Ticari İşletme Nedir | Ankara
Ticari İşletme Nedir | Ankara
Ticari İşletme Nedir (Tanımı ve Unsurları)
Ticari işletme, Ticaret Hukukunun temel kavramları arasında yer almaktadır.
İşletme, bir girişimcinin kazanç elde etmek amacıyla emek ve sermayesini bir organizasyonun içerisinde bir araya getirmesiyle birlikte oluşur.
Ticari işletme, esnaf işletmesi adına öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir elde etmeyi hedef tutan iş faaliyetlerinin, devamlı ve bağımsız bir şekilde yürütüldüğü işletme türüdür.
Not: Ekonomik anlamda her işletme, aynı zamanda ticari işletme değildir ancak her ticari işletme ekonomik anlamda da bir işletme türüdür.
Tacir; Bir ticari işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adına kendi işleten kimseye denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler gazete, radyo ve sair ilan vasıtalarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline kaydettirerek keyfiyeti ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi ister kendi adına ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına muamelelerde bulunan kimse, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tacir gibi mesul olur.
İşletme Nasıl Oluşur?
Ekonomi bilimine göre işletme, bir kazanç sağlamak amacıyla emek ve sermayeyi bir organizasyon yapısı içerisinde bir araya getirmesiyle oluşur. Ancak bu genel tanım ticaret hukukunun ticari işletme tanımına uymamaktadır. Çünkü her ticari işletme ekonomik anlamda da bir işletme olmasına karşın ekonomik anlamdaki her işletme aynı zamanda bir ticari işletme olmayabilir.
Halbuki yukarıda verdiğimiz tanım Ticaret hukukunun tanımına uygundur. Tekrarlayacak olursak ticari işletme esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedefleyen ve faaliyetlerin sürekli ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Bu tanımdan ticari işletmenin unsurlarına ulaşabiliriz.
Yukarıdaki tanıma göre işletmenin, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedefleyen faaliyetler göstermesi gerekir. Aynı zamanda bu faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde de yürütülmesi gerekir.
TİCARİ İŞLETMEYİ OLUŞTURAN UNSURLAR
Ticari işletmeyi oluşturan unsurlar, TTK madde 11/II’de belirtilmiştir. Hükümde sayılanlar, aynı zamanda ticari işletmenin ekonomik alt yapısını da ifade etmektedir. Çünkü kanun koyucu ticari işletmeyi ekonomik açıdan bir birim olarak belirlemiştir.
Tesisat, kiracılık hakkı, ticaret unvanı ve diğer adlar, patentler ve markalar, endüstriyel tasarımlar, faydalı modeller gibi bir işletmenin işletilmesi için devamlı bir şekilde tahsis olunan unsurlar, sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça, ticari işletmeye dâhil olur. İşletmenin maddi unsurları; tesisat taşınmazlar, bunların ayrılmaz parça ve teferruatları ile işletme bünyesindeki taşınırlar, depolar, şubeler, bir fabrika veya atölyedeki makineler ham madde olur.
Ticaret hukuku kavramları başlıklı makalemizin son kısmında, şube konusu hakkında bilgi vereceğiz.
Ticari İşletme Hukuku Nedir?
Konuyla alakalı olarak ticari işletme hukuku da sıklıkla merak edilmektedir. Ticari işletme hukuku, ticaret hukuku kapsamında bulunmaktadır. Bu hususta ticari işletme hukukunun ticaret hukukunun alt başlığı olduğunu da söylememiz gerekir. Ticari işletme hukuku, firmalara yönelik kapsamları en iyi şekilde ele almaktadır. Tacir ile esnaf arasındaki meydana gelen çeşitli anlaşmazlıklarda da ticari işletme hukukundan yararlanılmaktadır.
Ticari işletmenin devri nasıl yapılır?
Türk Ticaret Kanununun 11. maddesinin 2. fıkrasına göre, tesisat, kiracılık hakkı, ticaret unvanı ve diğer adlar, ihtira beratı ve markalar, bir sanata ilişkin veya bir şahsa ait model ve resimler gibi, bir müessesenin işletilmesi için daimi bir tarzda tahsis olunan unsurlar, sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça ticari işletmeye dahil sayılır.’
Tacirin işletmesi gereği yüklendiği borç ve yükümler, yani işletmenin pasifi de aktiflerle beraber işletmenin bir parçasını oluşturur.
Bunun yanında işletmenin kurduğu ilişkilerin, itibarının, deneyim ve ticari sırlarının, işyerinin ve de müşteri çevresinin yarattığı bir “iş değeri” vardır.
Böylece ticari işletme bir bütün olarak sözleşmelere konu olabilir. Bu sözleşmelerden birisi de ticari işletmenin devir sözleşmesidir.
Ticari işletmenin devri, alacaklılarına ve iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ancak devrin ticaret siciline tescil ve ilanı ile hüküm ifade eder. Devralan, işletmenin devrinin tescil ve ilanına kadar doğan borç ve yükümlerden de sorumludur. Devreden ise, devrin tescil ve ilanından sonra doğan borç ve yükümlerden sorumlu olmamakla beraber, devirden öncekilerden iki yıl süre ile devralanla birlikte müteselsilen (zincirleme) sorumludur. Bu sürenin başlangıcı, muaccel borçlar için devrin tescil ve ilanı veya alacaklıya ihbar tarihi, müeccel borçlar için ise borcun muaccel olduğu tarihtir.
YARGITAY KARARI
20. Hukuk Dairesi 2018/3196 E. , 2018/4828 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davada … …. Asliye Hukuk ve … 12. Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
… 12. Asliye Ticaret Mahkemesince somut olayda işin ticari iş niteliği taşımadığı gibi iki tarafın da tacir olmadığı gerekçesi ile görevsizlik verilmiştir.
… …. Asliye Hukuk Mahkemesince ise; icra dosyasında dayanak yapılan alacağın dayanağı belge ve Türkiye … … Şubesinden verilen yanıtta ve gönderilen dekont örneğinde ödenen ….000,00 TL’nin “… … Sondaj … Alımı … Bedeli” olarak davalıya ödendiği, davacı şirketin TTK anlamında şirket olduğu, davalının da makina imal edip satış yapan şahıs olduğu ve dolayısıyla tacir olduğu, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan uyuşmazlıkların 6102 sayılı Kanunun …. maddesi gereğince asliye ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiği, taraflar arasındaki işin her iki tarafında ticari işletmesini doğrudan ilgilendirmesi nedeniyle uyuşmazlığın ticari nitelikte mal alım satımına yönelik bulunması nedeniyle işin ticari iş sayılması gerektiği, davanın nitelendirilmesinde ki temel ilişkinin bu yönde olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (…, Gerekçeli- Açıklamalı İçtihatlı 6335 sayılı Kanunla güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, …, …. , Mart 2013, …. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun …/… maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki … ve …, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama
sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, … kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın …/…. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), … Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m….) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın …/…. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın …/…. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/…. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun …. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/…. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Somut olayda uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ile uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesi tarafından çözülebilmesi için, uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Dosya kapsamında davacı taraf ticari şirket olup ,davalı gerçek kişi tacir olduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında kaldığından asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşılmaktadır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın … ve …. maddeleri gereğince; … 12. Asliye Ticaret YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE …/06/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.