 8.11.2005 tarihinde ihaleye çıkarıldığı,

üzerinde 31.12.2000 tarihinden önce yapıldığı iddia edilen gecekondusu bulunan davacıya ise ihalenin bildirilmediği anlaşılmaktadır.

Davanın yukarıda özetlenen konusu ile davacının iddiaları ve istemi dikkate alındığında, uyuşmazlığın

4706 sayılı Yasanın 5. maddesi hükmü dikkate alınarak çözümlenebileceği sonucuna ulaşılmıştır.

4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu’nun 5. maddesinin altıncı fıkrasında

“Belediye ve mücavir alan sınırları içinde olup Bakanlıkça tespit edilecek alanlarda bulunan,

Hazineye ait taşınmazlardan, 31.12.2000 tarihinden önce üzerinde yapılanma olanlar;

öncelikle yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerine satılmak ya da genel hükümlere göre değerlendirilmek üzere ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredilir.

Bu şekilde devredilen taşınmazlar, haczedilemez ve üzerinde üçüncü kişiler lehine herhangi bir sınırlı ayni hak tesis edilemez.

Bu taşınmazlar belediyelerce öncelikle talepleri üzerine yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerine, rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır.

Bu suretle yapılacak satışlarda satış bedeli, en az dörtte biri peşin ödenmek üzere üç yıla kadar taksitlendirilebilir.

Taksit tutarlarına kanuni faiz oranının yarısı uygulanır.

Taksitle satışa esas bedel ile taksit süresi ve sayısını belirlemeye belediyeler yetkilidir.” hükmü;

yedinci fıkrasında “Bu taşınmazlardan gerekli olanlar için öncelikle imar planları veya imar uygulaması yapılır.

Belediyelerce imar planı ve/veya imar uygulaması yapılmadan kadastral parsel üzerinden yapılan satışlarda,

düzenleme ortaklık paylarına ilave olarak, satışı yapılan arazinin düzenlemeden önceki yüzölçümünün %20’sinin,

satış bedelinden aynı oranda kaydıyla eğitim ve sağlık tesisleri ile diğer resmi tesis alanları için ayrılabileceğine ve

bu amaçla ayrılan alanların bedelsiz ve müstakil parsel şeklinde Hazine adına resen tescil edileceğine dair tapu kütüğüne şerh konulur.” hükmü yer almış;

aynı maddenin sekizinci fıkrasında da yapılacak yazılı tebligat tarihinden itibaren altı ay içinde satın alınma talebinde bulunulmayan

veya üzerinde yapılanma olmayan ve bu madde kapsamında devredilen taşınmazların genel hükümlere göre belediyece satılabileceği belirtilmiştir.

TC Anayasası’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin, adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,

bir hukuk Devleti olduğu vurgulanmış; “Kanun Önünde Eşitlik” başlığını taşıyan 10. maddesinde herkesin,

dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu,

hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları belirtilmek suretiyle,

hukukun temel ilkeleri arasında yer alan eşitlik ilkesine yer verilmiş; 57. maddesinde de Devletin, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde,

konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alacağı hükme bağlanmıştır.

4706 sayılı Yasanın 5. maddesinde yer alan yukarıda yazılı hükümler ile 31.12.2000 tarihinden önce Hazineye ait taşınmazlar üzerinde hiçbir haklı ve yasal gerekçeye dayanmadan,

başka bir anlatımla fuzuli işgal olarak işgal ettiği Hazine arazisi üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak ruhsatsız yapı yapan yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerine,

Hazineye ait taşınmazların satışı sırasında öncelik tanınmış olmakla, bu yola başvurmayan,

diğer bir anlatımla devletin koyduğu kuralları ve yasaları dikkate alarak,

Hazineye ait taşınmazları işgal etmeyen, ancak bu taşınmazların satışından yararlanmak isteyen kişi ya da kuruluşlara karşı yasa önünde eşitlik ilkesinin zedelenmesi sonucu ortaya çıktığı gibi,

