VERGİ HUKUKU

Vergi Suçlarında Tüzel Kişilerde Cezai Sorumluluk

Vergi Suçlarında Tüzel Kişilerde Cezai Sorumluluk

Tüzel kişiler işlemlerini gerçek kişiler aracılığıyla oluşturulan organlarıyla kullanır. Bu hususta tüzel kişilikte hem temsil hem yönetim yetkisi kavramları göz önünde bulundurulmalıdır.

Kısaca tüzel kişilikte yönetim yetkisi iç ilişkileri ;temsil yetkisi için dış ilişkileri düzenlemektedir. Şöyle ki VUK 10 .madde

“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir. ve VUK 333. Madde uyarınca”

Tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin vergi sorumluluğu hakkında bu kanunun 10’uncu maddesi hükmü vergi cezaları hakkında da uygulanır.”

Önemle irdelenmesi gereken husus fiilin işlendiği tarihte tüzel kişilikte temsilcinin kim olduğu üzerine toplanmaktadır.

Yargıtay 11. Ceza Dairesinin Esas: 2002/ 4826 Karar: 2002 / 5162 Karar Tarihi: 03.06.2002 kararı uyarınca da “…….. Tüzel kişinin birden fazla temsilcisinin bulunması halinde cezai sorumluluğun cezanın şahsiliği ilkesine bağlı olarak temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar dikkate alınarak suçun ayrıntısını bilen ve oluşmasında rolü olan kanuni temsilciye ait olacağından……” tüzel kişilikte temsile yetkili gerçek kişinin durumu irdelenmelidir.

Örneğin VUK 359. Madde uyarınca sahte fatura düzenleme suçunda tüzel kişilik ele alındığında ilgili suça iştirak etmeyen yetkilinin ceza alması cezanın şahsiliği ilkesiyle çelişmektedir.

O halde tüzel kişiler için, bir bütün olarak organ sorumluluğundan uzaklaşan temsilciliğe dayanan gerçek kişi sorumluluğu kabul edilmiştir. Bu nedenle, suçun şekli sorumlusu olan kanuni temsilciden ziyade, “suçun ayrıntısını bilen ve suçun oluşumunda rolü olan “kişi cezalandırılmalıdır .

Bu amaçla ilk yapılacak şey, tüzel kişiliği kimin veya kimlerin temsil ettiğinin tespiti, daha sonra bunların suç fiili ile ilgisi, suçun meydana gelmesindeki rolü, etkisi, ağırlığı, suç ile suçlu arasındaki illiyet bağının kurulmasıdır. Bu ilişkiler kurulamadı sürece cezalandırma yoluna gidilmez.

Nitekim VUK madde 359 da Yazılı fiillerin işlenmesi halinde; bu fiiller için 359. ve 360. Maddelerde öngörülen cezalar, bu fiilleri işleyenler hakkında hüküm olunur ( VUK M.333) Şeklindeki düzenleme ile eylemiyle suçun oluşumuna neden olan kişinin ya da kişilerin cezalandırılacağı belirtilmiştir.

Bu durumda, fiilin işlenmesine katılmayan temsilcilerin cezaya muhatap tutulması söz konusu değildir. Ceza yaptırımı, doğası gereği eylemi gerçekleştirene uygulanır. Bir başka ifadeyle suç konusu fiile hiçbir ilgisi olmadığı açık bulunan birinin, sırf temsil yetkisine sahip olması nedeniyle cezalandırılması düşünülemez.

Aksine davranış cezaların Şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturur. Diğer taraftan bir kişi temsil yetkisi olmaksızın suç fiillerini işlemiş ise onun da cezalandırılacağına şüphe yoktur.

Bu hususta hukuka uygun karar alınabilmesi için tüzel kişiyi oluşturan gerçek kişilerin savunmaları, imza sirküleri, mahkeme önündeki imza örnekleri incelenmeli buna ek olarak sahte fatura kesilen yetkililerce aralarında bir bağ/tanışıklık olup olmadığı incelenmelidir. Bu hususta bir karar incelemek gerekirse ;

Yargıtay 11.Ceza Dairesi Esas:2019/999 Karar:2019/3524 Karar Tarihi: 04.04.2019 “ ….sanığın, sahte fatura düzenlemediğini savunması karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti için;

sahte olarak düzenlendiği iddia olunan 2007 takvim yılına ait faturaların kanaat oluşturacak sayıdaki asılları getirtilip sanığa gösterilerek yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulması, kendisine ait olmadığını söylemesi halinde;

faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı konusunda uzman bir kurum veya kuruluştan rapor alınması, faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olmadığının anlaşılması halinde ise faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişilerin, çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi;

kendilerinden, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıklarının, sanığı tanıyıp tanımadıklarının ve faturaların alınması konusunda sanığın bir iştirakinin bulunup bulunmadığının sorulması sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken…….

Yukarıda da kısaca değindiğimiz üzere Anayasa madde 38 ve Türk Ceza Kanunu madde 20 uyarınca hukukumuzda ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi belirlenmiştir.

Vergi suçlarında fail gerçek kişi olduğunda irdelenmesi gereken ekstra bir husus kalmadan ilgili suçun unsurları oluştuğu vakit hapis cezasına hükmedilebilecek iken failin tüzel kişi olduğu durumda hapis cezası uygulanamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

Türk ceza hukukunun da özü olan cezaların şahsiliği ilkesi gereği ceza sorumluluğu salt fiili işleyene aittir.

Tüzel kişi temsilcisinin şirketi devrettiğini savunması halin de inceleme ve araştırma usulü:
-Bu durumda, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımdan, temsilcinin şirketi devrettiğine ilişkin belgelerin doğruluğu, ticaret sicil müdürlüğünden sorularak denetlenmeli,

-Sorumlu olduğu dönemin belirlenmesi bakımdan şirketi hangi tarihte devrettiği, bunun ticaret siciline hangi tarihte tescil edildiği ilgili idare ve şirket kayıtlarından tetkik edilmeli,

-Kuşku duyulması halinde(şirket adına muamele yapmaya devam ettiğinin iddia olunması hali gibi) gerektiğinde şirketi devralan/devreden şahıslar, hisse devrinden önceki ve sonraki müdürler tanık olarak dinlemeli,

– Anılan şirket tarafından düzenlenen ve kullanılan başkaca fatura olup olmadığı ilgili vergi dairesinden sorumalı

– Failin temsilci sıfatıyla beyanname doldurup fatura veya şirkete ait bir belge düzenleyip düzenlemediği, müdür veya ortak sıfatıyla şirketten bir maaş veya pay alıp almadığı araştırılmalı.

Yukarıda açıklayıp izah edilen hususlar araştırılmasına rağmen kanaat oluşmaması halinde, suça konu edilen faturaları kullananlar tanık sıfatıyla dinlenerek, faturaları kimden ve hangi hukuki ilişkiye dayalı olarak aldıkları sorulup işyerini fiilen kimin işlettiği araştırılmalı ve gerektiğinde suça konu faturalar ile vergi dairesine sunulan beyannamelerdeki yazıları ve imzaların sanığın eli ürünü olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılıp ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek suça iştirak durumu da tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini ve takdiri gerekir.

Temsil yetkisi sona erdiğinde önceki temsilcinin, kendi döneminde işlediği suçlardan sorumlu olacağı hususu da hatırdan çıkarılmamalıdır.

Vergi cezalarından kim sorumludur?

Şahsi işletmelerde vergi ve ceza sorumluluğu işletme sahibindedir. Tüzel kişilerin idare ve tasfiyesinde vergi kanunlarına aykırı hareketler nedeniyle ortaya çıkacak vergi ve cezalar tüzel kişiler adına kesilir.

Tüzel kişilerde cezai ehliyeti kime aittir?

Türk Ceza Kanunu’nun 20. maddesi ve gerekçesinden de anlaşılacağı üzere ancak gerçek kişiler bir suçun faili olabileceklerdir. Tüzel kişiler ise hiçbir suçun faili olamayacaklardır.

Vergi suçları kime karşı işlenir?

Vergi suçları kısaca, “devlet hazinesine karşı” işlenen ekonomik suçlar olarak tanımlanabilir.
Yine VUK’ta düzenlenen bir kısım eylemler ise ceza hukuku anlamında suç teşkil ederler ve bu eylemlere ilişkin ceza mahkemeleri tarafından hürriyeti bağlayıcı cezalar da uygulanabilmektedir.

Vergi Suçlarında Tüzel Kişilerde Cezai Sorumluluk

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu