Yargıtay Bozmasından Sonra Yapılan Islah
Yargıtay Bozmasından Sonra Yapılan Islah
3. Hukuk Dairesi 2020/520 E. , 2020/2570 K.
“İçtihat Metni” MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, … ilçesi, Mahmutbey Mahallesi, 246 Pafta, 303 Ada, 2 Parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binadaki dört dairenin maliki olduğunu, davalı borçlunun da bu binada bir dairesi bulunduğunu, binanın onarım ve güçlendirilmesi için yaptığı masraflar ile belediyeye ödemek zorunda kaldığı para cezasından davalının payına düşen miktarın tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlattığını, takibe davalının itiraz ettiğini, haksız itiraz nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile, takibin 4.650,00 TL asıl alacak ve 3.265,00 TL işlemiş faiz yönünden devamına, alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacı tarafından binanın ortak alanlarına imar kurallarına ve bina projesine uygun bir tadilat yapılmadığını, imar cezasına davacının sebebiyet verdiğini, yapılan onarım için kendisinden izin alınmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu gerekçesiyle verilen görevsizlik kararının davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 25/12/2017 tarihli, 2016/11003 Esas ve 2017/18160 Karar sayılı ilamı ile, taraflarından birinin tüketici, diğerinin ticari veya mesleki amaçla hareket eden (satıcı ) ve çekişmenin de tüketici işlemine ilişkin olmamasına göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanun kapsamında kalmadığı, taraflar arasında tüketici işlemi niteliğinde eser sözleşmesi ilişkisi bulunmadığı, bu halde görevli mahkemenin genel mahkemeler olacağı, mahkemece esasa girilerek davanın sonuçlandırılması gerektiği gerekçeleriyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak sureti ile yargılamaya devam olunmuş, davacının sebepsiz zenginleşme sebebiyle yaptığı takip itibariyle alacağın doğum tarihi olan 2006 yılından 8 yıl sonra icra takibi ve akabinde 9 yıl sonra itirazın iptali davası açtığı, sebepsiz zenginleşme itibariyle, TBK’nın 82. maddesi gereği alacağın, davacı hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak 10 yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı, davacı tarafın talep edeceği bedel ve miktarı öğrenmiş olmasına rağmen 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde alacağını talep etmediği gerekçesiyle davacının davasının zamanaşımı sebebiyle usulden reddine karar verilmiş, anılan hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece bozma ilamından sonra yapılan yargılamada, davalı tarafından sunulan 23/08/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile zamanaşımı definin ileri sürüldüğü ve mahkemece de davalının ıslahı dikkate alınmak suretiyle davanın zamanaşımından reddine karar verildiği görülmüştür. Uyuşmazlık, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra davalı tarafından yapılan taraf usul işlemi olan ıslahın mahkemece dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 177nci maddesinde belirtildiği üzere, ıslah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Mahkemece, tahkikat aşamasının tamamlanmasının ve karar verilmesinin ardından verilen bozma kararından sonraki yargılama aşamasında ıslah yapılması mümkün değildir.
Islah kurumu, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’ un 83’üncü ve ardından gelen maddelerinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın ise 176’ncı ve devamı maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Islah, davacı veya davalının iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur.
Islahın yapılması bakımından kanunda bir sınırlama yapılmıştır. HMK’nın 176’ncı maddesinde (HUMK m. 83), davanın her iki tarafının da yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; HMK’nın 177’nci maddesinde (HUMK m. 84, 85) ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği belirtilmiştir.
Yargıtayın bozma ilamı üzerine, davanın yeniden ilk derece mahkemesinde görülmesi aşamasında ıslah yapılıp yapılmayacağı konusunda ise kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu konuda 1086 sayılı HUMK zamanında verilmiş olan 04/02/1948 gün ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun seksen dördüncü maddesinin açık hükmü dairesinde ıslah, tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabilip Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra tarafların bu yoldan faydalanması mümkün değildir. Ayrıca, ıslahla ilgili kuralların yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanarak bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 06/05/2016 gün ve 2015/1 Esas 2016/1 Karar sayılı kararında 04/02/1948 gün ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına benzer gerekçelerle “Bozma ilamı sonrası ıslah yapılamayacağı ve İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiş, yine Hukuk Genel Kurulu’nun 23/05/2018 tarihli, 2015/22-867 Esas ve 2018/1116 Karar sayılı ilamında da benzer hususlar vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, Dairemizin 25/12/2017 tarihli bozma ilamı sonrasında mahkemece yapılan yargılamada davalı tarafından 23/08/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile ileri sürülen zamanaşımı defi dikkate alınmak suretiyle mahkemece davanın reddine ilişkin hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki yukarıda ifade edilen Yasa hükümleri ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da nazara alındığında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından, davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı definin dikkate alınamayacağı hususu tartışmasızdır. Bu halde mahkemece işin esasına girilerek sonucu dairesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’ un 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay Bozmasından Sonra Yapılan Islah