üzerinde ruhsatsız yapı bulunan bu taşınmazlar için imar planları veya imar uygulaması yapılarak,

bir anlamda bu yapıların yasal duruma getirilmesi ve

sahiplerine Hazine taşınmazlarının satışında öncelik hakkı tanınmasının da yine yasalara uygun davranarak imar mevzuatına aykırı,

ruhsatsız yapı yapmayan kişiler yönünden haksız ve adaletsiz bir durum yaratacağı ve bu kişilerin,

hukuk devletine ve adalet anlayışına olan inanç ve güvenlerinin kırılmasına neden olacağı açıktır.

Diğer yandan, Hazine arazisi üzerine yapılan izinsiz yapıların ruhsatsız olduğu dikkate alındığında,

imar mevzuatına uygun olmayan yapıların, yapı sahiplerine, diğer vatandaşların aleyhine ve hukuka aykırı olarak yasal bir hak kazandırmasının yanında,

imar planları dikkate alınmadan, imar mevzuatına aykırı, plansız ve kontrolsüz bir yapılaşmanın,

Devletin, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alacağı yolundaki Anayasanın 57. maddesine de ayrılık içerdiği sonucuna varılmıştır.

Bu durumda, Hazineye ait taşınmazların satışından, hiçbir öznel ayrım yapılmaksızın ve yasal dayanağı olmadan hiçbir kişiye öncelik tanınmaksızın,

yasa önünde eşitlik ilkesinin gereği olarak tüm kişi ve kuruluşların yararlandırılmaları gerekirken,

bu taşınmazlarda 31.12.2000 tarihinden önce yapı yapanlara öncelik tanıyan ve bu suretle imar mevzuatına aykırı olarak ruhsatsız yapılmış yapılara da bir anlamda yasallık kazandıran

4706 sayılı Yasanın 5. maddesinin altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarının TC Anayasasının 2., 10. ve 57. maddelerine aykırılık içerdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 152. maddesi ve 2949 sayılı Yasanın 28/1. maddesi uyarınca,

Mahkememizce bakılmakta olan dava sebebiyle uygulanacak olan 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu’nun 5. maddesinin altıncı,

yedinci ve sekizinci fıkralarının iptali ve bakılan dava açısından bu fıkraların uygulanmasından doğacak

sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi için iptali istenen fıkraların yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve

dosyadaki belgelerin onaylı birer örneklerinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine,

davanın Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar bekletilmesine 19.4.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

III – İTİRAZ KONUSU YASA KURALI

4706 sayılı “Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 4916 sayılı Yasa ile değiştirilen ve itiraz konusu kuralları da içeren 5. maddesi şöyledir:

“MADDE 5 – Hazineye ait taşınmazların satış bedeli taksitle de ödenebilir. Taksitle ödeme halinde, satış bedelinin en az dörtte biri peşin,

kalanı en fazla iki yılda ve taksitlerle kanunî faizi ile birlikte ödenir.

Taksitli satışlarda taksit tutarını ve kanunî faizlerini karşılayacak miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu verilmesi veya satışı yapılan taşınmazın üzerinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümleri uyarınca Hazine lehine kanunî ipotek tesis edilmesi halinde,

taşınmaz alıcısı adına devredilir.

Alıcısı adına mülkiyet devri yapılmayan taşınmazlara ilişkin taksitli satışlarda, alıcı tarafından yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda,

tahsil edilen tutarlardan ihale sırasında alınan geçici teminata isabet eden tutar Hazineye irat kaydedilerek kalanı alıcıya aynen iade edilir.

Taksitlendirme dışında bırakılacak bedel ile taksit süresi ve sayısını köy sınırları veya belediye ve mücavir alan sınırları itibarıyla belirlemeye Bakanlık yetkilidir.

16.2.1995 tarihli 4070 sayılı Kanuna göre yapılan satışlarda bedelin taksitle ödenmesi halinde, taksitle ödenecek kısma faiz uygulanmaz.

Belediye ve mücavir alan sınırları içindeki Hazineye ait taşınmazların satış bedellerinin tahsil edilen kısmından öncelikle yerinde muhafaza edilemeyen yapıların tasfiyesinde kullanılmak şartıyla

%10’u, ilgili belediyelerin 20.7.1966 tarihli ve 775 sayılı Kanun hükümlerine göre oluşturulan fon hesabına aktarılır.

Kalan kısmından ise ilgili belediyeye %30, varsa büyükşehir belediyesine %10 oranında pay verilir.

Belediye mücavir alan sınırları dışındaki köylerde bulunan Hazine taşınmazlarının satış bedellerinin tahsil edilen kısmından,

%25 oranında; dörtte biri ilgili köy tüzel kişiliğine ödenmek ve kalanı diğer köylere götürülecek hizmetlerde kullanılmak üzere,

il özel idarelerine pay verilir. Bu paylar tahsilini takip eden ayın yirmisine kadar ilgili idarelerin hesaplarına aktarılır.

Belediyelere veya köy tüzel kişiliklerine yapılan satış ve devirlerden elde edilen gelirler ile özel ödenek kaydedilen satış gelirlerinden pay verilmez.

Belediye ve mücavir alan sınırları içinde olup, Bakanlıkça tespit edilen, Hazineye ait taşınmazlardan,

31.12.2000 tarihinden önce üzerinde yapılanma olanlar; öncelikle yapı sahipleri ile bunların kanunî veya akdi haleflerine satılmak ya da genel hükümlere göre değerlendirilmek üzere ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredilir.

Bu şekilde devredilen taşınmazlar, haczedilemez ve üzerinde üçüncü kişiler lehine herhangi bir sınırlı ayni hak tesis edilemez.

Bu taşınmazlar belediyelerce öncelikle talepleri üzerine yapı sahipleri ile bunların kanunî veya akdi haleflerine,

rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır. Bu suretle yapılacak satışlarda satış bedeli, en az dörtte biri peşin ödenmek üzere üç yıla kadar taksitlendirilebilir.

Taksit tutarlarına kanunî faiz oranının yarısı uygulanır. Taksitle satışa esas bedel ile taksit süresi ve sayısını belirlemeye belediyeler yetkilidir.

Bu taşınmazlardan gerekli olanlar için öncelikle imar planları veya imar uygulaması yapılır. Belediyelerce imar planı ve/veya imar uygulaması yapılmadan kadastral parsel üzerinden yapılan satışlarda,

düzenleme ortaklık paylarına ilave olarak, satışı yapılan arazinin düzenlemeden önceki yüzölçümünün %20’sinin,

satış bedelinden aynı oranda düşülmek kaydıyla eğitim ve sağlık tesisleri ile diğer resmî tesis alanları için ayrılabileceğine ve

bu amaçla ayrılan alanların bedelsiz ve müstakil parsel şeklinde Hazine adına resen tescil edileceğine dair tapu kütüğüne şerh konulur.

Yapılacak yazılı tebligat tarihinden itibaren altı ay içinde satın alınma talebinde bulunulmayan veya üzerinde yapılan olmayan ve bu madde kapsamında devredilen taşınmazlar genel hükümlere göre belediyece satılabilir.

Devir tarihinden itibaren üç yıl içinde belediyece satılamayan taşınmazlar,

belediyelerin muvafakatine ve hükme gerek olmaksızın Hazine adına resen tescil edilir.

Belediyece satılan taşınmazların satış bedelleri, alıcıları tarafından Bakanlıkça belirlenecek saymanlık hesabına yatırılır.

Bu bedeller hiçbir şekilde haczedilemez. Tahsil edilen bedellerden beşinci fıkraya göre pay ayrılır.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Hazineye ait taşınmazlar üzerinde yapılan her türlü yapı ve tesisler,

başka bir işleme gerek kalmaksızın Hazineye intikal eder. Yapı ve tesisleri yapanlar herhangi bir hak ve tazminat talep edemezler.”

IV – İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince yapılan ilk inceleme toplantısında, başvuru kararı ve ekleri,

ilk inceleme raporu, itiraz konusu Yasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine göre,

bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırsa,

bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için,

elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın o davada uygulanacak olması gerekir.

Uygulanacak yasa kuralları ise, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır.

Bakılmakta olan davaya ilişkin olayda, belediye sınırları içinde ve üzerinde yapı bulunan,

2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler Hakkında Kanun’a dayanılarak tapu tahsis belgesi verildiği ileri sürülen Hazine’ye ait taşınmazın,

4706 sayılı Yasa’nın 5. maddesinin altıncı fıkrasının birinci tümcesine göre belediyeye devri için ilgili belediye ile Maliye Bakanlığı arasında yazışmalar yapılmış,

ancak koşulları oluşmadığı için söz konusu taşınmazın belediyeye devir işlemi gerçekleşmemiştir.

4706 sayılı Yasa’ya göre belediyeye devir işlemi yapılmayan taşınmaz, Maliye Bakanlığı tarafından genel hükümlere ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine dayanılarak ihaleye çıkarılmıştır.

Davacı tarafından, ihaleyle ilgili olarak kendisine tebligat yapılmadığı, Devlet İhale Kanunu hükümlerine aykırı ihale yapıldığı gerekçeleriyle,

ihale işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır.

İtiraz konusu kuralların yer aldığı 4706 sayılı Yasa’da, Hazine’ye ait taşınmazların, daha kısa sürede ekonomiye kazandırılması amacıyla satışlarının usul ve esasları düzenlenmiştir. Yasa’nın 4. maddesinde doğrudan satış yöntemleri belirlenmiş,

5. maddesinde ise taksitle ödeme, satış bedellerinden pay verilmesi ve taşınmazların belediyelere devir konularına yer verilmiştir.

4706 sayılı Yasa’nın 5. maddesinin itiraz konusu altıncı fıkrasının birinci tümcesinde, belediye ve mücavir alan sınırları içindeki Hazine’ye ait taşınmazların,

tümcede yazılı koşullara bağlı olarak ilgili belediyelere bedelsiz olarak devri düzenlenmiştir.

Buna göre, belediye ve mücavir alan içinde olup Maliye Bakanlığı’nca saptanan Hazine’ye ait taşınmazlar,

üzerinde 31.12.2000 tarihinden önce yapılanma olması halinde, öncelikle yapı sahipleri ile bunların yasal veya akdi haleflerine satılmak ya da

genel hükümlere göre değerlendirilmek üzere ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredilecektir.

maddenin, altıncı fıkrasının birinci tümcesinden sonra gelen itiraz konusu diğer tümceleri ile yedinci ve sekizinci fıkraları ise birinci tümcede belirtilen taşınmazların belediyelere devredilmesinden sonraki süreçle ilgili kuralları içermektedir.

Bu kuralların uygulanabilmesi için belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan ve altıncı fıkranın birinci tümcesindeki koşulları taşıyan taşınmazların belediyelere devredilmesi gerekmektedir.

Devir işlemi yapılmayan taşınmazlar için söz konusu fıkraların uygulanması mümkün değildir.

Olayda, 4706 sayılı Yasa kapsamında Maliye Bakanlığı ile ilgili belediye ve davacı arasında kimi yazışmalar yapılmış olmakla birlikte,

söz konusu taşınmazın bu Yasa uyarınca ilgili belediyeye devri hususu gerçekleşmemiş, bunun üzerine genel hükümler uygulanmıştır.

İtiraz konusu kuralların yer aldığı 4706 sayılı Yasa hükümlerine dayanılarak yapılan bir ihale de bulunmamaktadır.

Bakılmakta olan davada uyuşmazlık, Hazine’ye ait taşınmazın belediyeye devri ve bu devirden sonra belediye tarafından yapılması gereken planlama,

satış, taksitlendirme gibi işlemlerle ilgili olmadığından,

4706 sayılı Yasa’nın itiraz konusu kuralları, Maliye Bakanlığı tarafından yapılan ihale işleminin iptali nedeniyle açılan davayı olumlu ya da olumsuz etkileyecek nitelikte değildir.

Bu nedenlerle, başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.

V – SONUÇ

29.6.2001 günlü, 4706 sayılı “Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 3.7.2003 günlü, 4916 sayılı Yasa’yla değiştirilen 5. maddesinin altıncı,

yedinci ve sekizinci fıkralarının, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından,

bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,17.7.2006 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. VERGİ HUKUKU

Devletin mali işlerini inceleyen mali hukukun alt dalıdır.

Devlet ve o devletin vatandaşı arasındaki vergi ilişkisini, bireylerin sahip oldukları vergi yükümlülüklerini inceleyen hukuktur.
Vergi Hukukunun Kaynakları:
1. Bağlayıcı (asli) kaynaklar
2. Yardımcı (tali) kaynaklar

Bağlayıcı Kaynaklar:
• Anayasa
• Kanunular
• Uluslararası anlaşmalar
• Kanun hükmünde kararnameler
• Yürütme organlarının özel düzenleyici işlemleri
• İçtihadı birleştirme kararları
• Anayasa mahkemesi kararları

Yardımcı Kaynaklar:
• Doktrin
• Yargı kararları
• Maliye bakanlığı tarafından çıkartılan genel tebliğler
• Genelgeler
• İzahlar ve görüşler

Vergilendirme Süreci:

• 1.Vergiyi doğuran olay. Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar.
• Tarh (hesaplama): Vergi tutarının tespit edilmesi
• Tebliğ (haber verme): Tutarın mükellefe bildirilmesi
• Tahakkuk: Devletin vergiyi almaya hak kazanması
• Tahsil: Fiilen verginin alınması

Vergi Kanunları:
• Lafzı ve ruhu ile
Vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat,
• Hükümlerin kanunun yapısındaki yeri
• Diğer maddelerle olan bağlantısı

Vergi Hukukunun Diğer Hukuk Dallarıyla İlişkisi

Vergi Hukuku; anayasa hukuku, idare hukuku, devletler umumi hukuku, ceza hukuku, yargılamam ve takip hukuku ile ilişkilidir.
Anayasa Hukuku & Vergi Hukuku: Bu ilişkideki en önemli örnek 1982 anayasasının doğrudan vergilerle ilgili olmasıdır.

İdare Hukuku & Vergi Hukuku: Vergi yargısı idari yargıda yer alır. Vergi uyuşmazlıklarında uygulanacak hükümlerin idari yargıda düzenlenmesi de idari hukuk ile yargı hukukunun ilişkisini gösterir.

Devletler Umumi Hukuku & Vergi Hukuku: Birden fazla devletin vergilendirme yetkisi hakkındaki sorun ilgili devletlerin iç mevzuatı ile ve uluslararası hukukun ilkelerine göre çözümlenir.

Ceza Hukuku & Vergi Hukuku: Vergi hukuku ; vergi ceza hukukunun alt dalıdır. Bu sebeple bu iki hukuk dalı arasında ilişki vardır.

Vergi Hukukunun Bölümlenmesi:
• Genel Vergi Hukuku & Özel Vergi Hukuku
• Maddi Vergi Hukuku & Şekli Vergi Hukuku

Vergi Hukukuna Süreler
• Yasal Süreler: Kural olarak süreler yasa ile belirlenir.
• İdari Süreler: Bu süre idare tarafından belirlenir.
• Yargısal Süreler: Vergi yargısı organı tarafından belirlenir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu