Tanıma ve Tenfiz Avukatı
Tanıma ve Tenfiz Avukatı
Tenfiz ; verildiği ülkeden başka bir ülkede bir mahkeme hükmünün zorla icra etkisini göstermesidir. Tenfiz davasının açılabilmesi ise tanıma davasının şartlarından başka iki şart daha aranmaktadır:
Karşılıklılık İlkesi: İki devlet arasında bu konuda bir anlaşma ya da böyle bir anlaşma olmasa dahi fiilen tenfize dair bir uygulama varsa veya yabancı ülke yasalarında ilamlarının tenfizine ilişkin bir hüküm varsa yabancı mahkeme ilamı tenfiz edilebilir.
Savunma Hakkına Uyulmuş Olması: O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyapta hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesine itiraz etmemiş olması gereklidir.
Tanıma ; yabancı bir ülkede bir mahkeme hükmünün kesin hüküm etkisinin kabul edilmesi demektir.
Tanıma davasının açılabilmesi aşağıdaki şartlara bağlıdır:
Yabancı mahkemeler tarafından verilmiş bir ilam olmalıdır.
Dava konusu ilamın şekli ve maddi anlamda kesinleşmiş olması gerekir.
İlamın Hukuk Davalarına İlişkin Olması Gerekir.
Yabancı İlamın Türk Mahkemelerinin Münhasır Yetkisine Girmeyen Bir Konuda Verilmiş Olması Gerekir.
Dava Konusu Yabancı İlamın Türk Kamu Düzenine Açıkça Aykırı Olmaması Gerekir.
Yabancı İlamın Kanunlar İhtilafı Kurallarına Uygun Olması Gerekir.
5490 sayılı kanunun uygulaması ise, 07.02.2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “Yabancı Ülke Adlî Veya İdarî Makamlarınca Verilen Kararların Nüfus Kütüğüne Tescili Hakkında Yönetmelik” ile düzenlenmiştir.
Düzenlemenin ilk halinde, yabancı bir ülkede boşanan taraflar, ancak birlikte Nüfus Müdürlüğü’ne başvurduklarında Nüfus Müdürlüğü tarafları bekar olarak işleyebiliyordu.
Ancak eşlerden birinin ölmesi durumunda ise bu kanunun uygulanma imkanı olmuyordu. Böyle bir durumda sağ kalan eşin, mahkemeye başvurarak tanıma davası açması, çekişmeli yargı olduğu için ölen eski eşinin mirasçılarını da davalı göstermesi gerekiyordu. Bu da 2018’den beri ciddi hak kayıplarına sebebiyet vermekteydi.
Tanıma ve Tenfiz Avukatı
Birçok Covid önlemini de içeren 25.03.2020 tarihli 7266 sayılı Torba Yasanın 28. Maddesiyle bu fıkraya “birlikte” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya taraflardan birinin ölmüş ya da yabancı olması halinde Türk vatandaşı olan diğer taraf veya vekilinin tek başına” ibaresi eklenmiştir.
Yani yasanın son halinde “ taraflar bizzat veya vekilleri aracılığıyla tarafların birlikte veya taraflardan birinin ölmüş ya da yabancı olması halinde Türk vatandaşı olan diğer taraf veya vekilinin tek başına başvurması “ ile şartları varsa, bu kararlar aile kütüğüne tescil edilebilecektir.
Hatta bu şekilde boşanan kişilerin, tescil talebinde bulunmadan ölmüş olması durumunda, hukuki yararı bulunan kişiler de bu talepte bulunabilirler.
Yönetmelik tarafların aynı anda başvurmasını da şart tutmamıştır. Diğer taraf, ilk başvurudan itibaren 90 gün içinde başvurursa bu da geçerli olacaktır.
Başvuru; kararın verildiği ülkedeki dış temsilciliklere, yurt içinde ise taraflardan birinin yerleşim yeri il müdürlüğüne; Türkiye’de yerleşim yeri İstanbul Ankara ve İzmir il müdürlüklerinden birine yapılır.
25.03.2020 tarihinde Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yapılan değişiklikle, Yurtdışında mahkemede boşanmış veya idari kararla boşanmış kişiler, eski eşi Türk Vatandaşı değilse, Konsolosluk veya Türkiye’de yetkili Nüfus Müdürlükleri’ne başvurması durumunda yurtdışındaki boşanmasını nüfusa tek başlarına işletebilmektedirler.
Kişinin tek başına boşanmasını nüfusa işletebilmesi için aşağıdaki şartların tamamının gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Tanıma Tenfiz Davası 25.03.2020 Değişikliği
Başvuran kişinin Türk Vatandaşı olması gerekmektedir.
Boşanılan eşin Türk Vatandaşı olmaması gerekmektedir (eğer boşandığınız eşiniz Türk Vatandaşı ise ve konsolosluğa veya Nüfus müdürlüğüne gelmez ise dava açmak zorundasınız).
Yurtdışında alınan boşanma kararının kesinleşmiş olması.
Boşanma kararı ve kesinleşme şerhine Apostille alınması gerekmektedir.
Boşanma kararı, Kesinleşme Şerhi ve Apostille evraklarının tamamının Noter veya konsolosluk tasdikli olarak yeminli Türkçe tercümelerinin yapılmış olması gerekmektedir.
Başvurunun şahsen veya avukatınız aracılığı ile yapılması gerekmektedir.
Nüfus Müdürlüğü yukarıda yazılı evraklara ek olarak; boşandığınız eşinizin Pasaport kopyası veya nüfus cüzdanı yeminli tercümesini sizden istemektedir. Aksi durumda boşanma işlemini nüfusa işlememektedir.
Bu durumda dava açmanız gerekmektedir.
Nüfus Müdürlüğü ve Konsolosluğun eski eşin güncel pasaport veya Nüfus Cüzdanı kopyasını istiyor olması birçok kişiyi dava açmak zorunda bırakmaktadır.
Eski eş Konsolosluğa ya da Nüfusa gitmekten imtina ediyor ya da yabancı ülke mahkemesinin kararı aşağıda anlatacağımız hususları da içeriyorsa bu halde tanıma ya da tenfiz davası açılması kaçınılmaz olacaktır.
Tanıma ve Tenfiz kavramları 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunda düzenlenmiştir. Yabancı bir mahkeme kararı icra kabiliyeti ve zorunluluğu içeriyorsa, o yabancı mahkeme kararının Türkiye’de de icra kabiliyetine kavuşması için Tenfiz Kararı alınması gerekmektedir.
Bunun için açılacak dava “Tenfiz Davası” olacaktır. Ancak bir mahkeme kararının icra kabiliyeti yoksa, sadece defi ve ispat vasıtası olarak Türkiye’deki bir mahkemede ileri sürülecek ise bu defa ilgili mahkeme kararının tanınması yeterlidir. Bunun için açılacak dava “Tanıma Davası” olacaktır.
Aile hukuku yönünden bir örnekle açıklayacak olursak, taraflar Almanya’da boşanmışlar ve boşanma kararında velayet, çocukla şahsi münasebet, karşılıklı nafaka ya da tazminat talebi yoksa ve eşler konsolosluk veya nüfus müdürlüğüne gidebiliyor ise bu yazımızda anlatılan idari düzeltme yoluna başvurulabilir.
Ancak karar boşanma ile birlikte velayet, nafaka, tazminat, çocukla şahsi ilişkiye ilişkin hükümler de içeriyor ise bu durumda düzeltme veya kararın tanınması yeterli olmayacak ve tenfiz davası açılması da gerekecektir.
Tanıma ve tenfiz davası kararı veren ülkede zamanaşımına uğramadığı sürece her zaman açılabilir. Bu davalar çekişmeli yargı olarak, basit usulde görülürler.
İdari düzeltme mi, Tanıma mı, Tenfiz mi kişiye gerekli önce bunun tespit edilip ona göre adımın atılması ile eksik ya da fazla evrak toplama ya da yanlış yapılan hukuki işlem ile zaman ve para kaybedilmesi önlenmiş olacaktır. Bu sebeple alana hakim bir avukat yardımı elbette faydalı olacaktır.
Açılan tanıma davası tek taraflı olduğu için; bu dava uzun sürüyor. Bir an önce işlemlere başlamakta fayda var.
Tanıma ve Tenfiz Arasındaki Farklar Nelerdir?
Tanıma ve Tenfiz arasındaki farklar çok önemlidir. Tanıma ve tenfiz arasındaki farkları ele alırsak ayrı ayrı tanımlamak gerekir. Tanıma kararı ve Tenfiz kararı olarak ele almalıyız. Tanıma ve Tenfizin arasındaki farkları da belirtmek gerekir.
Tanıma kararı, yabancı mahkeme kararının tespit edilmesine ve kendi hukuk sistemi içerisinde de tanınmasına yönelik bir karardır. Tanıma kararında, Tenfiz de olduğu şekilde devlet organlarının harekete geçme ve işlem yapması gerekmemektedir. Bunu yabancı mahkeme tarafından verilen kararın onaylanması ve tanıma kararı veren ülke içinde geçerli olduğunun belgelenmesi şeklinde de düşünebiliriz.
Tenfiz’de aranmakta olan bütün koşullar tanıma için aranmamaktadır. Tanımada daha az koşul bulunmaktadır. Yabancı bir mahkeme kararına istinaden geçerli bir tanıma kararı alınması için Tenfiz kararı alma şartı bulunmamaktadır.
Fakat yabancı bir mahkeme kararına Tenfiz kararı alabilmek için önce “Tanıma Kararı” şartı bulunmaktadır. Yani Tenfiz kararı tanıma kararını kapsamaktadır.
Yurtdışında Boşanan Çiftlerin Açacağı Mal Paylaşımı Davalarında 10 Yıllık Zamanaşımının Başlangıç Tarihi Tanıma/Tenfiz Kararının Kesinleştiği Tarihtir.
Yargıtay Kararı – 8. HD., E. 2015/3525 K. 2015/8509 T. 16.04.2015
Q. B. ile K. Q. aralarındaki dava hakkında Ankara 11. Aile Mahkemesi’nden verilen 18.11.2011 tarih ve 722/1559 sayılı hükmün Daire’nin 09.04.2013 gün ve 2012/11493-2013/5223 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, evlilik birliği içerisinde edinilen 911 ada 34 parselde kayıtlı 8 ve 9 nolu bağımsız bölümler ile davalı adına H. Bankası’nda açılan mevduat hesabına katkısı sebebiyle fazla hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 300.000 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, 1993 yılında Ahlen Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile boşandıklarını, kararın 03.08.1993 tarihinde kesinleştiğini, TMK’nun 178. maddesinde belirtilen 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, evlilik süresince çalıştığını, davacının bu dönemlerde kendisinden ayrı yaşadığından katkısının bulunmadığını, bankadaki paranın ise 27.01.1995 tarihinde açılan hesaba yatırıldığını bu bakımdan hak iddia edilemeyeceğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yabancı mahkemece verilen boşanma kararının 03.08.1993 tarihinde kesinleştiği, katkı payı davasının ise bu tarihten itibaren 1 yıl içinde açılmadığı, ayrıca 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin de dolduğu açıklanarak davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece 09.04.2013 gün ve 2012/11493 Esas ve 2013/5223 Karar sayılı kararla onanmıştır. Davacı vekili tarafından süresi içerisinde sunulan karar düzeltme isteği ile, dilekçede belirtilen nedenlerle, onama kararının düzeltilmesi, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi istenilmiştir.
