Danıştay Vergi Dava Daireleri E 2002/368
Danıştay Vergi Dava Daireleri E 2002/368
T.C.
DANIŞTAY
Vergi Dava Daireleri Genel Müdürlüğü
Esas No: 2002/368
Karar No: 2003/17
Özeti : Düşük bedelle satıldığı tespit edilen araç için takdir komisyonu kararına dayanılarak yapılan tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı hk.
Temyiz Eden Taraflar
1-
2- …Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin özeti – : Yükümlünün satışını yaptığı aracın satış bedelinin düşük
gösterilmesi nedeniyle, takdir komisyonunca takdir edilen bedelle kayıtlı satış bedeli arasındaki fark üzerinden
adına 1997 yılı için ağır kusur cezalı gelir vergisi salınmış, fon payı hesaplanıp ağır kusur cezası kesilmiştir.
İstanbul 8. Vergi Mahkemesi 9.3.2000 günlü ve E:1999/1402, K:2000/398 sayılı
kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 43 üncü maddesindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde,
alım satıma konu olan motorlu kara
taşıtlarının vergilemeye esas satış bedellerinin emsaline göre
düşük bulunması halinde satış bedelinin takdiri sırasında, bilirkişi.incelemesi,
ilgili meslek odalarından alınacak bilgiler ve aracın kasko sigortasına esas bedelinden yararlanılabileceği sonucuna varıldığı, mahkemelerine …
Odası Başkanlığınca bildirilen, aracın satış tarihi itibarıyla emsal bedeli,
idarenin takdir ettiği değerin ‘üzerinde olduğundan,
resen salınan gelir vergisinin hukuka uygun olduğu, olaya kusur cezası uygulanması gerektiği,
ikmalen ve resen tarhiyatlarda fon payı hesaplanamayacağı gerekçesiyle vergi aslına yönelik davayı reddetmiş,
ağır kusur cezasının kusur cezasına çevrilmesine, fon payı ve cezasının kaldırılmasına karar vermiştir.
Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 17.4.2001 günlü ve E:2000/3179, K:2001/1603 sayılı kararıyla;
olayda yükümlünün sahibi bulunduğu ve noter satış senedi ile satışını yaptığı aracın satış bedelinin düşük,
bulunması nedeniyle takdir komisyonuna başvurulduğu, matrah takdirinin kasko bedelinden hareketle tespit edildiğinin anlaşıldığı,
noter satış sözleşmesi ortada iken, bu belgenin sahteliği yada aracın sözleşmede yazılı bedelin üstünde satıldığı yolunda
gerçeği yansıtan olgular bulunmadan kasko bedelinin altında satış yapılmış olmasının,
başlı başına resen takdir nedeni olarak kabul edilemeyeceği, aracı satın alan, nezdinde araştırma yapılması,
bu kişi ile yükümlü arasında satış bedeli dışında bir nakit hareketi- varsa bunun tespit edilmesi gibi yöntemlerle
aracın gerçek satış bedelinin saptanması gerekirken, bu araştırmalar yapılmadan satışa konu aracın,
satış bedelinin tespitine dair mahkeme kararında isabet görülmediği gerekçesiyle
davacının temyiz istemini kabul ederek mahkeme kararını bozmuş, davalı idare temyiz istemini ise reddetmiştir.
Bozma kararına uymayan İstanbul 8. Vergi Mahkemesi 22.5.2002 günlü ve E:2002/1082, K:2002/1015 sayılı kararıyla
ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca ısrar etmiştir.
Israr kararı yükümlü tarafından, aracın gerçek satış bedelinin faturaya yazılıp beyan edildiği,
eksik incelemeye dayalı tarhiyatın kaldırılması gerektiği, vergi dairesi tarafından ise,
kesilen ceza ve hesaplanan fon payında yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek temyiz edilmiştir.
Savunmanın Özeti : Vergi dairesi müdürlüğü, yükümlü temyizinin reddi gerektiğini savunmuş, yükümlü ise savunmada bulunmamıştır.
Danıştay Tetkik Hakimi Gülsen BİŞKİN’in Düşüncesi : Temyiz
dilekçelerinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz istemlerinin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savası İbrahim ERDOĞDU’nun Düşüncesi : Uyuşmazlık; 1997 yılında satışı yapılan aracın
bedelinin düşük gösterildiğinden bahisle re’sen takdir yoluyla salınan gelir vergisi ve hesaplanan fon payı ile
kesilen ağır kusur cezasına karşı açıları davada vergi aslına yönelik davanın reddine, ağır kusur cezasının kusur cezasına çevrilmesine,
hesaplanan /on payı ve cezasının kaldırılması suretiyle kısmen reddine dair mahkeme kararının bozulması üzerine,
ilk kararında ısrar edilmesine ilişkin vergi mahkemesi kararının taraflarca temyizen bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30 uncu maddesinde “re’sen vergi tarhı” vergi matrahının tamamen veya kısmen
maddi delillere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde
takdir komisyonlarınca takdir edilecek matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması şeklinde tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 3/B maddesinde ise vergilendirmede vergiyi doğuran olay ye bu olaya ilişkin muamelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Dosyada yer alan belgelerin incelenmesinden yükümlünün sahibi bulunduğu ve noter satış bedelinin düşük görülmesi nedeniyle
takdir komisyonuna başvurulduğu, sözü edilen komisyon tarafından ise kasko bedelinden hareketle
matrah takdir edildiği ve dava konusu cezalı tarhiyatın yapıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen Yasa hükümlerinde varsayım, kanaat ve gerçeğe aykırı tespitlere dayalı vergileme yapılmasını önleyerek, gerçek kazancın vergilendirilmesini sağlamak amaçlanmıştır.
Mevcut belgelerden noter satış sözleşmesi ortada iken bu belgenin sahteliği ya da aracın sözleşmede yazılı bedelin üstünde
satıldığı yolunda gerçeği yansıtan olgular bulunmadan kasko bedelinin altında satış yapılmış olmasının
başlı başına re’sen takdir nedeni olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Uyuşmazlığa konu aracı satın alan nezdinde bir araştırma yapılmak suretiyle bu kişi ile yükümlü arasında
satış bedeli dışında bir nakit hareketi varsa bu hususun tespit edilmesi gibi yöntemlerle aracın gerçek satış bedelinin saptanması gerekirken
bu araştırmalar yapılmadan satışa konu aracın satış bedelinin tespitine dair mahkeme kararında hukuka uyarlılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, vergi dairesi isteminin reddine, yükümlü temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler
incelendikten sonra gereği görüşüldü:
1997 yılında satışı yapılan aracın satış bedeli düşük bulunarak resen takdir edilen matrah üzerinden
davacı adına salınan ağır kusur cezalı gelir vergisi ile hesaplanan fon payına karşı açılan davada,
vergi aslına yönelik davayı reddeden, ağır kusur cezasını kusur cezasına çeviren, fon payı ve cezasını kaldıran
vergi mahkemesi ısrar kararı taraflarca temyiz edilmiştir. Vergi mahkemesi kararına karşı
vergi dairesi müdürlüğü temyiz başvurusunun Danıştay Dördüncü Dairesince reddedilmesi ve karar düzeltme isteminin de
yine aynı Dairece reddedilmiş olması karşısında söz konusu hüküm fıkraları kesinleşmiş olduğundan,
aynı kararın diğer yan aleyhine olan hüküm fıkrasının bozulmasından sonra verilen ısrar kararının varlığı,
idare yönünden kesinleşen hüküm fıkrasının yeniden temyiz incelemesine tabi tutulmasına imkan vermeyeceğinden,
vergi dairesi müdürlüğü temyiz isteminin incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
Yükümlü temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ise bozulması istenilen kararın dayandığı hukuki nedenler ve
gerekçe karşısında yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Bir nedenlerle yükümlü temyiz isteminin reddine oyçokluğu ile, vergi dairesi müdürlüğü temyiz isteminin incelenmeksizin reddine oybirliği ile,
31.1.2003 gününde karar verildi.
KARŞI OY
Israr kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca
bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan kararın yükümlü temyiz isteminin reddi yolundaki hükmüne katılmıyoruz.