MANŞET

Cinsel İlişkiye Girmeme – Boşanma Avukatı

Cinsel İlişkiye Girmeme – Boşanma Avukatı

Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması halinde aile birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.

Evlenmenin sosyal amacı yanında, belki de daha önemli olarak nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır, tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen, psikolojik sebeple de olsa uzun evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları kızlık muayenesine dair rapordan anlaşılmaktadır. Bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar.

Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması karşısında eşlerde birbirine karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı şüphesizdir. Böyle bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek mümkün değildir.

Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve ondan sonrada devam edip etmeyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için davacıyı zorlamak açık bir haksızlıktır. Bu koşullar altında davacıdan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/4956 K. 2001/6274 T. 19.4.2001

Cinsel İlişkiye Girmeme – Boşanma Avukatı

AĞIZ VE VÜCUT KOKUSU

Ağız ve vücut kokusu, başlı başına boşanma nedeni değildir. Davalıda var olduğu iddia edilen bu rahatsızlığın tedavisinin mümkün olup olmadığı, davalının tedaviden kaçınıp kaçınmadığı, bu rahatsızlığın evlilik birliğini davacı koca için çekilmez hale getirip getirmediğinin, uzman hekimlerden oluşan sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

T.C.YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2005/2-208 K. 2005/262 T. 13.4.2005

Evlilik birliğinin önde gelen gayesi tarafların cinsel uyum içinde bulunmalarıdır. Tarafların evlenme gününden itibaren 22 gün bir arada kalmalarına rağmen cinsel birleşmenin olmadığı tartışmasızdır. Davalı tarafça birleşmeye davacı kadının yanaşmadığı, ya da buna engel olabilecek bir kusuru bulunduğu iddia ve ispatlanmış değildir.

Davalının fizik olarak normal bulunmasının şu durum karşısında önemi yoktur. Cinsel ilişkiden yoksun bir birliğin davacı için çekilebilirliğinden söz edilemez. Öyle ise istek doğrultusunda boşanmaya karar verilmesi gerekir.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1984/10433 K. 1984/10464 T. 24.12.1984

AMELİYATI VE SAĞLIK İLE İLGİLENMEME

Davacının, davalı eşinin yaşamsal önem taşıyan böbrek ameliyatı ile herhangi bir şekilde ilgilenmemesi, kişilik haklarına saldın niteliğindedir.
Türk Medeni Kanunu`nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür.

Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/9973 K. 2005/10409 T. 30.6.2005

Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının eşine salak, manyak dediği, aşağıladığı ve hastalığında ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekir.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-610 K. 1999/777 T. 6.10.1999

EŞİ KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ HİTAPLAR

Davacı tanıklarının anlatımlarıyla davalının, sakatsın ne biçim adamsın, paranın nasıl harcanması gerektiğini dahi bilemiyorsun şeklinde sözlerle davacı eşini küçük düşürücü hitaplarda bulunduğu ayrıca ‘ben bu adamla Almanya ya gidebilmek için evlendim’ gibi söylentileri yaydığı gerçekleşmiştir. Davalının belirlenen tutumu ve davranışları ortak hayatı kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarstığı açıktır.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1992/2-81 K. 1992/192 T. 18.3.1992

Davalı eşine muhtelif zamanlarda ağır hakaretlerde bulunmuş, kocası da bu hakaretler karşısında davalıyı evin kilidini değiştirip eve almamış, davalıya bakmamıştır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığından, boşanmaya karar verilmelidir.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2001/2-432 K. 2001/482 T. 6.6.2001

KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SUÇTAN MAHKÛMİYET

Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan ‘… davalı eşin küçük düşürücü bir suç işlemesi’ sebebine dayanan boşanma isteğine ilişkindir. Davalı koca hakkında 10.12.2001 tarihinde işlediği suçtan ötürü ( gasp suçundan ) Türk Ceza Kanununun 499. maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış, koca, bu suçtan 28.12.2001 tarihinde tutuklanmış, 11.3.2002 tarihinde nakti kefaletle bırakılmış, yapılan yargılaması sonucu Çorum Ağır Ceza Mahkemesince; sanığın eylemi,

Türk Ceza Kanununun 192. maddesinde yer alan kimsenin namusunu veya şeref ve haysiyetini ihlal edecek, isnatlarda bulunmak tehdidiyle menfaat istihsal etmek olarak vasıflandırılarak bu madde uyarınca hapis cezasına mahkum olmuştur. Mahkumiyet kararı 20.6.2002 tarihinde kesinleşmiştir.

Kocanın işlediği suç, ahlaki redaet ve kötü hiçbir karakter ürünü olan bir eylem olup, küçük düşürücü niteliktedir. Kadının davalıyı tutuklu iken cezaevinde ziyaret etmiş olması da eşini affettiği anlamını taşımaz. Kocanın bu davranışı birlikte yaşamayı da çekilmez hale getirmiştir. Boşanmaya karar verilmesi gerekir.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2002/12731 K. 2002/14899 T. 26.12.2002

EŞİNİ AİLESİYLE OTURMAYA ZORLAMAK

Eşini ailesi ile birlikte oturtmak da, oturmaya zorlamak da evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve dolayısıyla boşanma kararı verilmesi gerektiğini gösterir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/1637 K. 2003/2987 T. 6.3.2003

EŞİNİ İŞ YERİNDE KÜÇÜK DÜŞÜRMEK

Yapılan soruşturma toplanan delillerle davalının davacıyı bulunduğu iş ortamında küçük düşürdüğü, hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verile

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-1027 K. 1999/1023 T. 8.12.1999

EŞLERİN AYNI EVDE OTURMAKTA OLMALARI BOŞANMA TALEBİNİN REDDİNİ GEREKTİRMEZ

Eşlerin birlikte oturmakta olmaları, boşanma davasının reddi için başlı başına bir neden olarak kabul edilemez. Tarafların gösterdikleri delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

Cinsel İlişkiye Girmeme – Boşanma Avukatı

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/4582 K. 2005/6420 T. 20.4.2005

BOŞANMA HÜKMÜNÜN UZUN ZAMAN TEBLİĞ EDİLMEMİŞ OLMASI

Mahkemece 11.03.1999 tarihinde boşanma kararı verilmiştir. Hüküm uzun süre tebliğe çıkarılmamış ve bu arada evlilik birliği devam ettiğinden tarafların 26.01.2001 tarihinde müşterek çocukları S.B. dünyaya gelmiştir. Boşanma hükmü kesinleşmeden evlilik birliği devam ettiğinden yıllar sonra davacının hükmü tebliğe çıkarması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup kabul edilemez. ( TMK. md. 2 ) Birliğin çekilmez hal almadığı belirlendiğinden davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/1829 K. 2004/3019 T. 10.3.2004

Tarafların anlaşmaları sonucu 4.3.1993 günlü kararla boşanmalarına karar verilmiştir. İlam harcının alınmasını öngören tahsil makbuzu 26.5.1993 tarihlidir. Tahsilat 8.1.1996 tarihinde gerçekleşmiştir. Karar 16.2.1996`da tebliğe verilmiştir.

Davalı süresi içinde hükmü temyiz etmiş, temyiz dilekçesinde hakim önündeki kabul beyanının hiçbir irade sonucu olmadığını, karardan sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirmeyi kararlaştırmış ve üç yıl süre ile mutlu beraberliği sürdürmüş olduklarını belirtmiştir.

Davacı temyiz dilekçesine verdiği cevapla davalının açıklanan üç yıllık birliktelik iddiasını doğrulamıştır.

Davalı belirtilen bu üç yıllık beraberlik döneminde çektirilen fotoğraflarını dilekçesine ekli olarak sunmuştur. Gerçekten tarafların bu fotoğraflarda mutlu görüntüler sergiledikleri el ele kol kola çekilen fotoğraflarda çocukların büyüyüp geliştikleri görülmektedir.

Belirlenen bu durumda,
1- Tarafların boşanma kararına rağmen evlilik birliğini bozmamış olmaları, üç yıl süre ile boşanmamış gibi birlikteliklerini sürdürmüş olmaları hakim önündeki açıklamalarının serbest ve samimi bir irade ürünü olmadığını göstermektedir.
2- Davacı kocanın üç yıl karı koca gibi yaşantısını sürdürmesi eşine evliliğin devam edeceği konusunda güven vermesi ve üç yıl sonra üç yıl önceki mali koşullarla boşanmayı sağlamak üzere, kararı tebliğe çıkarması Medeni Kanunun 2. maddesiyle öngörülen iyiniyet koşullarıyla da bağdaşmaz.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1996/3834 K. 1996/5692 T. 28.5.1996

KADININ EŞİYLE YURTDIŞINA GİTMEMESİ

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle dava, 3444 sayılı Yasa ile değişik M.K.`nun 134/1. maddesine dayalı olarak açılmıştır.

Taraflara fiilen bir araya gelip, karı koca olmamışlardır. Toplanan delillerle, evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu kanıtlanamamıştır.

Mahkemece verilen boşanma kararına ağırlıklı gerekçe yapılan, kadının kocası tarafından adına pasaport çıkarılıp, vize de temin edildiği halde, Almanya da çalışmakta olan kocası yanına gitmemiş olması, M.K.`nun değişik 134. maddesine göre açılan davanın kabulüne de esas alınamayacağına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi sulu ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1993/2-35 K. 1993/140 T. 7.4.1993

KARISINI YURT DIŞINA GÖTÜRMEMEK

Tarafların evliliği 4 yılı bulmasına rağmen davacının isteğine rağmen davalının karısını yanına yurtdışına götürmediği, infak ve iaşesini sağlamadığı, Türkiye`ye senelik izinlerinde geldiğinde de karısına ilgisiz olduğu toplanan delillerden anlaşılmış olup davalının bu tutumu evlilik birliğini temelden sarsıcı nitelikte olup boşanmaya karar verilmesi gerekir.

Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmelidir.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-706 K. 1997/902 T. 5.11.1997

KADININ BAŞKA ERKEKLE RESİM ÇEKTİRMESİ

Davacı kocanın ‘Gaye’ ismindeki bir kadınla gayrimeşru ilişki kurarak adeta karı koca hayatı yaşamak suretiyle aile birliğine karşı çok ağır bir kusur içerisinde bulunmasına karşılık davalı kadına atfedilen kusur tarafların müşterek çocuklarının öğretmeni ile samimi bir pozda resim çektirmesi olayıdır.

Davacı koca tarafından mahkemeye ibraz edilen bu fotoğrafın hangi koşullar altında çekildiği belli değildir. Ancak sadece bu resim dosya kapsamına göre davalı kadının çocuğun öğretmeni ile gayrimeşru bir ilişki içerisinde olduğunun kabulüne elverişli değildir. Bu nedenlerle Usul ve Yasa`ya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1975/2-1070 K. 1976/168 T. 4.2.1976

KADININ EV İŞLERİNİ YAPMAMASI ( Hastalık-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması )

Davalı kadının ev işlerini yapamamasının hastalığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İradi olmayan bu davranış ile hastalık, tek başına boşanma sebebi sayılamaz.

Medeni Kanunun 134/1-2. maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir.

Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-160 K. 1997/410 T. 2.5.1997

KADININ HAKSIZ ŞİKAYET İLE KOCASININ ONURUNU KIRMASI

Taraflar arasındaki ‘boşanma’ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ( Kırıkkale İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen 31.10.1983 gün ve 1982/616-1983/478 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi`nin 23.1.1984 gün ve 233-332 sayılı ilamıyla;

( … Davalı kadın 13.8.1982 günlü dilekçe ile C. Savcılığına başvurarak kocasının 4-5 aydan beri Ayşe adındaki kızla aynı evde kaldığını, yatağa birlikte girdiklerini, banyoda beraber olduklarını beyan ederek cezalandırılmalarını istemiş ( evveliyatının ) dilekçeye eklenmesini istemiştir.

Dilekçedeki son cümleden anlaşıldığı gibi, kadının daha önceki tarihte başka bir başvurusu da mevcut bulunmaktadır.

Dinlenen tanıklar, davalı ile, davacı karısının yeğeni Ayşe arasında ilişki bulunduğu yolunda şayia bulunduğunu ifade etmişlerdir.

Davalı kadının şikayeti üzerine kocası ve adı geçen Ayşe hakkında soruşturma yapılmış, Devlet Hastanesinin 16.9.1982 günlü raporu ile Ayşe`nin bakire olduğu tesbit edilmiş ve takipsizlik kararı verilmiştir.

Davalı, kocasını, ( baldızının kızı ile yani davalı kadının yeğeni ile ) cinsel ilişkide bulunmakla itham etmiş ve bunun 4-5 ay sürdüğünü de şikayet dilekçesinde açıklamış, kızın bakire olduğunun tespit edilmiş olması karşısında, kadının iddiası dayanaksız kalmıştır.

Kadın işbu iddiasını, başka suretle ispat edememiş, böylece kocasına karşı haksız, dayanaksız ve özellikle onur kırıcı ithamlarda bulunmuştur. İşte kadının bu yersiz şikayet ve ithamı dolayısı ile kocanın onuru sarsılmış olup, ortak hayatının devamına imkan kalmamıştır. Öyle ise boşanma kararı verilmesi gerekir.

Cinsel İlişkiye Girmeme – Boşanma Avukatı

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1984/2-459 K. 1985/424 T. 8.5.1985

KADININ HIRSIZLIK YAPMASI

Kadının kuyumcudan bilezik çalması ve bunun anlaşılması üzerine bilahare iade etmesi şeklinde oluşan eyleminin, evlilik birliğini temelinden sarsıcı nitelikte kabulü gerekir.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-736 K. 1997/952 T. 19.11.1997

KADININ İFFETSİZLİĞİ HAKKINDA DEDİKODU ÇIKMASI

Kadının iffetsizliği yolunda yaygın bir dedikodu bulunması ve bu söylentinin koca tarafından çıkarılmaması halinde ailede güven duygusu kalmayacağından bu dedikodu sebebiyle meydana gelen geçimsizlik boşanma sebebi sayılmalıdır.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1978/779 K. 1978/2193 T. 20.3.1978

KAYINPEDER-KAYINVALİDE

Davalının ve davacının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır.

Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md. 166/1 )karar verilmelidir.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2609 K. 2003/4066 T. 24.3.2003

Kadının kocasına hakaret ettiği, kayın validesini de tehdit ettiği ve dövdüğü kesinleşen ceza dosyası ile sabit olup kocanın da karısını başkası ile ilişki kurmakla suçlayıp, bağımsız ev temin etmediği, geçimsizlikle her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Boşanmaya karar verilmesi gereklidir.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/164 K. 2003/1430 T. 3.2.2003

KENDİ EYLEMİ İLE NİŞANLISINI KIZLIKTAN MAHRUM EDEN KİŞİNİN NİKÂHTAN SONRA ONUN KIZ OLMADIÐINI İLERİ SÜRMESİNİN KADINA KARŞI BAĞÐIŞLANMAZ BİR KUSUR OLDUĞU

Nişanlık dönemindeki cinsel ilişkileri yüzünden davalının zifaf gecesi kız çıkmaması doğaldır. Kendi eylemi ile nişanlısını kızlıktan mahrum eden davaca kocanın fesih davası reddedilmeli, davranışı ile ortak hayatı çekilmez hale getirdiği için davalının açtığı mukabil boşanma davası kabul edilmelidir.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1982/2-303 K. 1984/646 T. 1.6.1984

KOCANIN ERKEK ARKADAŞLARINI EVE GETİRİP İÇKİLİ TOPLANTI YAPMASI

Toplanan delillerden davacının, karşı koymasına rağmen davalı kocanın erkek arkadaşlarını eve getirip içkili toplantı yapmakta ısrar ettiği, böylece tatsız olaylara ve kadının kocasına karşı beslediği güven duygusunun sarsılmasına sebep olduğu gerçekleşmiştir. Kocanın bu davranışı sonucu aile birliğinin temelli sarsıntıya uğradığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.

Cinsel İlişkiye Girmeme – Boşanma Avukatı

KADININ HAKARETİ KOCANIN SARHOŞLUĞU

Toplanan delillerden davalının muhtelif yer ve zamanlarda eşine karşı ‘adi, şerefsiz içki içiyorsun, evin bereketi kalmıyor’ şeklinde hakaret ettiği, kocası ile ilgilenmediği, onun çamaşırlarını yıkamadığı, yemeğini yapmadığı, kocanın da aşırı şekilde alkol aldığı, hakaret ettiği ve eşini dövdüğü anlaşılmaktadır.

Bu durumda evlilik birliği eşler bakımından müşterek hayatı sürdürmelerine imkan bırakmıyacak biçimde temelinden sarsılmıştır. Eşlerin birinin kusurunu, diğerinden üstün tutmaya imkan yoktur. Eşit kusurludurlar. O halde mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekir.

Cinsel İlişkiye Girmeme – Boşanma Avukatı

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1994/2-22 K. 1994/170 T. 23.3.1994
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/2429 K. 1985/2670 T. 19.3.1985

KADININ ŞAHSİ DAVASINDAN VAZGEÇMESİ/EŞİNİ CEZADAN KURTARMAYA MATUF OLUP BOŞANMA DAVASI YÖNÜNDEN EŞİNİ AFFETTİÐİ ANLAMINA GELMEYECEĞİ

Davacı – davalı kocanın davalı – davacı kadını dövdüğü sabittir. Kadının şahsi davasından vazgeçmesi, eşini cezadan kurtarmaya matuf olup, boşanma davası yönünden eşini affettiği anlamına gelmez.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/719 K. 2005/2799 T. 24.2.2005

NİKAHTAN SONRA DÜÐÜN YAPILMAMIŞ OLMAMASI

Nikâhtan sonra düğün yapılmamış olması da başlı başına boşanma nedeni olamaz.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/10502 K. 1985/10806 T. 17.12.1985

DAVALI EŞİN SARA HASTASI OLMASI

Davalının ‘temporal tipte epilepsi ( sara )’ hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçındığına dair bir delil olmadığı gibi, alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği, yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu da belirlenmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkan bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekir.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/4941 K. 2004/7899 T. 15.6.2004

Türk Medeni Kanuna göre erkeğin ve kadının evlilik birliğinin devamını sağlamak adına yerine getirmesi gereken görev ve sorumlulukları vardır. Kadınlık görevi kanunda; ev işlerinin yapılması, özel hayatın aksaklığa uğramaması için eşlerin birbirinden memnun olması olarak tanımlanmıştır. Evin işleyişini yürütmek, yemek yapmak, temizlik yapmak kadının kadınlık görevi olarak Türk Medeni Kanununda düzenlenmiştir.

Kadının Kocasıyla Cinsel İlişkiye Girmemesi Boşanma Sebebi Midir?

Medeni Kanuna göre erkeğin ve kadının evlilik birliğinin devamını sağlamak adına yerine getirmesi gereken sorumlulukları ve görevleri vardır. Kadının sağlık sorunu olmadan ve herhangi bir sebebe bağlı olmadan kocasıyla cinsel ilişkiye girmemesi kadınlık görevini yerine getirmediği anlamına gelir. Kadınlık görevini yapmama boşanma Yargıtay kararı kadının cinsel ilişkiden kaçması durumunda boşanma sebebi olarak geçerli sayılması yönündedir.

Cinsel İlişkiye Girmeme – Boşanma Avukatı

Ev İşi Yapmamak Boşanma Sebebi Midir?

Kadının kanunlara göre yerine getirmesi gereken sorumluluklar ve görevler vardır. Türk Medeni Kanunu, evin düzeninin ve işleyişinin sağlanmasını kadının görevi olarak nitelendirmiştir. Kadın, yemek yapma, temizlik yapma, evin düzenini sağlama görevleri ile yükümlüdür. Kadının sağlık sorunu olmadan, sebep belirtmeden uzun süre yemek yapmaması, evin düzenini sağlamaması boşanma sebebidir. Kadınlık görevini yapmama boşanma Yargıtay kararı kadının haksız kabul edilmesi yönündedir.

Hangi Görev ve Sorumlulukların Yerine Getirilmemesi Boşanma Sebebidir?

Anayasaya göre erkeğin ve kadının yerine getirmesi gereken sorumluluklar vardır. Erkeğin evi maddi geçimini sağlaması, kadının evin düzenini sağlaması, eşlerin özel yaşamlarını etkileyemeyecek şekilde birbirlerinden memnun olması gerekir. Bu sorumlulukların yerine getirilmemesi halinde her iki tarafın da boşanma davası açma hakkı vardır.

Sağlık Sorunları Nedeniyle Kadınlık Görevini Yerine Getiremeyen Kadına Boşanma Davası Açılır Mı?

Kadınlık görevini yapmama boşanma Yargıtay kararı; kadının sağlık sorunları sebebi ile kadınlık görevini yerine getirilmemesi halinde kadının lehine sonuçlanır. Kadının kadınlık görevini yerine getirmemesi geçerli bir boşanma sebebidir. Erkeğin bu sebepleri kanıtlaması halinde boşanma kararı verilir. Kadının sağlık sorunları sebebi ile bu görevleri yerine getirmemesi halinde kadının hakları devlet tarafından korunur. Bu boşanma davasında kadının nafaka ve tazminat alma hakkı vardır.

Kocasını aldatan kadın nafaka alabilir mi sorusu aldatılan eşin ilk sorduğu sorudur. Kocası tarafından aldatıldığı çeşitli delliller doğrultusunda kanıtlanan kadın birçok haktan mahrum bırakılır. Bu sebep ile kocasını aldatan kadın nafaka alabilir mi sorusunun cevabı hayır olacaktır.

Boşanma Avukatı – Boşanma Nedenleri Ağız ve Vücut Kokusu

Kocasını Aldatan Kadın Tazminat Öder Mi?

Kocasını aldatan kadın nafaka alabilir mi sorusu kadar kocasını aldatan kadın tazminat öder mi sorusu da sorulmaktadır. Tazminat ödemesinin talep edilmesi doğrultusunda kocasını aldatan kadın tazminat ödeyebilmektedir. Ancak eşin aldatıldığını kanıtlayabilmesi şarttır.

Tazminat işlemi için maddi veya manevi olarak bir ödeme talep edilebilir. Aldatılan eş evliğin bitmesi sonucunda maddi yoksunluk çekeceğine dair tazminat davası açabilir. Aynı şekilde aldatılan eş, evliliğin kötü bir şekilde bitmesi, psikolojisinin bozulması, acı çekmesi ve gururunun kırılmasına kaynaklı eden manevi tazminat davası açabilmektedir.

Aldatmanın Cezası Var Mı?

Kanunlara aldatma bir suç değildir. Ancak aldatmanın sonucunda bir evliliğin zarar görmesi kaçınılmaz olduğu için boşanmak için başlıca bir sebeptir. Aldatıldığını kanıtlayabilen eşin tazminat istemesi de kaçınılmaz bir sonuçtur.

Aldatan Ese Hangi Davalar Acilir?

Aldatma bir suç olarak sayılmasa dahi boşanmak için yeterli bir sebep olduğu için ilk açılması gereken dava boşanma davası olacaktır. Ancak aldatmayı öğrendikten ilk 6 ay içerisinde açılması gerekmektedir. Özellikle aldatma olayının üstünden 5 yıl geçmesi dahilinde boşanma davası açılamamaktadır.

Boşanmada davasına ek olarak aldatılan kişinin maddi tazminat davası açma hakkı doğmaktadır. Maddi olarak zarara uğradığını veya yoksunluk çektiğini kanıtlayan eş, tazminat alma hakkı kazanabilir.

Boşanma davasına ek olarak açılabilecek bir başka dava ise manevi tazminat davasıdır. Manevi tazminat davası açılmasının sebebi ise manevi olarak hasara uğranmasından kaynaklıdır. Örneğin boşanma sebebi ile acı çekme ve hüzün duymak manevi tazminat davası açmak için yeterli bir sebeptir.

Özel Hayatın Sekteye Uğraması

Eşim kadınlık görevlerini yerine getirmiyor konu başlığı kapsamında çiftlerin özel hayatlarında sorunların olması ya da özel hayata dayanan bir eşler arası memnuniyetsizliğin söz konusu olması boşanma sebebi olarak ele alınan noktaların başında gelmektedir.

Özel hayatın sekteye uğraması durumunda sorun yaşamadan sürecin çözüme kavuşturulması için boşanma davasını erkeğin; eşim kadınlık görevlerini yerine getirmiyor gerekçesi ile açması gerekmektedir.

Özel hayatta meydana gelen sorunların da bir evliliğin nihayete ermesi için geçerli sebeplerden biri olduğunun ayrıca belirtilmesi gerekmektedir. Özel hayat ile alakalı unsurların anlaşmalı boşanmalarda çok sık konu edilmemektedir. Bu durum genel olarak çekişmeli boşanmalarda dile getirilen sorunların başında gelmektedir.

Geçim Sağlama Bir Kadınlık Görevi Midir?

Modern hayatın getirdiği normlar ile beraber kadının da aile ekonomisine yaptığı katkının yadsınamaz olduğunun belirtilmesi gerekmektedir. Her ne kadar modern normlar ile beraber kişilerin iş hayatında daha aktif rol oynaması söz konusu olsa da bir kadının evin geçimini sağlamaması sebebi ile erkeğin boşanma davası açması söz konusu olmayacaktır. Normlar zaman içerisinde değişim gösterse de hali hazırda bir evin geçiminin sağlanmasının sorumluluğu erkeğin yükümlülüğündedir.

Bir erkek eşinin eve para getirmemesi gerekçesi ile eşim kadınlık görevlerini yerine getirmiyor kategorisine bağlı olarak dava açılmasına izin verilmemektedir. Bu tür bir gerekçe ile dava açılsa dahi mahkemeden onay almayacağının da altı çizilmelidir.

Alanında Yetkin Bir Avukattan Yardım Alın

Eşim kadınlık görevlerini yerine getirmiyor gerekçesi üzerine temellendirilen bir boşanma davasının açılması sürecinde konunun uzmanı olan ve daha öncesinde bu gerekçe ile başarılı dava sonuçlarına imza atmış avukatlardan yardım almanız gerekmektedir. Alanında yetkin olan bir avukattan yardım alınması durumunda sorun yaşamadan haklarınızın korunmasını sağlayabilirsiniz.

Bu aşamada sadece erkeklerin değil kadınların da eşin görev ve sorumluluklarını yerine getirmemesinden şikayetçi olarak boşanma davası açma hakkı vardır. Evlilikte erkeğin görev ve sorumlulukları da daha öncesinde verilen emsal boşanma davası kararları göz önünde bulundurularak şekillendirilmektedir.

Cinsel İlişkiye Girmeme – Boşanma Avukatı

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu