Danıştay Dördüncü Daire Kararı E.2010/3320
Danıştay Dördüncü Daire Kararı E.2010/3320
T.C
DANIŞTAY
Dördüncü Daire
Esas No :2010/3320
Karar No : 2014/805
Özeti : 213 sayılı Vergi Usul Kanunu‘nda alacakların şüpheli hale geldiği tarihte karşılık
ayrılmasını zorunlu kılan bir düzenleme bulunmadığından, söz konusu alacaklar için şüphelilik halinin devam ettiği sürece karşılık ayrılabileceği hakkında.
Temyiz Eden Taraflar : 1- … Gıda Temizlik Turizm İnşaat ve İhtiyaç Maddeleri Sanayi Ticaret Anonim Şirketi 2- Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı (Ostim Vergi Dairesi Müdürlüğü)
İstemin Özeti :
2006 yılı işlemleri incelenen davacı adına, 2004 ve 2005 yıllarında şüpheli hale gelen
alacakları için 2006 yılında karşılık ayrılamayacağı ileri sürülerek 2006/4-6 dönemi için salınan geçici vergi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
Ankara 1. Vergi Mahkemesinin 19/03/2010 günlü ve E:2009/2756, K:2010/814 sayılı kararıyla;
geçici verginin mahsup dönemi geçtiğinden geçici vergi aslının terkini gerektiği, öte yandan gerekli şartları taşıyarak şüpheli alacak kapsamına giren bir alacak için alacağın şüpheli hale
geldiği dönemde karşılık ayrılabileceği, aksine yaklaşımın mükellefleri en çok kâr
sağladıkları yılda şüpheli alacak karşılığı ayırma yoluna iteceği, bu nedenle aslı aranmayan geçici vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezasında hukuka aykırılık görülmediği
gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Taraflarca hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davalı İdarece temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş, davacı tarafından cevap verilmemiştir.
Tetkik Hakimi B. Barış Özkanay’ın Düşüncesi :
Şüphelilik hali devam eden alacaklar için uyuşmazlık döneminde karşılık ayrılmasında
hukuka aykırılık bulunmadığından davacının temyiz isteminin kabulüyle, Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Erhan Çiftçi’nin Düşüncesi :
İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Tarafların temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede
yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemlerin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek gereği görüşüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesinin birinci fıkrasında, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olmak şartıyla dava veya icra safhasında
bulunan alacakların şüpheli alacak sayılacağı ve ikinci fıkrasında şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği öngörülmüştür.
Bu düzenlemede alacağın şüpheli hale geldiği tarihte karşılık ayrılmasını zorunlu kılan bir hükme yer verilmemiştir.
Önemli olan alacağın maddede gösterilen niteliklere sahip olup olmadığı hususudur. Dönemin değişmesiyle alacağın şüpheli olma niteliğini kaybettiğinin kabulü kanunda
öngörülmeyen, bu nedenle de kanunla tanınan bir hakkın bertaraf edilmesi anlamına gelecektir. Uyuşmazlıkta, vergi inceleme raporu ekinde tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili
olarak başlatılan icra takiplerine ilişkin belgelere yer verilmiş olup, 2006 yılı itibarıyla söz konusu alacakların şüphelilik halinin devam ettiği anlaşıldığından, alacakların şüpheli hale
geldiği yıllarda karşılık ayrılmamasının önemi bulunmamaktadır.
Bu durumda, şüphelilik hali devam eden alacaklar için uyuşmazlık döneminde karşılık
ayrılmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, aslı aranmayan geçici vergi üzerinden
kesilen vergi ziyaı cezasına ilişkin davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, Ankara 1. Vergi Mahkemesinin
19/03/2010 günlü ve E:2009/2756, K:2010/814 sayılı kararının redde ilişkin kısmının