Taraflar, 30.11.1971 tarihinde evlenmişler, Alman Ahlen Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 04.06.1993 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne karar verilmesi üzerine boşanmışlar, hüküm 03.08.1993 tarihinde kesinleşmiştir. Söz konusu boşanma ilamı, Ankara 4. Aile Mahkemesi’nin 14.01.2015 tarihinde kesinleşen kararıyla tanınmıştır. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin temyize konu dava ise 23.05.2011 tarihinde açılmış, davalı tarafça, süresinde zamanaşımı def’inde bulunulmuştur.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 50. maddesi hükmüne göre, yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o Devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.
Aynı Kanun’un 58/1. maddesine göre de, yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi, yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. 59. madde de ise, yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisinin, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edeceğine yer verilmiştir.
Karşılığı Mülga 2675 sayılı Kanun’da bulunmayan 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 59. maddesi, yabancı mahkemelerce verilen kararların maddi hukuk bakımından ülkemizde hüküm ifade etmeye başlayacağı tarihi göstermeye ilişkin olup, önemli bir eksikliğin giderilmesi bakımından oldukça yerinde bir düzenlemedir.
Bu kanun maddesi gereğince; yabancı mahkemelerce verilen hukuk davalarına ilişkin ilamların maddi hukuka ilişkin etkisinin tanıma tenfiz kararının kesinleşmesinden sonra değil de, yabancı mahkeme ilamlarının kesinleşmesinden itibaren hüküm ifade edeceği belirlenmiştir.
Söz konusu kanuni düzenleme sayesinde, özellikle ticaret, borçlar, miras ve aile hukuku yönünden maddi hukuk bakımından belirsizlik giderilmek suretiyle önemli haksızlıklar engellenmiştir.
Somut olay bakımından anılan Kanun maddelerinin değerlendirilmesi gerekirse; tanıma tenfiz kararı verilmek koşuluyla, eşler yabancı mahkemenin boşanmanın kabulüne ilişkin ilamının kesinleştiği tarihten itibaren boşanmış sayılırlar.
Bu kanuni düzenlemeye göre, sonraki tarihlerde tanıma tenfiz kararı verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona erer.
5718 sayılı Kanun’un 59. maddesiyle getirilen bu düzenleme sayesinde, eşler yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten itibaren boşanmış sayılacaklarından tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde birbirlerine mirasçı olmayacaklar, duruma göre doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacaktır.
Bu düzenlemeyle, yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarih ile tanıma tenfiz kararının kesinleştiği tarih arasındaki ara dönemdeki belirsizlik ortadan kaldırılmıştır.
Aksi takdirde, bu dönemde, henüz tanıma tenfiz kararı verilmediğinden evliliğin devam ettiğinin kabulü gerekir ve beraberinde çözümü zor yeni uyuşmazlıklara neden olur. Açıklandığı üzere; 59.madde, yabancı mahkeme ilamının maddi hukuk bakımından etkisinin hüküm ifade edeceği döneme açıklık getirmiştir.
Sorun, dava hakkının kullanılmasında karşılaşılan zamanaşımı süresinin yabancı mahkeme ilamının kesinleşmesi tarihinde mi? Yoksa tanıma tenfiz kararının kesinleştiği tarihte mi? başlatılacağıdır.
Yabancı mahkemelerce verilmiş ve kesinleşmiş boşanma ilamı hakkında, Türk mahkemelerince tanıma tenfiz kararı verilmedikçe eşler Türk kanunlarına göre boşanmış sayılmayacaklarından, ara dönemde boşanmaya bağlı olarak Türkiye’de açılacak tazminat, nafaka ve mal rejiminin tasfiyesi gibi bazı dava haklarının kullanılması imkanı olmayacaktır.
Başka bir anlatımla, bu ara dönemde açılan davaların, davanın görülebilirlik ön koşulu (evlilik devam ettiğinden) gerçekleşmediğinden reddedilmesi gerekecektir.
Dairemiz, daha önceki tarihlerde verdiği kararlarda, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin alacak davalarında, zamanaşımının yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte başlatılması gerektiğini kabul etmekte idi. Bu görüşün benimsenmesi durumunda; tanıma-tenfiz kararından önceki ara dönemde, taraflar boşanmaya bağlı diğer dava haklarını kullanamayacak, ancak zamanaşımı işlemeye devam edecektir.
Zamanaşımı, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarihte başlayacağından, tanıma tenfiz kararından sonra açılacak davaların zamanaşımı süresinin geçmiş olması sonucu ile karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır. Bu görüş, hak sahibinin haktan yararlanmasına izin vermeden, zamanaşımını başlatmak demektir ki; bu durum, hakkın özüne, hakkaniyete, toplum vicdanına ve adalete aykırıdır.
Bu bakımdan Dairece görüş değişikliğine gidilerek, boşanmaya bağlı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davalarında zamanaşımının başlangıç tarihinin, yabancı mahkeme ilamıyla ilgili tanıma/tenfiz kararının kesinleştiği tarih olarak kabul edilmiştir.
Zamanaşımının işlemeye başlamayacağı, başlamışsa duracağı halleri düzenleyen 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 153. maddesinin 6. fıkrasına göre ; alacak, Türk mahkemelerinde ileri sürülemeyecek durumda ise zamanaşımı işlemez.
Söz konusu kanuni düzenleme olmasa bile, modern hukuk öğretisi ve evrensel hukuk genel ilkelerine göre; ileri sürülmesi zamanaşımına bağlanan hakların kullanılmasında, zamanaşımı, söz konusu hakkın kullanılabilir duruma geldiği tarihte başlar. Bir hak kullanılabilir duruma gelmeden zamanaşımı işletilemez.
Bu bakımdan; bir alacak davası olarak mal rejiminin tasfiyesine ilişkin alacak davalarında zamanaşımı süresinin; boşanmaya bağlı dava haklarının kullanılabilir hale geldiği, tanıma/tenfiz kararının kesinleşmesi tarihinden başlatılması gerekir. Nitekim, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15.07.2009 gün 8466/4071 ile 15.07.2009 gün 8466/14071 ve 8. Hukuk Dairesi’nin 08.06.2009 gün 2030/2937 sayılı içtihatlarıda aynı doğrultudadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak bir karar verilmesi gerektiği yönünde yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekirken; bu hususların değerlendirilmemesi sonucu onandığı, karar düzeltme isteği sonucu yapılan incelemeyle
belirlenmiş olduğundan; davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulüne; Dairenin 09.04.2013 gün, 2012/11493 Esas, 2013/5223 Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve açıklanan sebeplerle yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, HMK’nun 442/1 maddesi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 71,60 TL peşin harcın talep halinde davacıya iadesine, 16.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Tanıma Ve Tenfiz Davasında Görevli Ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
Tanıma ve tenfiz davaların görevli mahkeme Aile Mahkemeleri olup Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli mahkeme sayılmaktadır.
Bu tip davalarda kural olarak yetkili mahkeme davalının Türkiye’de ki yerleşim yeri (ikametgah) mahkemesidir. Ancak davalının Türkiye’de ikametgahı yoksa bu halde sakini olduğu yer mahkemesi görevlidir. Bu da yoksa o halde dava; Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinde açılabilmektedir. Davacıya bu konuda seçimlik hak tanınmıştır.
Yukarıda kısaca açıklandığı üzere; Almanya, Fransa, Hollanda ve diğer ülkelerde bulunan Türk vatandaşlarının yabancı biri ile ya da Türk birisi ile yurtdışında boşanmaları halinde bu boşanma kararının ve buna bağlı nafaka, velayet gibi taleplerin Türkiye’de de sonuç doğurabilmesi için tanıma ve tenfiz davasını açmaları gerekmektedir.
Ancak tarafların yurtdışında olması, Mahkemeye sunulması gereken evrakların fazlalığı sebebi ile süreç uzayabilmekte ya da bazı sıkıntılar baş gösterebilmektedir. Bu nedenle bu davaların takibinde uzman avukat yardımı alınması faydalı olacaktır.
Tanıma ve Tenfiz Avukatı