İcra Takibi Kaç Yılda Düşer?
İcra Takibi Kaç Yılda Düşer
İcra takibi, alacaklının alacağını tahsil etmek amacıyla herhangi bir nedenle borcunu ifa etmeyen borçludan alacağını devlet gücü ile tahsil edebilmek için İcra Müdürlüğü nezdinde başlattığı takiptir. İcra takibi ilamlı ve ilamsız olmak üzere iki türe ayrılır. İlamlı icra bir mahkeme kararına dayanılarak başlatılan icra türüdür. İlamsız icra ise ortada bir mahkeme kararı bulunmaksızın para ve teminat alacaklarının tahsili için başlatılabilecek icra türüdür. Ayrıca para veya teminat niteliğinde olmasa da kiralanan bir taşınmazın tahliyesi de icra müdürlüğünden ilamsız icra yolu ile istenebilir.
İlamlı İcra Takibi Nedir?
Alacaklının elinde bir mahkeme kararının (ilam), mahkeme önünde yapılan sulh, kabul veya feragatin, hakem kararının, noter senedinin veya temyiz ve icra kefaletnamelerinin bulunduğu hallerde başvurulan takip yoludur. İlam: Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi belgedir.
İlamlı icra takibi ne zaman yapılır?
İcra emri ile, borçlunun ilamda yazılı borcu belli bir süre (genellikle 5 gün) içinde ödemesi veya teslim etmesi, buna uymazsa, ilam hükmünün icra müdürü tarafından zorla yerine getirileceği (icra edileceği) borçluya ihtar olunur.
İlamlı icra davası nasıl açılır?
İlamlı takip türleri ve ilamlı icra takibi, mahkeme ilamına dayanılarak yapılmaktadır. Alacaklı olan kişinin elinde, borçlusuna karşı alınan mahkeme ilamı bulunmaktadır. Alacaklı olan kişi bu mahkeme ilamını İcra Dairesine verir ve ilamlı icra takibi başlatılır.
İlamlı icra takibine itiraz olur mu?
İlamlı icra takiplerinde yetkiye itiraz edilemez çünkü alacaklı ilama dayanarak istediği yerde takibi başlatabilir. Ancak ilamsız takiplerde yetkiye itiraz edilebilir. Genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yeri icra dairesidir ancak bu yetki kesin yetki değildir.
İlamlı icra takibine İtiraz ?
İcra mahkemesi ilamlı icra takibinizi haklı bulursa icranın geri bırakılması, durdurulması veya iptali yönünden kararlar verebilir. Bunlardan hangisinin verileceği duruma ve şartlara göre değişecektir.
İlamsız İcra Takibi Nedir?
İlamsız icra alacaklının ilâm ya da ilâm niteliğinde bir belgeye bağlı olmayan para veya teminat alacağı için başvurabileceği takip yoludur. Beraberinde eğer alacaklı, borcun varlığına dair bir ilam bulunduruyorsa ilamsız takipte bulunduğu takdirde hakkın kötüye kullanılması sonucuna varılacaktır.
İlamsız icra takibine itiraz edilmezse ne olur?
İlamsız ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde borçlu, ilamsız ödeme emrine itiraz edebilir. Eğer 7 gün içerisinde ilamsız ödeme emrine itiraz edilmezse icra takibi kesinleşir ve alacaklı haciz aşamasına geçerek borçlunun malvarlığında haciz işlemi başlatır.
Ilamsız takibe nasıl itiraz edilir?
İlamsız icra takibinde borçlu ödeme emrinin kendisine tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde icra dairesine icra itiraz dilekçesi ile itirazda bulunmalıdır. Borcun bir mahkeme kararına dayanmadığı ilamsız icra takibine borçlunun icra itiraz dilekçesi ile itiraz etmemesi halinde takip kesinleşir.
Eve icra memuru gelirse ne yapmalıyım?
Eve haciz geldiğinde evde hacze kabil mal olup olmadığına bakılacaktır. Eve gelen icra memuru alacaklının talebine bağlı olarak haciz işlemini gerçekleştirme yetkisine sahip olan kişidir. Eve icra memuru geldiğinde kapı açılmasa dahi memurun çilingirle açma yetkisi vardır.
İcra Takibi Kaç Yılda Düşer?
İcra takibi, 10 yılda düşer. Bu duruma, icra takibi davasının zaman aşımına uğraması denir. 6098 sayılı Borçlar Kanunu kapsamında, her alacak kanunda aksi bir hüküm olmadığı sürece 10 yıllık zaman aşımı süresine sahiptir.
İcra Takibi Kaç Yılda Düşer?
Hukuk Genel Kurulu
2017/934 E.
2021/1124 K.
“İçtihat Metni”
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkiline inşaat malzemesi sattığını, bu ticari alım satımdan dolayı 30.08.2012 ve 05.12.2012 tarihli toplam 63.674TL bedelli iki adet faturadan dolayı Bursa 18. İcra Müdürlüğünün 2013/1741 E. sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, oysa ki müvekkilinin davalıya talep olunan kadar borcu bulunmadığını, elden ve çek ile ödemeler yaptığını, bakiye olarak 5.549,92TL borcu kaldığını, buna rağmen davalı tarafından toplam 63.674TL üzerinden icra takibi başlatıldığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya 58.124,08TL borçlu olmadığının tespiti ile davalı aleyhine alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, bu sebeple davacının dava açmakta hukukî menfaati bulunmadığını, davacının kendisine ait şirketin hesabına yapılan ödemeleri şahsî borcundan düşürmeye çalıştığını, davacının iddiasının doğru olmadığını ve icra takibinde belirtilen meblağ kadar borcu bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuş ve davacının alacağın %20’si oranında tazminata mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.06.2014 tarihli ve 2013/106 E., 2014/208 K. sayılı kararı ile; toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda, her ne kadar taraf defterleri arasında fark bulunsa da dayanak belgelere göre davacının ticari defterlerini daha düzgün tuttuğu ve defter kayıtlarının gerçek borç-alacak durumunu yansıttığı, buna göre 5.549,92TL borçlu olduğu, 58.124,08TL borçlu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne davacının davalıya 58.124,08TL asıl alacak yönünden borçlu olmadığının tespitine; yasal şartları oluşmadığından davacının haksız takip tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 15.12.2015 tarihli ve 2015/9958 E., 2015/16960 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, aleyhine yapılan iki adet faturaya dayalı icra takibinin kesinleştiğini ancak davalı ile aralarındaki ticari ilişkide nakit ve çekle yapılan ödemelerin gözetilmediğini ve takipte fazla talepte bulunulduğunu, 63.674 TL’lik fatura tutarının 58.124,08 TL’sinin ödendiğini iddia ederek bu miktar yönünden borçlu olmadıklarının tespitini istemiştir. Buna göre ispat külfeti davacı yanda olup, ödeme savunmasını usulüne uygun delillerle kanıtlayacaktır. Bu yönde mahkemece, taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış ise de, alınan asıl ve ek rapora itiraz edilmesi üzerine 31.03.2014 tarihli celsede yeniden rapor alınması için ara kararı kurulmuş ancak ara karar yerine getirilmeden ve yetersiz incelemeye dayanan bilirkişi raporu ve ek rapor dikkate alınarak hüküm oluşturulmuştur. Yapılan bu işlem savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup, doğru değildir. O halde mahkemece, iddia ve savunma dikkate alınarak ve ispat külfetinin iddiaya göre davacı yanda olduğu gözetilerek inceleme ve araştırma yapılmak gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Direnme Kararı: Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.05.2016 tarihli ve 2016/254 E., 2016/521 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında, ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu ancak davalının dava konusu faturalardaki malların teslimine ilişkin herhangi bir belge sunmadığı, ara karardan dönülmesinin davalının savunma hakkını kısıtlamadığı, bilirkişi asıl ve ek raporlarının da hüküm kurmaya elverişli olduğu ayrıntılı bir biçimde açıklanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Özel Dairece mahkemece yeni bir bilirkişiden rapor alınmasına ilişkin ara kararından dönülmüş olması hususu savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğu kabul edilmiş ise de, ara karardan dönülmesi savunma hakkını kısıtlanmasına neden olmaz. Zira, mahkeme vermiş olduğu ara kararından kural olarak her zaman dönebilir. Ancak eldeki davada ispat yükü mahkemenin kabulündeki gibi davalı alacaklıda olmayıp, Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi davacı borçludadır. Bu nedenle davacı borçlunun ödeme savunmasını usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Ayrıca, mahkemenin özel veya teknik bilgiyi gerektiren eldeki davada yetersiz olduğunu kabul ettiği bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurması da doğru değildir. O hâlde mahkemece konusunda uzman hesap bilirkişisinden taraf defterlerinin incelenmesi suretiyle Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik ve hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; ispat yükünün davacı borçluda olduğu, ancak mahkemece bilirkişi raporunun yetersiz olduğu kısımlar değerlendirilerek bir karar verildiğinden yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek olmadığı, dolayısıyla direnme kararının belirtilen bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. Hâl böyle olunca direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.
İcra Takibi Kaç Yılda Düşer?
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, direnme kararının yukarıdaki değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.09.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
Stajyer Av. Derya Meriç
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere asalhukukdanismanlik@gmail.com adresine gönderebilirler.