ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI

Esnaf ve Sanatkarlar Anayasa Mahkemesi Kararı

Esnaf ve Sanatkarlar Anayasa Mahkemesi Kararı

31 Mart 2007 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 26479

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2003/75

Karar Sayısı : 2006/114

Karar Günü : 21.12.2006

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Denizli İş Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU: 17.7.1964 günlü, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 134. maddesi ile 2.9.1971 günlü,

1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 70. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 125. ve 155. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri istemidir

I – OLAY

Bağ-Kur tarafından, Sosyal Sigortalılar Kurumu’na bağlı olduğu dönemin bir kısmını da kapsayacak şekilde re’sen sigortalı yapılarak hakkında prim borcu tahakkuk ettirilen davacının,

mükerrer döneme ilişkin prim borcunun iptaliyle, her iki kurumdaki primlerin birleştirilerek emekliliğe hak kazandığının tespiti talebiyle açmış olduğu davada,

dava konusu işlemlerin idari işlem niteliğinde olması nedeniyle bunlara karşı idare mahkemelerinde dava açılması gerekirken,

iş mahkemelerinde açılmasının Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, kuralların iptali için başvurmuştur.

II – İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

506 sayılı SSK Yasasının 134. maddesinde ve 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının 70. maddesinde birbirine benzer şekilde “Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar yetkili İş Mahkemelerince veya bu davalara bakmakla görevli Mahkemelerde görülür” hükmü yer almaktadır.

Ancak bu iki yasadaki görevi belirleyen 134. ve 70. maddeler Anayasanın Başlangıç hükümleri ile 2., l25. ve 155. maddelerine aykırıdır.

Şöyleki;

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Demokratik bir Hukuk Devleti olduğu vurgulanmıştır.

Bundan Devlet içinde tüm kamusal yaşam ve yönetimin yargı denetimine tabi olduğu da amaçlanmıştır.

Yargı denetimi Hukuk Devletinin olmazsa olmaz koşuludur.

Anayasanın 2. maddesinde belirtilen Hukuk Devleti ilkesinin hayata geçirilebilmesi amacıyla Anayasanın 125. maddesi ile “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır “hükmü getirilmiş olup,

bu hükümle idarenin etkili bir yargısal denetim altına alınması amaçlanmıştır. Bu kural Yönetimin kamu hukuku ya da özel hukuk alanına giren tüm eylem ve işlemlerini kapsamaktadır.

Tarihsel gelişime paralel olarak Anayasada Adli ve İdari yargı ayırımına gidilmiş, kimi maddelerinde bu ayırıma ilişkin kurallar yer almış, 140. maddede “Hakimler ve Savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar” hükmü getirilmiş, Yüksek Mahkemeler ayrı ayrı sayılmış,

Adli Yargı kararlarının denetimi Yargıtay idare Mahkemelerinin kararlarının deneti­mi ise Danıştay’a bırakılmıştır.

Anayasa’nın “yürütme” bölümünde yer alan 125. maddesiyle idarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tutulduktan sonra, maddenin diğer fıkralarda İdari Yargı sisteminde geçerli olan ilkeleri belirtmektedir.

Anayasanın 125. maddesinin 4. fıkrasında “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.

Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya taktir yetkisini kaldıracak biçim­de yargı kararı verilemez” hükmü yer almaktadır.

Anayasa’nın belirlemiş olduğu bu kurallar idari Yargılama Usulü Kanu­nundaki yer alan idari yargılama usul ve esaslarının ana kurallarıdır.

Anayasanın değişik maddelerinde kurumsallaşan ve 125. maddesinde belirtilen İdari-Adli Yargı ayırımına ilişkin düzenlemeler nedeniyle idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda yasa koyucunun geniş taktir hakkının bulunduğu düşünülemez.

Bu hükümler ve açıklamalar karşısında 506 ve 1479 sayılı Yasalardan kaynaklanan idari işlem gerektiren ihtilaflara ilişkin olarak yapılacak yargılamaların İdari Yargıda görülmesi Anayasal zorunluluktur.

Anayasanın 8. ve 9. maddelerinde ve başlangıç, hükümlerinde kuvvetler ayrılığı ilkesi getirilmiş olup idari bir merciin, somut olayda SSK ve Bağ-Kur’un yaptığı yada yap­madığı işlemlere karşı Adli Yargı sistemi içerisinde yeralan İş Mahkemelerince yargılama yapılması ve karar verilmesi Anayasa’ ya aykırıdır.

Yüksek Mahkeme’nin 506 sayılı Yasanın 140. maddesindeki “idari cezalara karşı itirazların Sulh Ceza Mahkemelerine yapılmasına” yönelik görev düzenlemesinin Anayasa’nın 2., 125. ve 155. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptaline ilişkin 8.10.2002 tarih ve 2001/225 E.2002/88 K. sayılı kararı da Anayasa’ya aykırılık itirazımızın temel dayanaklarındandır.

Yüksek Mahkeme’nin bu iptal kararı üzerine Yüce Meclis tarafından 1475 sayılı İş Yasasının 108. maddesinde,

1479 sayılı Yasanın 80. maddesinde ve 506 sayılı Yasanın 140. maddesinde 4857, 4956 ve 4958 sayılı Yasalarla yapılan değişiklikler de “idari işleme karşı idare mahkemelerinde dava açılması gerektiğine ilişkin anayasal zorunluluğun yansımasıdır.

Yukarıda açıklanan nedenler karşısında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 134. ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun 70. maddesinin birinci fıkrasının Anayasanın Başlangıç hükümleri ile 2., 125. ve 155. maddelerine aykırılığı nedeniyle ile iptaline karar verilmesi Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca itiraz yoluyla arz ve talep olunur. 21.08.2003”

III – YASA METİNLERİ

A – İtiraz Konusu Yasa Kuralları

17.7.1964 gün ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 134. maddesi şöyledir:

“Bu kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür.”

2.9.1971 gün ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 70. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Bu Kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür.”

B – Dayanılan Anayasa Kuralları

İtiraz başvurusunda Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 125. ve 155. maddelerine dayanılmıştır.

IV – İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Samia Akbulut,

Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Aysel PEKİNER, Ertuğrul ERSOY,

Tülay TUĞCU ve Mehmet ERTEN’in katılmalarıyla 11.9.2003 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.

V – ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru gerekçesinde, Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nun kamusal güçle donatılmış birer idari mercii olarak yaptıkları işlemlerin de idarî işlem olması nedeniyle,

bunlara karşı idare mahkemelerinde dava açılması gerekirken iş mahkemelerini görevlendiren hükümlerin Anayasa’nın Başlangıç bölümündeki kuvvetler ayrılığı ilkesiyle 2., 125. ve 155. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa’nın 2. maddesinde hukuk devleti ilkesi Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılmış, 125. maddesinde,

idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık bulunduğu, 155. maddesinde ise Danıştay’ın,

idarî mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olduğu ifade edilmiştir.

İtiraz konusu kurallarla, 506 ve 1479 sayılı Kanunların uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülmesi düzenlenmektedir.

Anayasa’nın 142. maddesinde, mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

Öte yandan, Anayasa’nın 125., ve 155. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa’da yargı ayrılığının kabul edildiği görülmektedir.

Buna göre mahkemelerin görevleri belirlenirken adlî ve idarî olarak nitelenen yargı ayrılığının da göz önünde bulundurulması gerekir.

Bununla birlikte, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idarî bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde yasa koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.

Ülkemizde, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile, işçi ve işveren arasında iş aktinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarına bakmak üzere iş mahkemeleri kurulmuştur.

Sosyal güvenlik kurumlarının prim ve diğer alacaklarının hesaplanması, sigortalı olma hakkının kazanılması ya da kaybedilmesi, ihbar,

kıdem ve kötü niyet tazminatlarından doğan uyuşmazlıklar sonucunda hükmolunan miktarların ve bunlara uygulanacak faiz oranlarının hesaplanması gibi konuların kendi içinde bütünlük ve ihtisas gerektirmeleri yanında, iş hukuku ile de yakından ilişkili olduğu açıktır.

Nitekim 5521 sayılı Yasa’nın 1. maddesinin (B) bendi ile “işçi sigortaları kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara… ” bu mahkemelerde bakılacağı 506 sayılı Yasa’nın itiraz konusu kuralına paralel biçimde ayrıca vurgulanmıştır.

1479 sayılı Yasa’dan kaynaklanan kimi uyuşmazlıkların da bu nitelikte oldukları görülmektedir. İhtisaslaşmayı esas alan bu düzenlemelerin kamu yararı amacıyla getirildikleri anlaşılmakla, yargı ayrılığı ilkesine aykırı olmadıkları sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralların Anayasa’nın 2., 125. ve 155. maddelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır. İtirazın reddi gerekir.

Şevket APALAK bu görüşe katılmamıştır.

Konunun Anayasa’nın Başlangıç’ı ile ilgisi görülmemiştir.

VI – SONUÇ

1 – 17.7.1964 günlü, 506 sayılı “Sosyal Sigortalar Kanunu”nun 134. maddesinin,

2 – 2.9.1971 günlü, 1479 sayılı “Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu”nun 70. maddesinin birinci fıkrasının,

Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Şevket APALAK’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 21.12.2006 gününde karar verildi.

Başkan
Tülay TUĞCU

Başkanvekili
Haşim KILIÇ

Üye
Sacit ADALI

Üye
Fulya KANTARCIOĞLU

Üye
Ahmet AKYALÇIN

Üye
Mehmet ERTEN

Üye
A. Necmi ÖZLER

Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR

Üye
Şevket APALAK

Üye
Serruh KALELİ

Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT

AZLIK OYU

Anayasa’nın 125., 140. ve 155. maddelerinin ışığında ve Anayasa Mahkemesi kararlarının geliştirdiği açılımlar karşısında Anayasa’nın adli ve idari yargı ayrımını öngördüğünde kuşku yoktur. Bu ayrımın doğal sonucu olarak, idari işlemlere karşı açılacak davalar idari yargı yerinde görülecektir.

Anayasa’nın 60. maddesi de sosyal güvenlik hakkını vurgulamış ve Devlet’in bu güvenliği sağlayacak teşkilat kuracağını öngörmüştür.

Böylece oluşturulan sosyal güvenlik kuruluşları, görev yönünden yerinden yönetim idareleri olarak idari yapı içinde yer aldığı gibi, bu kuruluşların görev alanları ve yürütecekleri uğraşlar idari faaliyet alanı içinde kalır.

Devlet’in sosyal güvenlikle ilgili bu görevlerini, hizmeti yönlendireceği kişilerin konumlarına göre nitelemek, idari uğraşı ve idari işlemleri ilgili bireylere göre ayrıştırmak sonucunu doğuracaktır. Bu sonucun kamu hizmeti kuramıyla bağdaştırılması olanaksızdır.

Belirlenen bu durum karşısında sosyal güvenlikle ilgili Devlet tarafından kurulan teşkilatın işlemlerinin idari nitelikleri,

bunlarla ilgili uyuşmazlıkların da idari yargı yerlerinde görülmesini kaçınılmaz kılar. Yargı kolları içinde özel ve teknik Mahkemeler gereksinimi yargı yeri ayrımının gözetilmemesinin haklı nedeni olamaz.

Kamu yararı ve haklı nedenler kavramları ancak idari yargı içinde vergi mahkemeleri gibi özel mahkeme olgusunun gerekçesi olabilir.

Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 125., 140. ve 155. maddelerine aykırı olan kuralın iptali gerekeceği oyuyla karara karşıyım.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu