MANŞET

İhtiyati Tedbir Talepli Menfi Tespit Davası

İhtiyati Tedbir Talepli Menfi Tespit Davası

Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır.

Menfi tespit davası, borçlunun borcu ödemeden önce borçlu olmadığının tespitinin yapılması için açabileceği bir dava türüdür. Borçlu, açılan bu menfi tespit davasında haklı görülürse, açılan takip iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Menfi tespit davası takipten önce veya takipten sonra açılabilir. Borçlunun menfi tespit davasını takipten önce veya sonra açmasının sonuçları farklı olacaktır.

Takipten Önce Davanın Açılması

Borçlu, alacaklı henüz takip başlatmadan bir menfi tespit davası açabilir. Takipten önce açılabilmesi için borçlunun borcu olmadığının hemen tespitinde korunmaya değer bir yararın olması gerekir.

Ancak takipten önce açılan menfi tespit davası, takip yapılmasına engel olmaz ve başlayan takibi de kendiliğinden durdurmaz.
İcra İflas Kanunu madde 72/2’ye göre icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

Borçlu, alacağın %15’inden az olmayan bir teminat yatırarak, icra takibinin durdurulması için mahkemeden ihtiyati tedbir isteyebilir.

İhtiyati Tedbir Talepli Menfi Tespit Davası

Peki nedir ihtiyati tedbir?

Mahkeme tarafından dava sonuçlanıncaya kadar geçen süreçte doğması muhtemel zararların önüne geçebilmek amacıyla davacıya sağlanan hukuki korumaya ihtiyati tedbir denmektedir. Mahkeme davanın talebi üzerine ve %15 teminat yatırılması şartıyla, doğması muhtemel zararlar varsa ihtiyati tedbir kararı verecektir.
Bu karar , alacaklının takip yapmasına engel olmaz; ancak başlatılan takibin olduğu yerde durmasını ve ilerlemesini engeller.

Takipten Sonra Davanın Açılması

Borçlu, alacaklının başlattığı takipten sonra da borçlu olmadığının tespiti için bir menfi tespit davası
açabilir. Bu davada için de borçlunun hukuki yararının olması gerekir.

İcra İflas Kanunu madde 72/3 uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.

Bu tespit davasında, takipten önce açılan menfi tespit davası bölümünde açıkladığımız gibi teminat yatırılıp ihtiyati tedbir kararı alınarak takibin durması sağlanamaz.
Ancak alacağın %15’inden az olmayan bir teminat yatırılır ise, takip sonunda icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi yine ihtiyati tedbir kararıyla sağlanabilir. Bunun dışında kural olarak ihtiyati tedbirle hacze veya satışa engel olmak mümkün olmamaktadır.

Ancak uygulamada, Kanunun bu hükmüne göre henüz haciz yapılmamış ya da haciz yapılıp satış yapılmamışsa, borçlu borç miktarını (faizi ve giderlerle birlikte) depo edip ayrıca alacak miktarının % 15’inden az olmayan bir teminat yatırarak mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla takibin durmasını talep edebilmektedir.
Mahkemenin ihtiyati tedbir kararı vermesi durumunda haciz yapılmasına engel olunmakta, teminat karşılığında, davanın sonuna kadar para alacaklıya ödenmemektedir.

İhtiyati Tedbir Talepli Menfi Tespit Davası

Dava iki türlü sonuçlanabilir;

Alacaklı Lehine Sonuçlanırsa
Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.

Borçlu Lehine Sonuçlanırsa

Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine içeriğine göre ve ayrıca hükme gerek kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

İhtiyati tedbir talebi belirli usullere göre yapılır. İcra ve iflas hukukunda önemli bir kurumdur. Bu kararın alınmasıyla doğabilmesi muhtemel olan zararların önüne geçilebilmektedir. Bu sebeple oluşacak zararlardan olabildiğince korunmak için bu prosedürler mutlaka bir avukatla yürütülmelidir.

YARGITAY KARARI

Karar İçeriği
11. Hukuk Dairesi 2020/6854 E. , 2021/6711 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 23.01.2020 tarih ve 2019/378 E. – 2020/48 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleşen davada davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Asıl davada davacılar vekili, davalı … Ltd. Şti. ile davacı şirket arasındaki ticari ilişkide davalıdan satın alınan ancak bir kısmı teslim edilmeyen mallara karşılık, davalıya teminat olarak 25.000,00 TL bedelli bir çek verildiğini, mal teslimine ilişkin eksikliğin tamamlanması halinde çekin ibrazı ile malların toplam bedeli olan 9.500,00 TL’nin davalıya ödeneceğinin kararlaştırılmasına rağmen eksik malların teslim edilmediği gibi davalının çeki iade edip teslim ettiği malların bedelini almadığını belirterek, davacıların söz konusu çek nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespiti ile çekin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Asıl davada davalı vekili, çek keşidecisi davacı …’nın taraf sıfatının olmadığını, zira davalı ile davacı arasında hukuki bir ilişki bulunmadığını, davacı şirkete teslim edilen ürünlerde eksiklik olmadığı gibi davacının daha sonra davalıdan 13.924,00 TL bedelli başka mallar da aldığını, bu malların bedelinin de ödenmediğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

Birleşen davada davacılar vekili, davalı … Şirketi’nin asıl dava konusu çeki aynı ailenin şirketi olan davalı ZMS Ltd. Şti’ne verdiğini ve bu şirket tarafından çekin kötüniyetli olarak icra takibine konu edildiğini belirterek, takibe konu çek nedeniyle davacıların, davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Birleşen davada davalı ZMS Ltd. Şti. vekili, davalının iyiniyetli hamil olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; asıl dava yönünden dava konusu çekin teslim edilen malların teminatı vasfını taşıdığı, davacının teslim aldığı mallara ilişkin toplam borç miktarı olan 23.424,00 TL ödeme yükümlülüğü bulunduğu, davalı şirketin kendisi aleyhine delil olabilecek olan defterindeki dava tarihi itibariyle mevcut kayıtlara göre davacı şirketin toplam ödemesinin 25.330,00 TL olduğu, buna göre davacı şirketin asıl dosya davalısı şirkete ticari ilişki kapsamında

1.906,00 TL fazla ödemesinin bulunduğu, bu ödemenin de çek miktarının teslim edilen mal bedelinden fazla olmasından kaynaklandığı, birleşen dava yönünden birleşen davanın davalısının dava konusu çeki asıl davanın davalısı şirketten ciro yoluyla devralan hamili olduğu, davacı tarafın, birleşen davasında adı geçen şirketin çekin bedelsiz olduğunu bildiği halde kötüniyetli olarak devraldığını kanıtlaması gerekmekte iken, toplanan deliller itibariyle birleşen davalının kötüniyetinin kanıtlanamadığı, İİK

72/3. maddesi uyarınca açılmış birleşen menfi tespit davasında davacı lehine tazminata hükmedilebilmesi için davanın borçlu lehine sonuçlanması ve takip alacaklısının açıkça haksız ve kötüniyetli olarak takip yapmış olması gerektiği, eldeki birleşen davada takibin kötüniyetli olarak yapılmadığı gerekçesiyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davacıların Alanya Kapatılan 3. İcra Müdürlüğü’nün 2011/6397 Esas sayılı takip dosyasına konu Denizbank Alanya Şubesine ait 1446726 seri numaralı 30/08/2011 keşide tarihli, keşidecisi … cirantası Sudenur Otelcilik Tur. Eml. Sey. İnş. Gıda Tic. ve San. Ltd. Şti. olan çek nedeni ile davalı … Tekstil Otel Donanımları Şemsiye İmalatı Tur. Tic. Ltd. Şti’ne 1.906,00 TL borçlu olmadığının tespitine,takip esnasında ödenen bu bedelin ödeme tarihi olan 17/04/2012 tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı … Tekstil Otel Donanımları

Şemsiye İmalatı Tur. Tic. Ltd. Şirketi’ nden alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ve tarafların tazminat taleplerinin reddine, birleşen dava yönünden, davacıların birleşen dava davalısı ZMS Otel Ekipmanları Şemsiye İmalatı Tekstil Tur. İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti’ye yönelik davasının reddine, tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davalılar vekili temyiz etmiştir.

Asıl ve birleşen dava, asıl ve birleşen dava davacısı ve asıl dava davalısı arasındaki temel ilişkiye dayalı alacak- borç ilişkisi içerisinde keşide edilen çek nedeni ile davacının, asıl ve birleşen dava davalılarına karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davası olup, mahkemece asıl davanın kısmen kabulü ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

1-Asıl dava yönünden 5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle HUMK’a eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2020 yılı için 3.920,00 TL’dir. Mahkeme kararında davalı aleyhine hükmedilen alacak tutarının 1.906,00 TL olduğu ve yukarıda yazılı madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı anlaşılmaktadır. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün, 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden asıl davada davalılar vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Birleşen dava yönünden ise yargılama sırasında ihtiyati tedbir kararı verildiği ve takibin durduğu dikkate alınarak İİK’nın 72/4. maddesi gereğince tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalı vekilinin temyiz isteminin miktar yönünden REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle birleşen dava yönünden verilen kararın birleşen dava davalısı yararına BOZULMASINA, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden asıl ve birleşen davada davalılara iadesine, 30/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İhtiyati Tedbir Talepli Menfi Tespit Davası

Stajyer Av. Kübra Obut

Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere asalhukukdanismanlik@gmail.com adresine gönderebilirler.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu